'Kentlerin Türkiyesi' yeni bir kalkınma modeli olur mu?

Volkan AKI
Volkan AKI İŞ'TEN SOHBETLER volkan.aki@dunya.com

Türkiye’de sistemi tersine çevirsek olur mu? Bölgelerden kentlere gideceğimize, kentlerden bölgelere doğru gitsek. Örneğin İzmir’i Barselona gibi konumlasak turizm ile lokomotif yapsak, çevresinde Manisa ve Aydın gibi illeri onun sermaye birikimi ile geliştirsek. Veya Roterdam modeli gibi, Diyarbakır’ı tarım ve hizmete odaklasak, Mardin, Urfa’yı buradan beslesek. Eskişehir’i teknoloji üstü yapıp bunu çevresine sanayi olarak yaysak… O zaman orta gelir tuzağını aşıp, rekabet endeksinde “Kent-Bölge” gelişimi ile gücümüzü artırabilir miyiz? Yerelden ulusala, oradan uluslararasına bir model yaratılabilir mi? Aslında TÜRKONFED’in Diyarbakır’da tanıttığı “Türkiye’nin Kentlerinden, Kentlerin Türkiyesi’ne raporu, “Cazibe Merkezleri” yaklaşımıyla birleşirse, belki yeni bir kalkınma öyküsü yaratılabilir…

TÜRKONFED (Türkiye Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu) 39. Girişim ve İş Dünyası Konseyi, 12- 13 Mayıs tarihlerinde Diyarbakır’da gerçekleştirildi. Geniş katılımlı bu toplantının ayrıntılarını dün sayfalarımızdan takip etmişsinizdir. Ben size bu toplantı sırasında TÜRKONFED tarafından lansmanı yapılan “Kent-Bölge: Türkiye’nin Kentlerinden Kentlerin Türkiyesi’ne” raporundan bahsedeceğim. İstanbul Politikalar Merkezi tarafından TÜRKONFED ile birlikte hazırlanan raporu, merkezin direktörü Prof. Fuat Keyman, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, DOGÜNSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu, DİSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Burç Baysal ve TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şükrü Ünlütürk ile birlikte tartışma fırsatı buldum.

Ama öncelikle genel izlenimlerimi de size aktarmak isterim. Terör ve özellikle “hendek” çatışmalarından sonra özellikle Diyarbakır ile ilgili algılar gerçekten “karanlık” bir tablo çiziyor. Oysa Dicle’nin kıyısında kültürel ve ekonomik potansiyeli ile şehrin güzelliğiyle, “aydınlık” ve yeşil, büyümek isteyen, tüm iş dünyasıyla “normalleşmek” isteyen bir kent görünümünde. Terör nedeniyle potansiyelini kullanamaması gerçekten hem bölge hem de Türkiye için büyük kayıp...

Orta gelir tuzağından kaçış

Rapora gelmek istiyorum... Raporda dile getirilen “Kent-Bölge” kavramı her ne kadar sadece Diyarbakır değil tüm Türkiye’ye kapsasa da bu bölge için de çözüm yaratacak özelliğe sahip. Tabii raporu tek başına değerlendirmemek gerekiyor. Daha önce yine TÜRKONFED tarafından hazırlanan “Orta Gelir Tuzağı” Türkiye’nin mevcut ekonomideki tıkanıklığını aşmasını çok güzel ortaya koymuştu. Ardından EDAM (Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi) tarafından gerçekleştirilen “Türkiye İçin Bir Rekabet Endeksi” raporu orta gelir tuzağından kurtulmanın, ulusal rekabetin artışının bir anlamda nokta atışı, kentlerden bölgelerin rekabet gücünden geçtiğini ortaya koymuştu. Şimdi ise bu rapor bunun gerçekleşmesi için, bir model önerme yoluna gidiyor. TÜRKONFED Başkanı Tarkan Kadooğlu bu konuda şöyle diyor: “Diyarbakır toplantımız çerçevesinde aslında bir rapor tanıtımımız da var. Bildiğiniz gibi TÜRKONFED’in 12 yıllık geçmişinde şimdiye kadar 26 tane bilimsel rapor hazırladık. En son İstanbul Politikalar Merkezi ile forum kurarak, önümüzdeki süreçlerde orta gelir tuzağını da göz önüne alıp, yerel dinamikleri bir çıkış noktası olarak düşündüğümüz 12 ili baz alarak bir rapor hazırladık” diyor.

“Kent-bölge"ler neresi?”

TÜRKONFED bir şemsiye örgüt ve yerelle birlikte olması önemli... Yerelden gelen bir şemsiye örgüt olması. O yüzden Türkiye’nin tüm illerini, küçük ve orta ve büyük şirketlerini ve Türkiye’nin tüm renklerini kapsayan bir örgüt... Raporu hazırlayan Türkiye Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Fuat Keyman çalışmanın hedefini şöyle anlatıyor: “Biz 12 tane il seçtik. Bunlar Türkiye’nin tek 'Kent-Bölgeleri' değil... Daha da fazla olabilir daha da eksik olabilir. Seçtiğimiz iller Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Konya, Samsun, Van, Adana-Mersin... Bu 12 kentteki ekonomik, siyasi ve kültürel verilere bakarak esasında biz hem bu kentlere, hem Kalkınma Bakanlığı’na, hem Türkiye ekonomisiyle ilgili çalışmalara şunu önermek istiyoruz: Türkiye’nin hem devletten ekonomiye gidiş, hem Türkiye’deki ekonomik dinamizmi, girişimci ekosistemi çalışmasında bu ara kavrama ihtiyaç var.

Bundan sonraki yerel yönetim reformu, bundan sonraki yerelle ekonomik ilişkilerin düşünülmesinde kilit olarak ele alınmasını savunuyoruz. Çünkü eğer bu kentler iyi olarak giderse, bu kentler işlevsel anlamda katkı vermeye giderse, Türkiye’nin ekonomisi hem daha dinamik olacaktır hem de siyasi-ekonomik barış daha güçlü olacaktır. 'Kent-Bölgeleri' aslında kilit kentler. Ülkenin ekonomisinin kalkınmasında hem de siyasi iktidarında kilit kentler... Bu kentlere odaklanmamız gerektiğini düşünüyoruz. Bu rapor bu konudaki çalışmaların bir girişi gibi aslında...

Bunu bir modelleme çalışmasına doğru götürmek istiyoruz. Dört tane kentte bunu daha derinleştirerek kamuoyu yoklamaları, birebir mülakatlarla, ekonomik-siyasi- tarihsel araştırmalar yapacağız. Bu “Kent-Bölgeleri” şimdilik Van, İzmir, Adana-Mersin ve Konya olacak”.

Raporlar birebir örtüşüyor

Prof. Fuat Keyman girişte bahsettiğim “rekabet” konusuna şöyle dikkat çekiyor: “EDAM ile birlikte daha önce hazırlanmış Pelin Yenigün Dilek Hanım’ın ‘Türkiye İçin Bir Rekabet Endeksi Raporu’ var. Bu iki raporu birleştirdik. Bizim tercih ettiğimiz 12 il ile Pelin Hanım’ın rekabet endeksinin birebir örtüştüğünü gördük. O yüzden aslında bu rapor Türkiye’nin yerel kalkınma ve ekonomisine dinamizm kazandırmasıyla ilgili bir rapor ama aynı zamanda rekabetini de güçlendirecek bir rapor... Her iki raporun ortak noktaları bize önemli ipuçları veriyor. Örneğin, ekonomiye bakış da teşviklerde olduğu gibi, il ya da bölge bir bakış açısı bulunur. Bunlar kümelendirilir ama hep bir tıkanma noktası olur.

Bu anlamda ne bölgesel bakmak ne de iller temelinde bakmak esasında önemli olmakla birlikte kısıtlayıcı. Dünya pratiklerine baktığımızda, 1980’lerden sonra ivme kazanan, New York, Londra ve İstanbul gibi küresel kentler var. Bu küresel kentlerin bir kademe altında, kendileri kent olan ama aynı zaman çevresindeki bölgeyi etkileyen, ülkenin sermaye birikiminde rolü olan, ekonomiye büyük katkı veren ama bu katkıları kendi özgünlükleri temelinde olan kentler var. Bunlar illa sanayi kentleri değil. Hizmet sektörü olabilir, turizm olabilir.Farklı alanlarda hem kendi illerine hem çevresindeki illere, hem de ülke dinamizmine katkı veren kentler var.

Bu kentleri biz tek kent olarak göremiyoruz. Bunlar küresel değil ama bölgesel etkileri yüksek ... Dünya ekonomisi için de ülke ekonomisi için de bu kentler önemli... Biz bunlara “Kent-Bölge diyoruz. Biz kendi başına kent olmanın ötesine geçmiş ve etrafını etkileyen, ülke ekonomisine katkı veren bir model üzerine tartışıyoruz...”

“Kentsel Ekonomik Büyüme İttifakı”

Prof. Fuat Keyman yerel deyince akla gelenlerin önemine dikkat çekiyor: “Kent yönetimleri ve kentler dediğimiz kavram, sadece belediyelere indirgenmiyor. 'Kent-bölge' dendiği zaman aslında birden fazla aktörün içinde olduğu bir yapıdan bahsediyoruz. Sanayi ve ticaret odaları, kadın girişimci dernekleri, genç girişimci dernekleri, sivil toplum, yerel medya, valilikler, üniversiteler 'Kent- Bölge'de yerel ittifak kuran ekonomik kalkınma ittifakı kuranlar aslında daha başarılı oluyorlar.

Aslında burada ikili bir yöntem oluyor. Bir taraftan burada faklı aktörler tarafından bir ittifak kurulması çok önemli. Çünkü ittifakı kuramayanlar başarılı olamıyor. Ama yerel ve ulusal arasındaki ilişkide ise ulusal kesimin, yerel yönetim reformu, teşvikler diğer ekonomik anlamdaki politikalarda muhakkak bu ittifaklara değer vermesi gerekiyor. Sadece kendi belediyesi olarak buraya bakmaması gerekiyor. Biz ona burada “Kentsel Ekonomik Büyüme İttifakı” diyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar