KKTC'den AB'ye hellim ihracatı eylülde başlıyor

Fikret AYDEMİR
Fikret AYDEMİR fikret.aydemir@dunya.com

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Rum Kesimi’ne ticaretin üç katına çıktığına dikkat çeken Kıbrıs Türk Ticaret Odası Brüksel Temsilcisi Şener, Avrupa Birliği standartlarının sağlanması durumunda yavru vatanın Avrupa’nın hellim ihracatçısı olacağına dikkat çekti: “Çalışmalar kapsamlı ve hızlı bir şekilde devam ediyor. Hedefimiz ilk ticaretin Eylül 2024’te gerçekleştirilmesidir.

Kıbrıs sorununa kalıcı çözüm bulmak için 2004 yılında yapılan “Annan Planı Referandumu”nun kabul edilmemesinden 20 yıl sonra Kıbrıs Türk Ticaret Odası Brüksel Temsilcisi Lale Şener, Kuzey Kıbrıs’ın durumunu DÜNYA’ya değerlendirdi…

Kıbrıs Rum Kesimi’nin Avrupa Birliği tam üyeliğinin üzerinden çok uzun yıllar ve süreçler geçti, şu anda Kıbrıs Türk toplumunun AB ile ilişkileri ne durumda?

Malumunuz olduğu üzere 2004 yılında Kıbrıs bölünmüş olarak AB’ye tam üye oldu. Bunun neticesinde Kıbrıs’ta kapsamlı çözüme ulaşılana kadar AB müktesebatı Kıbrıs’ın kuzeyinde askıya alındı. AB Kurumlarında Kıbrıs’ı temsilen sadece Kıbrıslı Rumlar yer alıyor.

Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan Kıbrıslı Türkler ise bireysel olarak AB vatandaşı kabul ediliyorlar. AB ile ilişkilerimiz hukuki olarak bu çerçevede ve esas olarak AB’nin Kıbrıs Türk toplumuna yönelik kabul ederek yürürlüğe koyduğu tüzükler zemininde ilerliyor.

Yeşil Hat Tüzüğü, Ada’da Kuzey’den Güney’e malların, kişilerin ve hizmetlerin geçişlerini düzenliyor. Yeşil Hat Tüzüğü’nde KTTO’ya önemli bir yetki ve görev verildi. Yerel ürünlerin ticareti için gerekli olan refakatçi belgelerini vermek KTTO’nun yetkisindedir. Bu belgeler olmaksızın ürünlerin Güney’e geçişleri mümkün değildir.

AB üye ülkeleri veya aday ülkelerine sağlanan yapısal fonlardan yararlanamadığımız için AB’nin Kıbrıs Türk Toplumu’na özel hayata geçirmiş olduğu Mali Yardım Tüzüğü vardır. Bu çerçevede, 2006’dan bu yana Kıbrıs Türk Toplumu’na yılda takriben 34 milyon euro bir yardım bütçesi ayrılıyor. Bugüne kadar yaklaşık 688 milyon euro mali yardım yapıldı. 

Kuzey’den Güney’e geçen ticaretin hacmi nedir?

2022 yılına kadar bu ticaretin hacmi yıllık ortalama 5 milyon euro idi. 2022 yılında hacim ilk kez 14 milyon euroya yükseldi. 2023 yılında ise hacim takriben 16 milyon euro oldu.

Dolayısıyla ciddi bir artış söz konusudur. Son iki yıldan bu yana en çok satılan ürünlerimiz prefabrik konteyner, ahşap mobilya, inşaat malzemeleri ve plastik ürünler olmuştur. En önemli ihraç ürünümüz olan hellimin de Yeşil Hat’tan AB’ye ticaretinin bu yıl içerisinde gerçekleşebileceği öngörülmektedir. Bunu diğer süt ürünlerinin de takip etmesini umuyoruz. Geçtiğimiz yıla kadar ticaretine müsaade edilmeyen işlenmiş gıda ürünlerin de ticaretine başlandı. Bu ürünleri de çeşitlendirmeye yönelik gayretlerimiz devam etmektedir.

Tahin, helva, zeytin, zeytin yağı, reçel, meyve suyu gibi ürünlerimiz an itibarıyla kapsama dahil edilmiştir. Şimdi kahve, bira, kola, şişe su gibi ürünleri de ekleme çabalarımız var. Yeşil Hat Tüzüğü, malların ve kişilerin geçişinin yanı sıra aynı zamanda hizmetlerin geçişini de düzenleyen bir tüzüktür. Yine ilk kez geçtiğimiz yıl hizmet ticaretini de başlatma ve geliştirmeye yönelik çalışmalarımızı başlattık.

Dünyaya baktığımız zaman son 10 yılda ticaret, sanayi ve üretimde yeni dönem geçildi. Ticarette e-ticaret inanılmaz gelişti. 2004 yılında düzenlenen Yeşil Hat Tüzüğü günümüzdeki ticaret ihtiyaçlarını karşılıyor mu?

 Öncelikle Yeşil Hat Tüzüğü’nün kapsamı çok dar. Kapsamın bu kadar dar olması günümüzde kabul edilebilir değildir, bunu seslendiriyoruz. Sadece Kıbrıs’ın kuzeyinde üretilen veya ham maddesi ithal ediliyorsa yerel menşe sahibi olacak şekilde katma değerle işleme tabi tutulan ürünler tüzük kapsamında. Birkaç istisna haricinde, hayvan ve hayvansal ürünler de kapsam dışındadır. Bize göre, AB standartlarına haiz olan tüm ürünler kapsam dahilinde olmalıdır.

Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nde durum nedir?

Aslında Yeşil Hat Tüzüğü ne ise Doğrudan Ticaret Tüzüğü de kapsam olarak aynısıdır. Sadece, Yeşil Hat Tüzüğü Ada’da kuzeyden güneye ticareti öngörmekteydi, Doğrudan Ticaret Tüzüğü ise Kuzey’den AB ülkelerine doğrudan ticareti düzenliyor.

Yani kuzeyden doğrudan Hollanda’ya, doğrudan Avusturya’ya, doğrudan Belçika’ya ticaretin önünü açacaktı. Doğrudan Ticaret Tüzüğü şu anda Avrupa Parlamentosu’nda askıda bekletilmektedir. Rumlar, siyasi sebeplerle tüzüğün yürürlüğe girmesine engel oluyorlar. Tüzüğün yasal zeminine karşı çıkıyorlar. AP’nin bu konuda yetkisi olmadığını, Konseyin uhdesinde olması gerektiğini savunuyorlar. Aslında esas sebep 1974’ten sonra kuzeydeki limanları kapalı ilan ettikleri için bu limanların kullanılmasına yol açacak bir açılımın hayata geçmesini istememeleridir. Biz tüm engellemelere rağmen, doğrudan ticareti gündemimizde tutuyoruz.

Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümü ve AB üyeliği için güçlü bir irade ortaya koyan Kıbrıs Türk toplumuna, doğrudan ticaret imkânı sağlanması gerektiğini ısrarla savunmaya devam ediyoruz. 2019 yılında Doğrudan Ticaret Tüzüğü önerisini AP’deki en büyük grup olan Hristiyan Demokratlar grubu Avrupa Komisyonu’na geri göndermek istedi. Tüzüğü öldürmeye çalıştılar. KTTO olarak bunun önüne geçme yönünde lobi çalışmalarımız oldu ve diğer paydaşlarımız ile bunu engellemeyi başardık. Şu anda tüzük hala AP Uluslararası Ticaret Komitesi’nde bekletiliyor.

Mali Yardım Tüzüğü’nde de aynı engellemelerle karşılaşıyor musunuz?

Annan Planı referandumundan sonra AB Komisyonu Mali Yardım Tüzüğü ve Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nü hazırlayıp sundu. Aslında bu iki tüzük birlikte önerilmişti. Bu iki tüzük bir sinerji oluşturacak ve ekonomimize ciddi anlamda katkı sağlayacaktı. Bu iki tüzük Rum kesiminin lobi çalışmasıyla birbirinden koparıldı ve Mali Yardım Tüzüğü 2006 yılında Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nden ayrılarak uygulamaya geçti.

2006’dan bu yana Kıbrıs Türk Toplumuna yaklaşık 688 milyon euro yardım yapıldı. Yıllık 30-35 milyon euroya tekabül eden bir yardımdan bahsediyoruz. Ancak bizim her zaman söylediğimiz gibi bu mali yardımlar doğrudan ticaret ile desteklenseydi, doğrudan uçuşlar gerçekleşebilseydi, bu yönde daha fazla açılımlar yapılsaydı, bu mali yardımların sosyo-ekonomik kalkınmamıza çok daha etkili katkıları olacaktı.

"Ara bölgede bir güneş santrali inşa projesi üzerinde çalışılıyor"

Son yıllarda bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi AB içerisinde de en çok duyduğumuz kelimeler, “yeşil enerji”, “sürdürülebilirlik,” “yenilenebilirlik” Kıbrıs Türk kesimi AB’nin yeşil enerji politikalarının neresinde?

AB’de Yeşil Mutabakat çerçevesinde ciddi adımlar atılıyor, iddialı hedefler belirlenmiş durumda. Bu çerçevede, Güney Kıbrıs’ta da bu çalışmalar hız kazandı. Kuzey’i bunun dışında veya gerisinde bırakamazsınız, iklim sorunu siyasi sınır tanımıyor diyoruz.

Bize ayrılan Mali Yardımı gerekirse artırarak Yeşil Mutabakat hedeflerine uyumlu hale getirmeleri gerektiğini söylüyoruz. Mali Yardım Tüzüğü çerçevesinde bu konuda adımlar atılmaya başlandı, ancak bu konuda bebek adımlarıyla ilerliyoruz. Halen ara bölgede iki topluma da fayda sağlayacak bir güneş santrali kurulma projesi üzerinde çalışılıyor.

Bununla ilgili bir fizibilite çalışması tamamlanıyor ama 30-50 megavatlık bir güneş santralinden bahsediyoruz. Bu projelerin artırılması ve geliştirilmesi gerekiyor. Enerji verimliliği, döngüsel ekonomi yönünde çalışmalar yapılması da önemlidir. Kuzey’de de bu alanlarda AB genelinin gerisinde kalmamak için bizim bunlara imkân sağlayacak, bunları cesaretlendirecek mevzuatları düzenlememiz, güncellememiz, AB ile uyumlu hale getirmemiz gerekmektedir.

Bütün bunları dinleyince Kuzey Kıbrıs’ın sorunlarının Albert Einstein’ın “E=mc2” teorisindeki denklemden daha zor bir durumda olduğu anlaşılıyor...

AB nezdinde iş dünyasının menfaatlerini savunmak ve ilerletmek gerçekten zor. AB nezdinde eşit şartlar ve imkanlar altında mücadele etmiyoruz. Bir yanda Kıbrıs’ı AB’de temsil eden Kıbrıs Rum yönetimi bulunuyor. Kıbrıs Rum tarafı tüm AB kurumlarında, oy kullanma, görüş bildirme, veto etme hakkına sahip, diğer yanda biz bu hak ve avantajların hiçbirine sahip olmadan, AB’de oluşturulan yasal çerçevede mücadele etmek zorundayız.

Kıbrıs sorununun kapsamlı bir çözüme ulaşması sağlanana dek, bu durumun değişeceğini beklemek hayli güç. Oysa Kıbrıs sorunun çözümü tüm ilgili tarafları daha iyi bir noktaya taşıyacak, sadece Kıbrıs’ta değil, Doğu Akdeniz’de de barış ve iş birliğinin önünü açacaktır. Kıbrıs meselesinde etkili olabilecek tüm tarafların, bu konuya vizyoner, pragmatik ve kazan-kazan yaklaşımıyla bakmalarını umut edebiliriz ancak.

Türkiye ve Ortadoğu’ya satışın hacmi 40 milyon €

“Hellim/halloumi, Nisan 2021’de AB’de PDO olarak tescil edildi. Tescille birlikte, hellim/halloumi ismi artık tescil spesifikasyonlarına uygun üretildiği takdirde kullanılabiliyor ve AB’de sadece Kıbrıs’ta üretilebiliyor.” “Tescile paralel olarak Yeşil Hat Tüzüğü’ne yapılan değişiklik ile Hellim’in AB’ye ticareti de mümkün hale geldi. Hayvan ve hayvansal ürünlerin Yeşil Hat Tüzüğü’nden ticareti yasaktır. Bu yasak 2007 yılında bal ve balık ticareti için kaldırılmıştı. 2021’de de hellim için kaldırıldı.

Hellimin Yeşil Hat’tan ticaretinin gerçekleşebilmesi için Kıbrıs’ın kuzeyinin ilgili AB hayvan sağlığı ve gıda güvenliği standartlarına haiz olması gerekiyor. AB Komisyonu bu standartlara erişimi sağlamak için ciddi mali destek sağlıyor. Bu destek, hayvan hastalıklarının ortadan kaldırılması, çiftliklerde ve süt işleme tesislerinde gıda güvenliği koşullarının iyileştirilmesi ve süt için kalıntı izleme programlarının geliştirilmesi gibi geniş kapsamlı çalışmaları içeriyor.” “Bu standartlara uygunluğun teyid edilmesinin sonrasında ticaretin başlaması mümkün olacak.

Çalışmalar kapsamlı ve hızlı bir şekilde devam ediyor. Hedefimiz ilk ticaretin Eylül 2024’te gerçekleştirilmesidir. Ancak bu tarih test sonuçlarına ve prosedürlerin tamamlanmasına bağlı olarak değişebilir. 2022 yılında Hellim ihracatı 40 milyon euroya ulaştı. Hellim ihracatı toplam ihracatımızın yaklaşık üçte birine tekabül ediyor. Hellimin en çok ihraç edildiği ülkeler: Türkiye, Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ve Katar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar