Seçim sonrası bizi bekleyen ortam

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Bugün seçim sonrası kim kazanırsa kazansın bizi bekleyen ortamın dünyadaki gelişmeler ve iç imkanlar açısından pek iç açıcı olmadığını gösteriyor. Seçim öncesinin bol vaatli uygulamalarını değil, kemer sıkıcı acı reçeteleri uygulamalarının iktidar için kaçınılmaz olduğu görünüyor.

24 Haziran’a üç gün kaldı. Artık seçim sonrası bizi bekleyen ortama bakmaya başlamamız gerekir. Secimi kim kazanırsa kazansın içerde ve dışarıda bu tablonun gündeme getirdiği sorunlarla boğuşması, bazı acı reçeteleri topluma sunması gerekecektir. Propaganda döneminin bol kepçe vaatleri bir kenara bırakılma zorunda olunacaktır.

Önce dünyaya bir bakalım:

2013 öncesi ABD’nin faiz kararı artırma açıklamasından önceki küresel finans yapısı söz konusu değil. Dünyada gelişmekte ülkelerin de yararlandığı bol likiditeli dönem yaşanmıyor.

Buna karşı bu durumun farkında olan bazı gelişmekte olan ülkeler, ”karınca yaşam tarzını” benimseyerek önlemler aldılar. Tasarruflarını artırma, üretimlerini geliştirme yoluna giderek, yapısal önlemlerle yaşanan döneme uygun tutum takındılar. Buna karşı biz ve bize benzer bazı gelişmekte olan ülkeler. "Ağustos böceği yaşam tarzı tutumuyla”, önlem almadan, sorunları çözmek yerine erteleyip, büyüterek yola devam kararı aldılar.

Ağustos böceği tutumundaki ülkelerin kısa zamanda cari açıkları, enflasyonları, dış borçları ve işsizlikleri arttı/artmaya devam etti.

Buna Fed’in yılda 4'e yükselen faiz artışı kararı ve petrol fiyatlarının artışı da etkili oldu. Ticaret savaşları artarken, dolar değer kazandı.

Küreselleşmede yeni bir dönem başladı. Siyasal alanda popülist, ekonomik alanda müdahaleci bu yeni dönemde, hem likidite azaldığı hem dolar arttığı için bizim gibi zamanında önlem almamış ülkeler, borç yüklerini büyüterek, bir süre yola devam ettiler. Ama likidite daraldıkça, doların değeri arttıkça karşılarına çıkan sorun arttı, faturaların ödenmesi zorlaştı.

İşte böyle bir dünyada yaşıyoruz. Peki, seçim sonrası yönetime gelecek olanlar ne yapmalılar?

Dış kaynağın azalacağını bilerek, maliye politikalarını sıkılaştırarak, tasarrufları artırarak, topluma acı reçeteler sunmak zorunda olduklarını unutmadan, yakan bir iktidar koltuğuna oturacaklarını düşünmelidirler.

Bunun için tek sesli, içeride ve dışarıda inandırıcı bir diyalog yürütebilecek ekonomi yönetimi oluşturulmalıdır. Yeni dönemin “onarım dönemi” olması gerçeğinden hareketle, topluma kazandığından çok tüketmemeyi, tasarruflu olmayı, bazı zorlukları birlikte aşmayı telkin etmelidir. Bunu yaparken toplumun her kesimine adaleti bir yük bindireceğini anlatabilmelidir. Kamudan başlayarak her alanda israfı önleyici adımlar atılmaya başlanmalıdır.

Bu dünya ortamında geçmiş bazı dönemlerde olduğu gibi, yabancıların tasarruflarından faydalanarak ulaştığımız yüzde 7-8’lik büyümelere katkı edici dış kaynak son bulmuştur. Bizim kendi tasarrufumuzla elde edebileceğimiz büyüme yüzde 3-4 seviyesindedir. Bir süre bu oranlarda büyümenin sağlıklı olacağı da topluma anlatılabilmelidir. Doğaldır ki iktidara kim gelirse gelsin, seçim meydanlarındaki bol kepçe vaatleri de hayata geçiremeyecektir.

Yeni iktidarın yapabileceği ilk olumlu iş OHAL’e son verip normalleşme adımı atmak, içte ve dışta yapıcı bir diyalogla güven sağlamak olmalıdır. Ondan sonra toplumsal ve dış destekle yavaş yavaş sorunların üzerine gidebilir...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar