Yaşlanan iş dünyası nasıl uzun yaşar?

Ufuk TARHAN
Ufuk TARHAN FÜTÜRİST UFUK futurist@ufuktarhan.com

Dünya nüfusunun yaşlanması daha doğrusu uzun yaşayan insan sayısının artması 21. yüzyılın en önemli sosyo-ekonomik-politik ve demografik değişimlerinden biri. Tüm Dünya, etkileri her açıdan çok keskin ve gereken önlemler alınıp, adaptasyon-uyum çalışmaları yapılmazsa, tahripkar olabilecek bu önemli konuya “nihayet” odaklanmış görünüyor.

Sağlık hizmetleri ve teknolojideki ilerlemelerle insan ömrü uzuyor ve 100 yıl yaşamak yeni norm haline geliyor. Doğal olarak bu durum iş hayatı, verimlilik ve toplumsal yapılar için pek çok değişiklik yapılmasını gerekli ve zorunlu kılıyor.

Japonya gerçeği ve örneği

Mesele, dünya gündeminde özellikle Japonya ve Avrupa’nın yaşlanma rakamları ile yükseldi. Çünkü Japonya'da ilk kez her 10 kişiden birinin 80, 125 milyon nüfusun %30’a yakın kesiminin ise 65 yaş ve üzerinde olduğu gerçeği fark edildi. Aynı zamanda dünyadaki en düşük doğum oranlarından birine sahip olan Japon neslinin “yok olma tehlikesi”, sadece Japonlarda değil, benzer eğilimleri gösteren tüm ülkelerde dikkatlerin bu konuya çevrilmesine neden oldu. Japonya’da 2023 yılında ortanca yaş: 49,3 ki bu halen dünyadaki en yüksek ortanca yaş.

Avrupa'da durum:

Avrupa, Japonya’dan sonra, yaşlanan nüfus sorununun en belirgin şekilde görüldüğü bölge. Eurostat verilerine göre, AB’de 65+ nüfus oranı %20,3. 2050’de %30'a ulaşması bekleniyor. Avrupa'da en yaşlı nüfus oranı %28,3 ile İtalya. Bu oran Almanya'da %22,5, Fransa'da %20,6, İspanya'da %22,1. Avrupa'da ortalama insan ömrü 80 yaşın üzerinde, güncel yaş ortalaması 44,4. En yüksek ortanca yaşa sahip ülke: İtalya (48,4). En düşük ortanca yaşa sahip ülke: Kosova (34,2).

Türkiye'de durum:

Türkiye, Avrupa'ya kıyasla daha genç bir nüfusa sahip olsa da yaşlanma eğilimine girmiş ülkeler arasında. 2023 yılı verilerine göre, Türkiye'de 65+ nüfus oranı %10. Bu oranın 2050’de %20'ye ulaşması öngörülüyor. Türkiye'de ortalama insan ömrü 78-80 yaş civarında iken ortanca yaş 34’e yükselmiş durumda.

Uzun yaşayan insanların çoğalmasının etkileri:

- Gençlik ve yaşlılık arasındaki çizgiler bulanıklaşıyor.

- Yaşa dayalı oluşturulan sosyo-ekonomik, siyasi ve hukuki düzenlemeler geçerliliğini yitiriyor.

- 50 yaş ve üzeri grubun, ekonomik ve karar verme gücü baskın hale geldikçe genç bireylerin üzerindeki yük artıyor,  karar verici, politika yapıcı noktalara gelmeleri güçleşiyor. Örneğin, Amerika’da varlıkların ve servetin %80’inden fazlası 50 yaş ve üzeri bireyler tarafından tutuluyor.

- İş dünyasında ve siyasette karar verici pozisyonları 50+ insanlar domine ediyor.

- Genç bireyler, 50+ ve üzeri tarafından yönetilen dünyada ekonomik zorluklarla, işsizlikle, psikolojik sorunlarla mücadele ediyor.

- Gençler, yaşlıların yükünü çekmekten, gençliklerini yaşayamamaktan yakınıyor.

Tüm bunlar da toplumsal verimlilikte, iş dünyasında refahta ve mutlulukta düşüşe, yanlış kaynak kullanımına yol açarak son derece olumsuz gelişmelere sebep oluyor, olabilir. Önlem alınmalı.

Özellikle iş dünyasında yapılması gerekenler:

- Bu konuda şeffaf bir şekilde bilgilendirme ve farkındalık çalışmaları yapılmalı. Önce zihniyet dönüşümü sağlanmalı.

- Yaşa bağlı tanımlamalar yeniden yapılandırılmalı. Yaş, deneyimi ve bilgeliği yansıttığı için “yaşlanma” yerine “uzun ömürlülük” kullanılmalı. Yaş, düşüşle değil, yaşamın zenginliği ve kalitesiyle ilişkilendirilmeli.

- Sağlık hizmetleri, destek yapıları daha uzun yaşam süreleriyle uyumlu hale getirilmeli. Erken yaşta ileri yaş için mali güvence sağlanmalı. Yaşam boyu öğrenme, çalışma ve kişisel gelişim kültürü teşvik edilmeli. Karar verici noktalarda genç-yaşlı dengesi oluşturulmalı.

- Blokchain ve kripto varlıklar, yapay zeka ve robotik sistemler ile sentetik biyoloji karmaşık sistemlerin oluşturulmasında kolaylaştırıcı olacak. Hızla geçiş yapılmalı.  

Sonuç: Yaş bir sayı değildir, yaşamın kalitesini ve zenginliğini yansıtan bir deneyimdir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Otodidakt olmak ne demek? 27 Şubat 2024