6 yıl önceki ‘dut yaprağı…’

Ferit Barış PARLAK
Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

Gaziantep Ticaret Odası’nın yeni Yönetim Kurulu’nu ağırladık dün Ankara Temsilciliği’nde...
Temsil ettikleri sektörlerin sorunlarını ve çözüm önerilerini dinledik...

★ ★ ★

‘Döviz kuru’ ve ‘faiz’ ikilemiyle zaman geçirdiğimiz ve bu nedenle bırakın 3, 5 yılı 1 günlük dahi planlama yapamadığımız bir süreçten geçerken...

Tüm bu sıkıntılardan sadece ama sadece ‘üreterek’ çıkılabileceği, yaklaşık 2 bin yıllık bir realiteyken...

Yatırım ve üretimi beklentiler, güven, istikrar ve eğitimli beşeri sermayenin şekillendirdiği gerçeği ortadayken...

Verdiği güvenle beklentileri olumluya/olumsuza çevirebilme ağırlığına sahip kurumlarımız ‘insiyatif’ almaktan kaçınırken...

GTO Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Hüsnü Özgüler’in verdiği örnekler, yaklaşık 20 yıldır anlatmaya çalıştığım ‘gerçek sorunu’ özetlemeye yetti...

★ ★ ★

Özgüler, tahin ve helva üreticisi...

İki ürünün hammaddesi olan susamı anlattı biraz...

“Ege’den Doğu Akdeniz’e kadar öyle bir iklim vermiş ki Allah... Birçok üründe olduğu gibi, susamda da dünyanın en kaliteli ürününü alabiliyorsunuz...

Ancak...

Susam üretimi biraz zahmetli bir iş olduğu için, çiftçilerimiz o alana yönelmek istemiyor...

Bu nedenle susamı ithal ediyoruz...

O bölgelerimizde susam üretenler ise ürettikleri ürünleri yüksek fiyattan, ciddi karlarla Japonlara satıyorlar...”

★ ★ ★

Sahleple devam etti Özgüler...

“Dondurmanın hammaddesi olan sahlep, birçok dağımızda, doğal olarak yetişen cins bir orkide çiçeği...

Çokta faydalı bir bitki...

Kilosu 400 liraya kadar çıktı ve ciddi pazarı var...

Dağlarda toplama yapılmadığı için, yabancıların suni ve sentetik ürünleri gelmeye başladı.”

★ ★ ★

Yani...

Pazarı hazır olan, Uzakdoğu ve Ortadoğu’nun ciddi miktarlarda ihtiyaç duyduğu susamı üretip, ‘döviz kuru’, ‘faiz’ tartışması yapanlara uzaktan gülebilecekken...

Kolaycılığa kaçıp, pazarı olmayan ya da herkesin ürettiği/üretebildiği ürünlerde diretip, ‘döviz kuru’, ‘faiz’ tartışması yapanları yakından, stresle dinlemeyi tercih ediyoruz...

★ ★ ★

Aynı plağı döndürüp döndürüp çaldığımız için, yaklaşık 6 yıl önce de mevzu aynıymış...

O dönemde de ‘dut yaprağını’ yazmışım...

O yazının bir bölümüyle bitireyim...

“Mesela, “Dut yaprağı...” İpeğin hammaddesi olarak biliniyor...

Tırtıl yiyince, ipek oluyor.

Süt verimliliğini arttırdığı biliniyor...

Koyun yiyince, süt oluyor.

Balın kalitesini artırdığı biliniyor...

Arı yiyince, bal oluyor.

Kokusunun şifa dağıttığı biliniyor...

Geyik/ceylan/keçi yiyince, misk (koku) oluyor.

★ ★ ★

Hafta sonu, bir ilimizde, dut ve incir ağaçlarının gölgelediği yolu takip ederek vardığımız, 100’e yakın dut ve incir ağacının bulunduğu bir bahçede, dut ikram ettiler...

Sordum,

“Bu kadar dut ağacı var, değerlendirebiliyor musunuz?

Örneğin, arıcılık yapıyor musunuz?

İpek böcekçiliği?

Küçükbaş hayvancılık?”

Yanıt, “Yazları 2-3 ay, haftada bir gelip dut/incir yiyoruz.

Arıyla, böcekle uğraşmaya değer mi?”

★ ★ ★

Bu kadar rahatız!

★ ★ ★

Ülkemde, ‘dut ağacı’ gibi binlerce fırsat, 10 yıllardır görülemediği/ görmezden gelindiği/ desteklenmediği için bugün de, dün olduğu gibi faiz, döviz kuru kavgası yapıyoruz...

Bu fırsatlar değerlendirilmediği sürece, faize/dövize/dış ülkelere bağımlılığımızın artacağını ve bu polemiklerle zaman harcamaya devam edeceğimizi inatla görmezden geliyoruz...”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar