“Yetmişinde bile, zeytin dikeceksin”

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Günaydın, dedim zeytin ülkesine. Bir yanım mitolojide Tanrıların oturduğu bilge Kazdağı, bir yanım Madralar. Oralardan gelen tertemiz havayla doldurdum ciğerlerimi. Milyonlarca ağaçtan oluşan zeytin denizi, sert esen rüzgârla dalgalanıyor, dalgalanıyordu.

Sevinçliydim, mutluydum; birazdan, hasata katılan binlerce zeytin tayfasından biri olacak, zeytin toplamanın, sonra sepetimdekilerle kendi zeytinyağımı sıkmanın keyfini yaşayacaktım.
Bir kez daha Komili sponsorluğundaki Ayvalık Hasat Günleri’ndeydik şu fırtınalı Kasım günlerinde. 
Düşleri zeytin olan insanlarla buluşmuştuk yeniden: Ana Gıda Genel Müdürü Ümit Ersoy, şirketin Ayvalık Operasyon Müdürü Mehmet Cavlı, 16 yıldır onlara tedarik sağlayan 3 nesil zeytinci bir ailenin üyesi Ahmet Sucu, Komili Pazarlama Müdürü Simin Onat Özkar.
Çocuklar gibiydim. 250-300 yaşındaki ağaçların her birinin heykelden daha güzel olan gövdelerine dokunuyor, onlarla saklambaç oynuyordum. Soluk soluğa kalınca, birinin altına çöküverdim. Rüzgâr, artık yukarılarda uğulduyordu. Toprağın üzeri, yeşil zeytin taneleriyle doluydu. Birini ikiye bölüp sıktım, birkaç damla şifalı yağ aktı elime. Biliyordum ki, o tanenin dörtte biri zeytinyağıydı. Hiçbir işlem gerekmeden, sadece sıkarak elde edebileceğimiz muhteşem lezzet. Aslında o kadar çok şey öğrenmiştim ki ölmez ağacının sihirli meyvesinin yağı hakkında:

Kanser riskini yüzde 50'ye yakın azaltmaktaydı. Sindirim sistemini etkilemekte, mideyi koruyucu bir tabakayla sararak asidi düşürmekteydi. Hazmı kolay olduğundan, besinlerin bağırsaklar tarafından çok daha iyi emilmesini sağlamaktaydı. Yüksek tansiyonu düşürmekte, kan şekeri seviyesinin azalmasına yardım etmekteydi. Kötü kolesterol LDL'yi düşürürken, iyi kolesterol HDL'yi artırmakta, dolayısıyla kalp krizi riskini azaltmaktaydı.  
Daha onlarca faydasının yanında zeytinyağı, cilde ve saçlara çok faydalıydı. Ve biraz önce sıktığım o tanecikteki yağı ellerime yaydığımda, etkisini hemen hissetmeye başlamıştım bile.
Birden aklıma Nâzım Hikmet’in şiiri düşüverdi, doğruldum yüksek sesle söyledim iki dizesini, biliyordum ki rüzgâr, onu dağlara taşıyacaktı:
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, / yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin.
İşte öyle bir duygu zeytincilik, kuşaktan kuşağa geçen bir meslek. Ümit Ersoy, birkaç saat evvel, zeytinyağı tadımı öncesinde demişti ki:
“Ana Gıda’nın asıl misyonu; tüketicilerine istikrarlı bir şekilde kaliteli ürünler sunmak, bunu yaparken gerek tedarik ve gerekse diğer süreçlerde en kaliteli kaynakları kullanmaktır. Bütün bunları yaparken kaynaklardan biri uzun yıllardır, hattâ bazıları ile neredeyse bir asırdır beraber çalıştığımız kaliteli zeytin üreticilerimiz ile sürdürdüğümüz iş ortaklığımızdır.”

Komili markası 1878’den beri var. Bölgede zeytin üreticiliği atalardan bugüne bütün zeytin acılarına, sıkıntılara rağmen iyi ki hâlâ sürdürülüyor. Ve Türkiye, bugün 167 milyon zeytin ağacı ile (dünyadaki zeytin ağaçlarının yüzde 16’sı), dünya zeytinyağı üretiminin yüzde 8-9’unu karşılıyor. 
Ancak, üreticinin, verilen tüm teşvikleri almadığını/alamadığını biliyoruz. Kg başına alınan 0,70 TL/kg teşvik  0,24 EUR/kg denk geliyor. AB’deki üreticilerin aldığı teşvik  1,3 EUR/kg.
Bunları ve daha birçok şeyi konuştuk düşleri zeytin olan insanlarla geçtiğimiz haftasonu, şöyle bir kulak verin, mutlaka duyacaksınız. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar