Amerikan çeliği mi, Japon çeliği mi?

Prof. Dr. Tolga Demiryol
Prof. Dr. Tolga Demiryol Küresel perspektif tolga.demiryol@dunya.com

Küresel ekonomideki güç dengeleri, dev sanayi ve teknoloji yatırımlarıyla yeniden şekilleniyor. Yükselen jeopolitik rekabet ortamında devletler kritik sektörlerde çektikleri dış yatırımları denetlemeye büyük önem veriyor. Avrupa Birliği daha sıkı bir ekonomik güvenlik stratejisi oluşturmaya çalışırken; ABD doğrudan yabancı yatırımların ulusal güvenlik çıkarlarına uygunluğunu denetlemekte daha deneyimli. Kuruluşu 1975’e dayanan yabancı yatırımlar komisyonu CFIUS (The Committe on Foreign Investment in the United States) son yıllarda Çin çıkışlı pek çok yatırım önerisini ulusal güvenlik gerekçeleriyle denetledi.

Amerika’da denetim ağlarına en son takılmış görünen şirket ise Amerikan çelik devi US Steel’i satın almak üzere anlaşan Japon Nippon Steel. Bu anlaşma etrafında yaşanan tartışmalar küresel ekonomide artan korumacılık eğilimlerine işaret etmesi bakımından dikkate değer.

2023 Aralık ayında Nippon Steel’in US Steel’i yaklaşık 15 milyar dolara satın almak üzere anlaşmaya vardığı açıklandı. Bu rakam, ABD’nin en büyük üçüncü çelik üreticisi US Steel’in piyasa değerinin yaklaşık yüzde 40 üzerinde. İşlem gerçekleşirse Nippon Steel, Çinli Baowu Steel Group’un ardından dünyanın ikinci büyük çelik üreticisi konumuna yükselecek. Hali hazırda dünyanın en büyük 10 çelik üreticisinden altısı Çin’de.

Anlaşmanın kâğıt üzerindeki ekonomik gerekçeleri oldukça kuvvetli. Amerikan çelik firmaları eskiyen teknolojileri ve düşük verimlilikleri nedeniyle uzun süredir yabancı üreticilerle rekabet etmekte zorlanıyordu. Nippon Steel anlaşması sektöre hem sermaye girişi hem de teknoloji transferi sağlayacak. Anlaşmanın bilinen detayları US Steel için oldukça avantajlı. Nippon Steel US Steel’in ismini değiştirmemek, işçilerin kazanılmış haklarını korumak ve üretim tesislerini ABD dışına çıkarmamak konusunda garantiler vermiş görünüyor.

Anlaşma bu bağlamda ABD yönetiminin son dönemde sıkça vurguladığı "friendshoring" politikasına da hizmet ediyor. Çin-ABD rekabeti ortamında şekillenen bu politika, özellikle kritik tedarik zincirleri için güvenilir müttefiklerle, dostlarla daha yakın bağlantılar geliştirilmesi anlamına geliyor. ABD ile Japonya arasındaki stratejik ilişki dikkate alındığında US Steel anlaşması “friendshoring” öncelikleriyle uyumlu.

Buna rağmen anlaşma Amerikalı karar alıcıların muhalefetiyle karşılaştı. İlginç olan bu muhalefetin genelde olduğu gibi siyasal partiler ekseninde farklılaşmamış olması. Kongre’nin hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi kesiminden üyeler CFIUS’un anlaşmayı gözden geçirmesi ve gerekirse durdurması çağrısında bulundu. Biden yönetimi de anlaşmanın ciddi bir değerlendirmeyi gerektirdiğini ifade etti. Cumhuriyetçi Başkan aday adayı Trump ise her zamanki tavrıyla göreve geldiğinde anlaşmayı “anında bloke edeceğini” söylüyor.

Peki, ABD’li karar alıcıların konuya bu kadar şüpheci yaklaşmalarının nedeni ne? İki faktörün altı çizilebilir.

İlki Amerikan iç siyaseti ve yaklaşan seçimlerin olası etkisi. Önemli bir endüstri markasının yabancı bir şirkete satılması özellikle ABD’nin ekonomik olarak yeniden ayağa kalkması temasını öne çıkaran siyasetçiler için bir sorun. “Amerika’yı yeniden büyük yapma” iddiasındaki Donald Trump bu tür anlaşmalara neredeyse kategorik olarak karşı çıkarken, Trump karşısında pozisyon almaya çalışan Demokratlar için de –en azından kısa vadede—böyle bir satışı desteklemek riskli bir tercih.

İkinci neden ise ulusal çıkarlar şemsiyesi altında değerlendirilen politikaların ve kurumların kapsamının genişlemesi. Doğrudan ulusal güvenliği ilgilendiren sektörleri korumak adına oluşturulan bu politikalar zaman içeresinde ABD ekonomisinin rekabetçiliğini arttırmak gibi yeni öncelikler belirlemiş görünüyor. Buna paralel olarak hedeflenen aktörlerin Çin ile sınırlı kalmayıp Japonya ve Avrupa’yı da kapsamaya başlaması, ekonomik korumacılık olgusunun genişleyen sınırlarına işaret ediyor.

Nippon Steel’in US Steel’i satın alma süreci eleştirilere rağmen devam ediyor. Anlaşma CFIUS denetimine girerse, 90 günlük kapalı bir değerlendirme söz konusu. Ardından ABD Başkanı’nın da anlaşmayı bloke etme imkânı var. Sürecin olumsuz sonuçlanması durumunda, ABD’nin “friendshoring” politikalarının müttefikleri nezdindeki kredibilitesi azalır ve daha da önemlisi küresel ölçekte ekonomik korumacılık dinamikleri daha da güç kazanır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Savaş ve piyasalar 19 Nisan 2024
Kaybet-kaybet dünyası 16 Şubat 2024