Rusya yaptırımları işe yarıyor mu?

Prof. Dr. Tolga Demiryol
Prof. Dr. Tolga Demiryol Küresel perspektif tolga.demiryol@dunya.com

Ukrayna Savaşı’nın üçüncü yılında Rusya’ya yönelik yaptırımlar artarak devam ediyor. Amerika Birleşik Devletleri geçtiğimiz hafta 500 yeni yaptırım açıklarken, Avrupa Komisyonu 13. yaptırım paketini kabul etti.

Buna karşılık finanstan enerjiye, askeri teknolojilerden altın ve elmas ticaretine kadar hemen her alanda tarihin en kapsamlı yaptırımlarıyla karşılaşan Rusya, kimi beklentilerin aksine ekonomik olarak ayakta kalmış görünüyor. Bu yazıda ekonomik yaptırımların bazı sonuçlarına değineceğim.

Yaptırımlar hedefine ulaştı mı?

Bu soruya yanıt vermek için öncelikle yaptırımların hedefinin ne olduğunu düşünmek gerek. Savaşın başlarında kimi kesimlerce dile getirilen beklenti, yaptırımların zaten kırılgan olan Rus ekonomisini hızla krize sürükleyeceği ve bunun da Rusya’yı barışa ve hatta köklü siyasi değişimlere zorlayacağıydı. Bu hedeflere ulaşılamaması aslında çok şaşırtıcı değil.

Ekonomik yaptırımlar üzerine yapılan bilimsel çalışmalar bu tür zorlayıcı mekanizmaların çatışmaya son verme ve rejim değişikliği gibi amaçlara ulaşmakta hemen hiçbir zaman başarılı olmadığını gösteriyor. Hatta yaptırımlar bazen “bayrak etrafında bütünleşme” etkisi yaratarak halkın rejime desteğini arttırıyor. Etkinlikleri sınırlı olmasına rağmen ekonomik yaptırımlara başvurulmasının pek çok nedeni var.

İlki yaptırım uygulayan devletlerin kararlılıklarını askeri güç kullanmadan karşı tarafa sinyalize etme imkânı bulmaları. Bu güç gösterisinin bir hedefi de kuşkusuz yaptırım uygulayan ülkenin iç kamuoyu. Ayrıca, çok taraflı yaptırımlar aktörlerin aynı hedefe yönelik kolektif hareket etmelerini de kolaylaştırabiliyor. ABD ile AB’nin Rusya politikalarının ortaklaşması bu anlamda yaptırımların bir sonucu.

Yaptırımların Rusya’ya ekonomik etkisi ne oldu?

 Avrupa’ya gaz akışının durması ve petrol ihracat kısıtlamaları Rus ekonomisini kuşkusuz zora soktu. Ancak enerji ihracatının Çin ve Hindistan gibi alternatif pazarlara yönlendirilmesi ve deniz taşımacılığında kısıtların etrafından dolaşan mekanizmaların geliştirilmesi yaptırımların yıkıcı ektisini azalttı. Benzer şekilde finans ve teknoloji alanındaki yaptırımlara da beklenenden daha iyi adapte oldu Rusya.

IMF rakamlarına göre Rus ekonomisi 2022’de yüzde 2.1 küçülürken, 2023’te yüzde 2.2 büyüme yakaladı. 2024 için öngörülen büyüme oranı ise yüzde 1.1. Ancak bu ekonomik performansın maliyeti ve sürdürülebilirliği tartışmalı. 2023’te kaydedilen büyümenin esas bileşeni artan askeri üretim. 2024 yılında kamu bütçesinin yüzde 40’ının askeri harcamalara gitmesi bekleniyor.

Bu da diğer alanlardan kaynakların yönlendirilmesi demek. Rusya’ya doğrudan yabancı yatırımların azalması, verimlilik artışındaki yavaşlama ve nitelikli işgücü kısıtları (son iki yılda bir milyondan fazla gencin ülkeyi terk ettiği tahmin ediliyor) sürdürülebilir büyümenin önündeki engeller. Savaştan önce bile enerji bağımlılığının pençesinde olup kurumsal reformları yapmakta zorlanan Rusya’nın mevcut koşullarda bir dönüşüm gerçekleştirmesi zor.

Yaptırımların jeopolitik sonuçları neler?

 Yaptırımların uzun vadede kritik sonuçlarından biri, Rusya’nın Çin’e artan bağımlılığı. Ukrayna öncesi Çin ile ilişkilerinde tek taraflı bağımlılıktan kaçınmak adına temkinli bir yaklaşım sergileyen Rusya, Batı ile kopuşun ardından Çin’in uzattığı can simidine tüm gücüyle sarıldı.

Çin resmi rakamlarına göre Rusya ile ticaret 2023 yılında dolar bazında 240 milyarı geçerek rekor kırdı. Çin’in Rusya’ya ihracatı savaş öncesine göre yüzde 64 yukarıda. Rusya’dan ithalatın yarısı petrol ve petrol ürünlerinden oluşuyor. Çin ise Rusya’nın batıdan artık elde edemediği ürün ve teknolojilerin bir numaralı tedarikçisi. Yaptırımlar, ABD’nin küresel konumunu da etkiliyor.

Zorlayıcı araçların bu ölçekte kullanılması, ABD için bir repütasyon maliyeti getirdi. Özellikle Amerikan dolarının araçsallaştırıldığı algısı, dünyada dolara alternatif arayışlarını hızlandırıyor. ABD’nin ikincil yaptırımlar vasıtasıyla Rusya üzerindeki baskıyı arttırma yaklaşımı, Washington’ın bazı ortaklarıyla ilişkilerini de zedeleme riski taşıyor.

Ukrayna Savaşı’nın nasıl sonlandırılabileceğinin tartışıldığı bu günlerde, zaman Rusya’dan yana gibi. Yaptırımların dozunu arttırıp savaşın maliyetini Putin rejimi için kabul edilemez bir seviyeye taşıma stratejisi –en azından şu ana kadar—beklenen sonucu vermedi. Buna karşılık ABD ve AB’nin elinde yaptırımlara alternatif araçlar olup olmadığı da tartışmalı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Savaş ve piyasalar 19 Nisan 2024
Kaybet-kaybet dünyası 16 Şubat 2024