‘Süper Salı’ sonrası Trump, Biden’a karşı

Prof. Dr. Tolga Demiryol
Prof. Dr. Tolga Demiryol Küresel perspektif tolga.demiryol@dunya.com

Bu hafta Donald Trump, Amerikan başkan adaylığına giden yolda iki önemli engeli daha aştı. İlk olarak ABD Anayasa Mahkemesi bir adayın oy pusulasında yer almasının yasaklanması hususunda eyalet mahkemelerinin yetkili olmadığına karar verdi.

Bilindiği üzere, 6 Ocak Kongre Baskını sırasında anayasayı ihlal ettiğini gerekçe göstererek Colorado eyaleti üst mahkemesi Donald Trump’ın seçimlere katılamayacağı yönünde bir karar almıştı.

Anayasa Mahkemesi’nin bununla ilgili iptal kararı sadece Trump’ın Colorado ve Maine eyaletlerindeki ön seçimlere katılmasını sağlamakla kalmadı. Aynı zamanda Trump’a adaylığının meşruiyetini sorgulayan kesimler karşısında bir koz vermiş oldu. İkinci olarak Trump “Süper Salı” olarak bilinen ve 16 eyalette aynı anda ön seçimlerin gerçekleştiği kritik sınavdan kesin bir zaferle çıktı.

15-18 Temmuz’da yapılacak ve parti adayının resmileşeceği Cumhuriyetçi Ulusal Kongresi’nde oy kullanacak delegelerin yaklaşık üçte biri ‘Süper Salı’ sırasında belirleniyor. Bu haftaya kadar 11 ön seçimin onundan zaferle ayrılan Trump zaten açık ara favori idi. ‘Süper Salı’ sonrasında Trump, Cumhuriyetçi Parti adayı olmak için gereken 1215 delegeden bin 40’ını şimdiden alarak, tek rakibi Nikki Haley’i yarış dışına itti.

Trump’ın yargılandığı bazı davalar devam ediyor ancak siyaseten bu kadar ivmelenmiş bir adayın hukuken durdurulması pek olası değil. ABD’de son yapılan kamuoyu yoklamaları, Trump’ı Başkan Biden’ın 5 puan önünde gösteriyor. Amerikan ekonomisinin beklenenden iyi performansına (son çeyrek büyüme oranı yüzde 3.1) rağmen başkana yönelik kamuoyu desteğinin zayıflığı Biden’ın kasım seçimine dair umutlarını azaltıyor.

Burada etkili bir faktör Biden’ın Demokrat Parti içeresindeki desteği konsolide etmekte başarısız olması. Her ne kadar Demokrat Parti ön seçimlerinde tek aday da olsa Biden’a parti tabanında önemli bir muhalefet var. 81 yaşındaki Biden’ın yeniden aday olmasını istemeyenlerin oranı, özellikle genç seçmende, yüzde 50’yi buluyor.

Yine de istisnai bir durum olmaz ise 50 yıldan uzun süredir Amerikan siyaset sahnesinde olan Joe Biden, 2024’te son seçimlerine Demokrat Parti’nin başkan adayı olarak girecek Buna karşılık ayrıştırıcı bir karakter olarak bilinen Trump, Cumhuriyetçi Parti içindeki fraksiyonları toplamayı nihayet başarmış görünüyor. Daha önce Trump’ın adaylığına karşı çıkmış bazı parti önde gelenleri Trump’ın arkasında hizalanmış durumdalar.

Trump 2020 seçmen kitlesini neredeyse tamamen muhafaza ederken, Biden’a geçen seçimde oy veren her beş kişiden biri bu seçimde ona yeniden oy vermeyi düşünmüyor. Biden’da aradığını bulamayan seçmenin ne kadarının sandıklara gitmeyeceği ve ne kadarının tercihlerini Trump’tan yana kullanacağı seçimin kaderini belirleyecek. 2024 Amerikan başkanlık seçimlerinin belki de en ilginç yanı her iki adayın da aslında çok popüler olmaması.

CNN’in geçtiğimiz yıl yaptığı bir araştırmada seçmenlerin yaklaşık üçte birinin ne Trump’ı ne de Biden’ı başkan olarak görmek istedikleri sonucu çıkmıştı. Amerikan seçim sisteminin kendisine özgü kısıtlayıcı nitelikleri son yıllarda siyasete hâkim olan kutuplaşma dinamikleriyle birleştiğinde ortaya çıkan sonuç iki yetersiz aday arasında tercih yapmak zorunda kalınan bir demokratik süreç.

Ne yazık ki, Amerikan siyasal sisteminin bu çıkmazı sadece Amerikalıların sorunu değil. Başta Ukrayna ve Gazze olmak üzere pek çok bölgesel mesele ABD seçimlerinin sonucuna odaklanmış durumda. Seçimlere henüz aylar olsa da Trump’ın ABD’nin Ukrayna politikası üzerindeki etkileri görülmeye başladı. Kongre Cumhuriyetçilerinin Ukrayna’ya ekonomik ve askeri destek konusunda sergiledikleri sert muhalefet bunun bir göstergesi.

Gazze konusunda Trump henüz net pozisyon almamış olmakla birlikte hem İsrail’e yönelik söylemleri hem de başkanlık dönemi politikaları, seçilmesi halinde Trump’ın İsrail’e koşulsuz desteğinin süreceğine işaret ediyor. Biden yönetiminin son dönemde ateşkesi ön plana çıkarmaya başlayan tavrı da başkanlık seçimlerinin artık iyiden iyiye belirginleşen etkisi üzerinden değerlendirilebilir.

Trump seçilirse, Ukrayna ve Gazze’de çatışmanın seyri değişebilir. Olur da Biden yeniden seçilirse, son döneminde olan bir başkan olarak daha keskin politikalar takip etmesi beklenir. Ancak şurası kesin ki, Kasım 2024’e uzanan süreçte hem Ukrayna hem de Ortadoğu meseleleri tarafların değişmek üzere olan şartlara göre pozisyon alma arayışlarına sahne olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Savaş ve piyasalar 19 Nisan 2024
Kaybet-kaybet dünyası 16 Şubat 2024