Avrupa’da gelişmelerin ortaya koyduğu popülist resim

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Avrupa’da esen popülist rüzgarlar, başta Almanya’da olmak üzere koalisyon hükümetlerini sarsıyor, yeni erken seçimleri zorluyor. Almanya’da bu yaşanırsa, domino etkisiyle birçok ülkede popülist ırkçı sağ iktidarların yönetime gelmesi kaçınılmaz görülüyor. Avrupa’da popülist gelişmelerin ortaya koyduğu resim bu.

Popülizm son dönemde Avrupa siyasetinde önemli bir yer tutarken, beklenmedik gelişmeleri ortaya çıkarıyor. İtalya’da “Bütçe açığı üst sınırı delinirken, "Almanya’da 14 Ekim’de Bavyera seçim yenilgisi, 3 Ekim Hassen seçimlerinde de yaşandı, bu koalisyonun dağılaması ve erken seçim tartışmalarını başlattı. Bunun ardından Macaristan, Polonya ve onları takiben İsveç ve İspanya’da hükümetlerin dağılabileceği ırkçı ağırlıklı sağ koalisyonların kurulabileceği yorumları da yapılıyor.

Almanya’da 14 Ekim’deki Bavyera’daki seçimde bir “ilk” yaşandı. Eyaletin partisi CSU yenilgiye uğradı. 1950’den bu yana en düşük oyu gördü. Bununla da kalmadı Sosyal Demokratlar yüzde 10’un altına düştü. Yeşiller ve Irkçı Parti ise oylarını artırdılar. 28 Ekim’deki Hessen seçimlerinde de CDU 1966’dan SDP 1950’den bu yana en düşük oyu alırken, Yeşiller ve ırkçı parti AFD oylarını artırdı. Bu sonuç, CDU-SDP koalisyonu dağılır ve ülkede erken seçime gidilir, tartışmasını gündeme getirdi.

İtalyan popülistleri, sosyal harcamaları artırarak, AB'nin “bütçe üst sınırı” ilkesini daha önce İspanya ve Yunanistan’da olduğu gibi deliyorlar. Hem de bu defa durum farklı. İtalyan Hükümeti, bu bütçesini “iftiharla” savunuyor. ARTE’de salı günkü “dosya” programında Lega sözcüsü, “Bu bütçeyle biz AB’yi ve ihtiyaçlardan bihaber AB teknokratlarını dize getireceğiz” diyordu. Bunun sonucunda bir “ilk” daha yaşanıyor ve AB bu bütçeyi reddediyor. İtalyan Hükümeti ise 24 saat içinde yaptığı savunmada, “Bu bütçeyi değiştirmemiz mümkün değil, bunlar vatandaşımıza vaatleremiz” ifadesini kullanıyor.

Zıtlaşma sürerse işin sonu karakolda bitecek. Çünkü hem Maastrich hem de Lizbon Anlaşması, bütçe açığı konusunda GSMH’ya oranlı sınırlamalar getirmiş durumda. Bundan sonraki aşamada AB Komisyonu’nun üyeliği askıya alma hakkı gündeme geliyor. Ondan sonraki aşama ise Euro Bölgesi dışına çıkarma hakkı. Bu Yunanistan’da gündeme gelmişti. Ancak bu kez durum biraz farklı. Çünkü İtalya AB’nin 1957’deki kurucu 6 ülkesinden birisi...
Popülistler Avrupa’da kendilerine özel farklı tavırlar ortaya koyuyorlar. Polonya’da doğum kontrolü hakkının kaldırılması, Macaristan’da göçmen kabulünün durdurulması, Finlandiya’da Euro Bölgesi'nden çıkmak bunların bazı örnekleri. Yunanistan’da SPİZA ise Türkiye’ye karşı daha sert olmayı öneriyor. Ama hepsinin ortak karakteri, diş göstermek, neo-nazi gündemine çağrışım yapmak...

Bu gelişmeler Avrupa’da koalisyonların dağılıp, ırkçı sağ koalisyonların kurulmalarına yol açarsa, Başkan Trump da 2019 katkısını ödemezse, uluslarası DTÖ gibi kurumlar dağılma aşamasına gelir. Dünya ticaretinde bir kaos dönemine gidilir. Her ülke bir diğeriyle sorunları uzlaşmadan çok sert yöntemlerle, dayatmacı olarak çözme yoluna girer. Bize de bu durumda hadi “Hayırlısı olsun” demek kalır....

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar