Ayna ayna söyle bana
Stratejik planlama ve devamında şirket değerleme alanında uzun yıllar çalışmak insanı güncel gelişmeleri muhakkak uzun vade perspektifiyle düşünmeye sevk ediyor. Bir olayın veya gelişmenin, sistemin farklı kısımlarında oluşturabileceği etkileri kestirebilme, toplumsal ve ekonomik sistemlerdeki etkileşimleri göz önüne almayı gereksinir. Çocukların zamanlarını nasıl geçirdikleri ve nasıl düşündükleri, genç çiftlerin ebeveynlik anlayışları, yaşlıların retrospektif düşünceleri, pişmanlıkları veya güne dair yargıları, kişisel hayatınızın yanı sıra piyasaların gelecekteki durumu, sektörlerin nasıl şekilleneceği ve yatırım tercihleriniz için anlamlı düşüncelere yol açabilir. İnsanların dahil olduğu sistemlerin bu içsel dinamizmi, yeni fırsat ve tehditleri de olanaklı kılarak “oyuna” renk ve heyecan katıyor.
Yapay zeka uygulamalarının yaygınlaşmasının piyasanın temel parametreleri üzerindeki etkilerini tartışmaya üretkenlik üzerinden başlanabilir. 1990’ların ortalarından itibaren yaşanan bilgi-işlem devrimi, Birleşik Devletler’de emek üretkenliğini, önceki 15 yılın ortalaması olan %1.6 seviyelerinden, 1996-2007 döneminde yıllık %3-4 düzeyine yükselterek, refah artışını özellikle bu ülkede ve devamında bazı gelişmekte olan ülkelere fon akımları üzerinden hissettirdi. Aynı dönemde Avrupa ülkelerinde emek üretkenliğinde yıllık artışın %1’ler civarında kaldığını özellikle bu bölgenin ticaret partnerleri (Çin, Rusya ve Türkiye) açısından not etmekte yarar var. Bu farklılığın altında yatan etmenler incelendiğinde, Amerikan ekonomisinde teknoloji sektörünün görece geniş ağırlığı, geniş (çünkü göçle beslenen) ve yüksek yetenek setine haiz (çünkü beyin göçünün genel göç içinde oranı yüksek) işgücü havuzu ve yeniliğe yatırımın kolayca (çünkü ekosistem mevcut) fonlanabilmesi var. Yatırım bileşeni en az diğerleri kadar önemli. ABD’de konut dışı yatırımların GSMH’ye oranının internetin etkisiyle 1996’da %12’lerden 2007’de %14ün üzerine çıkabilmesi not edilmeli. (Akla buy-side analistlerin dört büyük teknoloji şirketinin yapay zeka yatırımlarını her çeyrek dikkatle izlemesi geliyor.)
Bu unsurların yakın gelecekte ne denli korunabileceği, yapay zekânın Amerikan ekonomisinin yerkürenin geri kalanıyla arasındaki farkı ne denli genişletebileceğini (veya aksini) belirleyecek. Yeni Amerikan yönetiminin göç, üniversitelerin fonlanması/özerkliği ve ticaret serbestisi konularındaki tutumunun ABD piyasalarının teknoloji “primi” üzerinde ne gibi etkileri olacağı yatırımcıların kafa yorması gereken bir konu.
Mevcutta özellikle veri merkezi yatırımlarının GSMH içindeki büyüklüğü, 1997-2006 dönemindeki teknoloji yatırımlarına kıyasla halen dikkat çekici düzeyde değil. Bazı akademik çalışmalar yapay zekâ yatırımlarının gelecek on yılda toplam faktör verimliliğine katkısının (yıllık) %0.66-0.70 düzeyinde olacağını öngörüyor (Acemoğlu, 2024; Haskel, 2025). Önemli ancak sarsıcı değil.
Para birimleri üzerinde fark yaratacak
Toplamda etkileyici bir fark yaratması tartışma konusu olsa da, finans, sigorta, vergi, hukuk ve kontrol gibi profesyonel hizmetler, bilimsel araştırmalar, tıp ve özellikle ilaç geliştirme alanlarında yapay zekânın ciddi verimlilik sıçraması yaratacağı aşikâr. Buna karşın tarım, inşaat, turizm ve düşük katma değerli üretimde etki oldukça sınırlı olabilir. Finans sektörü yapay zeka uygulamaları ile doğrudan verimlilik artışının yanı sıra, diğer sektörlerde bu uygulamaların süreçlere dahil edilebilmesi için gerekli yatırımın finansmanı yoluyla da kârlılıklarını artıracak.
Bu noktada hareketle yapay zekânın farklı ekonomilere etkilerini bu ekonomilerin sektörel kompozisyonu üzerinden okuyabilmek de pekâlâ mümkün. Finansal hizmetler ve uluslararası sigortada öne çıkan Anglosakson ekonomileri, ilaç geliştirme konusunda önde olan ülkeler (ABD, Çin, İsviçre, Japonya, İskandinavya) ve katma değerli hizmet ihraç eden ülkeler yapay zekâdan daha fazla nemalanmaya aday.
Faktör verimliliğinde fark yaratan ülkeler daha fazla yabancı sermaye çekerek kazanımları katlayabiliyor ve bu durum para birimlerinin değerlenmesini sağlıyor; 1997-2001 döneminde doların diğer para birimleri sepeti karşısında %50 ye varan oranda değerlendiğini anımsamakta fayda var. DXY’nin mevcuttaki yüksek seviyesi, ABD’nin borçluluk düzeyi ve faizlerin indirilmesine yönelik politik eğilimler dikkate alındığında benzer bir sürecin ne derece imkânlı olduğu tartışılır olsa da yapay zeka uygulamalarıyla değer yaratma başarımının ülkelerin para birimleri üzerinde fark yaratacağını öngörüyorum.
Enflasyona gelince, üretim maliyetlerinin azaltılmasının olumlu etkileri beklense de, enflasyonun temelde bir politika tercihi olduğu anımsandığında, etkinin boyutu konusunda temkinli olmak faydalı.
Yapay zeka uygulamalarının gereksineceği büyük ölçekli yatırımlar, diğer alanlarda marjinal getirilerin hızlı düşüşünü telafi ederek toplamda sermaye getirilerini yukarı çekebilir mi? Bu gerçekleşirse dünya ekonomisi eski yüksek büyüme patikasına geri dönebilir mi? Gelecek 30 yılda toplumsal refah düzeyini öngörmek ve böylece sektörel çıkarımlarda bulunabilmek için bu iki sorunun yanıtları mühim. Yatırım çevrimini iki evrede incelemek mümkün: yapay zekânın geliştirilmesi için gerekli yatırımlar (ki bu evrenin sonuna yaklaşıyoruz), geliştirilen yapay zekanın iş süreçlerine difüzyonu için gerekli yatırımlar.
Nvidia etrafında dönen heyecan ilk evreyle ilgili, bu evrenin olgunlaşmasının ardından gündeme gelecek ikinci evrede yatırım gereksinimi ve oluşacak katma değer ilk evrenin fevkinde. Bu aşamada asıl değeri, iş süreçlerinde yapay zekânın kullanılması için gerekli yatırımları zamanında yapabilen ve iş süreçlerini yeniden tasarlayabilenler yaratabilir. Düşük maliyetli finansmana erişim kolaylığı ve endüstri mühendisliği birikimi: güçlü bilançoya sahip, iyi yönetilen büyük şirketler daha avantajlı olması kaçınılmaz gibi.
Sürecin sonuçlarını hissetmek için birkaç yıl var
Sektörel değerlemelere gelince ilk evrenin sonuna dek teknoloji şirketlerinin piyasanın geri kalanına göre primlerinin sürmesini, ancak ikinci evrenin sonuna doğru momentumdan ziyade değerlemelerin tekrar öne çıkması ve muhtemel çarpan gerilemesi yoluyla endekslerin bir miktar altında performans göstermelerini bekliyorum. İkinci evrenin başından itibaren özellikle yukarıda saydığım sektörlerdeki büyük şirketlerin, üç unsur dolayımında teknoloji şirketleri ile aralarındaki farkı daraltmasını hatta yer yer kapatmasını bekliyorum: (I) kâr marjlarındaki artış, (II) kurumsal yatırımcıların sektör alokasyonunda teknoloji şirketlerinin payının büyük sanayi ve hizmet şirketleri lehine azalması, (III) ikincil aşamada çarpan artışı.
Pazarlar arasında ticaret serbestisinin görece azalması, artan korumacılık yoluyla yatırımların getirilerinin ortalamada düşmesi, nüfus artış hızının düşmesinin ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkileri, yaşlanan nüfusun uzayan beklenen ömürle finansal varlıklarının daha büyük bölümünü harcayacak olması, yapay zeka uygulamaları sonucunda oluşacak istihdam kayıplarının yaratabileceği siyasi gerginlikler ise yapay zekanın piyasalara ve varlık değerlerine yapabileceği olumlu katkıları gelecek otuz yılda sınırlayabilecek dinamikler olarak not edilmeli.
Mevcut bilgiler ışığında yeni bir büyüme döneminin eşiğinde olduğumuz gözüküyor. Sürecin ekonomik faydalarını ve toplumsal sonuçlarını hissetmeye başlamamız için önümüzde sadece birkaç yıl var.