Cumhurbaşkanlığının üç adayı kesinleşti, yarış başladı...
İlk turu 10 Ağustos, gerek kalırsa ikinci turu 28 Ağustos’ta gerçekleşecek 12. Cumhurbaşkanı seçiminin üç adayı, dün AK Parti adayı olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklanmasıyla belirlenmiş oldu.
Yarışın üç adayının da toplumumuzun “mütevazı” ailelerinin çocukları olmasının bence ilk değerlendirilmesi, “Demokrasimizin 90 yılda önemli mesafe kat etiğinin” göstergesidir. Recep Tayyip Erdoğan, Denizyolları'nda kıyı kaptanı bir babanın oğludur.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun babası Yozgatlı bir müderristir.
Selahattin Demirtaş ise Köy Hizmetleri'ndeki bir işçinin çocuğudur.
Bu hayatın her alanındaki yarışta insanımızın eşit şartlara, demokratik bir yarışa sahip olduğunun göstergesidir. Zaten Cumhurbaşkanlığı koltuğuna daha önce sivil olarak oturmuş olan Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül de yine Anadolu illerinin mütevazı ailelerinin çocuklarıdır.
Peki, bunun altını çizerek ne demek istiyorum?
Bana göre demokrasimizin ulaştığı bu olgunluk döneminde, halkın seçeceği ilk cumhurbaşkanlığı yarışının en önemli özelliğinin “adayların demokrasi içerisinde, eşit şartlarda yarışabilmeleri” olmalıdır. Bu nedenle diğer adaylara göre avantajlı durumda görünen Başbakan Erdoğan’ın, yarından başlayarak “devlet gücünü kullanmadan” yarışı diğer adaylara benzer imkanlarla sürdürmesini arzu ediyorum. Hatta mümkünse vakit kaybetmeden Başbakanlık görevini partisi içerisinde yardımcılarından birine devretmesini öneriyorum...
Üç adayın nasıl konumlandığına baktığımda ise şu sonuca varıyorum: Başbakan Erdoğan, bu seçim öncesi propagandasını , “Dava adamı/ Milletin adamı” söylemi üzerine “Başkanlık /yarı başkanlık/ partili başkanlık” dönemine geçişin söylemine göre yürütecektir. Dünkü söylemiyle yine karşıtlıklar yaratarak, kendi tabanını konsolide etmeye çalışacaktır.
Ekmeleddin İhsanoğlu, “Çatışmanın değil uzlaşmanın” yurt içinde ve dışında arayışı içerisinde olacağını belirterek, özellikle son dönemde komşularla olan çatışmalı ortamı sonlandıracak bir söylemi dile getirecektir.
Selahattin Demirtaş ise önümüzdeki genel seçimde partisinin barajı aşabileceğini ortaya koyan HDP içerisinde BDP tabanıyla birlikte toplumun dışlanan kesimlerinin ve marjinal sol grupların oylarını alabilecek bir söylemle propagandasını temellendirecektir. Adaylığını açıklarken Behice Boran ve Harun Karadeniz gibi isimleri anması bunun göstergesidir.
Bu üç adaylı yarış bana göre seçimin ikinci tura kalacağını gösteriyor. İkinci turda hangi ittifakların ortaya çıkacağını şimdiden söyleyebilmem mümkün değil.
Üç adaya da başarılar dileyerek, ülkemiz için Cumhurbaşkanlığı seçiminin demokrasimizi ilerletici bir adım olarak gerçekleşmesini diliyorum...