Demokrasi için Siyasi Partiler ve Seçim yasalarını yenilemeliyiz

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Siyasetçiler siyasetten ayrılınca daha objektif değerlendirmeler yapabiliyorlar. Son dönemde birçok eski siyasetçinin, siyasette demokratikleşme ve lider sultasına son vermek için, Siyasi Partiler ve Seçim yasalarının değiştirilip demokratikleştirilmesinin gerekli olduğunu belirttiğine tanık oluyorum ve onlara hak veriyorum…

Cumhurbaşkanı Özal ile on yıla yakın süre uyum içerisinde çalışırken, geri planda durmayı bilen Kaya Erdem, 1987 yılında Özal’ın Amerika’da ameliyatı sonrası aralarında başlayan soğuklukla kendisinin devre dışı kalması olayını kitabında geniş şekilde anlatıyor. Siyasi Partiler ve Seçim Yasası'nda yapılması gereken düzenlemenin yapılamamasının Türkiye’de parti içi demokrasiyi işler hale getirmediğini ve bu nedenle ülkenin “lider sultasından” kurtulamadığını belirtiyor.

Kendisinin istifasına yol açan Kemal Horzum’un İsviçre bankasında adına hesap açtırması yalan haberini çürütmek için yaptığı çalışmaları ve temiz olduğunu ispatlamasına rağmen, iftira söylentisini çıkartan Bülent Şemiler’in Emlak Bankası genel müdürlüğünden alınmasına karşın, danışman olarak bankacılık konusunda göreve devam etmesinin bu karardaki etkisine değiniyor.

Kaya Erdem, Özal’ın net tavır almamasının yarattığı üzüntüyle istifa eşiğine geldiğinin altını çiziyor. Ayrılma yazısında da Özal’ın kendisine yıllarca güvenmesini ve önemli devlet görevlerini üstlenmesine yardımcı olmasından dolayı teşekkürden geri durmuyor.

Kaya Erdem’in açıklıkla ve tarafsızlık içinde yaptığı kişisel değerlendirmesini okurken, liderler “Zaman içerisinde yakın çevrelerinden, ekiplerinden sıkılıyorla mı? İlk dönemlerde ekipten kendine yöneltilen eleştirileri, hoşgörü ile karşılarken, zamanla bunlara tahammül edemiyorlar mı?” diye düşündüm. "Şıh uçmaz müritler uçurur, sözünün benzerinin siyasi lider bozulmaz, yağcıları yardakçıları bozar” şeklinde söylenebileceğini düşündüm.

Geriye doğru liderlerin tutumlarına baktığımda, Menderes’ten, Demirel’e, Ecevit’ten Erdoğan’a benzer yaklaşımlarla karşılaştım.

Liderlerin koltuklarına yerleşmelerine destek veren ekipleri ve yakın çevrelerinin eleştirilerini bir zaman kabul ettiklerini, o eleştirilerle kendi özeleştirilerini yapabildiklerini, zamanla “güç bende” duygusuna kapılıp yakın çevrelerini tasfiye ederek, kendisini eleştirerek yol gösterenlerle değil, kendisine her şeyi doğru yaptığını söyleyenlerle bir arada olmayı yeğlediklerini gördüm.

Kaya Erdem de kitabında sadece Özal’la ilgili değil, diğer liderlerle ilgili de benzer kanaatlerini belirtiyor. Bizim demokrasimizin liderlere fren mekanizmasının yeterli olmadığı ortaya çıkıyor.

Erdem, seçim ve siyasi partiler yasalarının demokratikleştirilmesinin bu yolda çare üretilmesine yardımcı olacağı kanaatini de belirtiyor.

Bu sadece iktidarlar için geçerli olan bir durum değil. Ülkemizde İktidar, muhalefet bütün siyasi partilerin liderlerinin tutumlarında benzer yaklaşımları görmek mümkün. Gerçekten de geriye doğru baktığımda siyasi partilerin liderlerinin koltuklarını terk etmelerinin ya darbelere ya ölümlere ya skandallara bağlı olduğuna tank oluyorum.

Bu duruma yol açan Siyasi Partiler Yasası'nın değiştirilmesi, demokratikleştirilmesi için çok şey söylenmesine karşın, bu yolda girişimde bulunulup adım atılmıyor.

Oysa bana göre bir kişinin demokrat olup olmadığı, kendine fren koyup koymamasıyla ölçülmelidir.

Demokrasimizi geliştirmek istiyorsak siyasi liderlere karşı eleştiri mekanizmasını işletebilen, onların güç bende diyerek frensiz davranmasını önleyen bir yasal düzenlemeyi geliştirmeliyiz. Onun ilk adımı olarak da Siyasi Partiler ve Seçim yasalarının demokratikleştirilmesi için adım atmalıyız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar