Kadın aklı

Feyzan E. TOP
Feyzan E. TOP KARŞI PENCERE feyzan.ersinan@dunya.com

Bunca umutsuzluk, kötülük, kalpsizlik, haksızlık, ayıp arasında insanı umutlandıran şeyler de oluyor. Umutsuzluğu yenebilmiş nice insan bizlere umut verebiliyor. Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin önde gelen savcılarından biriyle beraberdik. Benim gibi hukuk okumuş biri için savcılar hep cazip bir meslek grubunu oluşturur. Hele bahsettiğimiz savcı son dönemin önemli davalarının da savcısı ise iştahınız daha da kabarır. Kendisi ile uzun sohbetimizde; hayatında yaşadığı en tuhaf vakayı anlatmasını istedim; kırmadı, anlattı. 

Mardin’in Derik ilçesinde savcılık yaptığı sırada ilçede hiç Atatürk heykeli yokmuş. Büyük törenlerle Atatürk heykeli dikilmiş. İstiklal Marşı okunmuş, çocuklar çiçek koymuş heykele. İlçede bir bayram havasıdır, esmiş. Aradan birkaç gün geçmiş. Savcı Bey’in kapısını tıklatmışlar; “Sayın Savcım Atatürk heykelimizi kırmışlar (!)” “Nasıl olur?” demiş savcımız. Olay yerine gitmiş. Hakikaten heykel üç parçaya ayrılmış. Terör herhalde, diye düşünmüşler önce. “Kim yaptı, bir araştıralım” demiş. Araştırmaya ne hacet, onlar olay yerini incelerken, bir kadın, evet evet, bir kadın; şalvarlı, başı örtülü, gençten bir kadın, “Heykeli ben kırdım, ben tahrip ettim hem de baltayla, atın beni kodese” diyormuş. 

Savcı kadının birinin suçunu üstlendiğini düşünmüş önce. Kadını çağırtmış, konuşmaya başlamışlar: “Kızım, neden kırdın Ata’nın heykelini?” “Sayın Savcım beni eşim eşek sudan gelene kadar dövüyor. Ona burada olduğumu söylerseniz, beni yine döver. Beni vermeyin ona.” 

Kadının derdi Atatürk falan değilmiş meğer, kocasından öyle dayak yiyormuş ki artık canına tak etmiş, birkaç kez karakolluk olmuşlar ama “Hadi barışın” deyip yine eve göndermişler çifti. Kadıncağız bir gün tarladan eve dönerken, bakmış heykel için tören yapılıyor; düşünmüş, madem insanlar Atatürk’ü bu kadar çok seviyorlar, ben bu heykele, onların çok sevdikleri değere bir zarar verirsem, benden nefret ederler, beni hapise atarlar, ben de orada gül gibi yaşarım… 

Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu bilmeyenler var ise kanun şöyle öngörür: “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Atatürk’ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk’ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir. Bu fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.” 

Savcı önce kadınla sulh yoluna gitmeyi düşünür. Çünkü kırma sebebi Ata’nın anısına hakaret değildir. Fakar sorar, soruşturur, dayak yediği doğrudur. İki gün gözetim altında tutar. Sonra da hapis cezasına çarptırır. Hapis cezasını çeken kadın çıktıktan sonra kocası ile daha düzgün bir evliliğe merhaba der, bu süreçte adamı da hayli eğitirler. Ancak kadın aklı diye kimi zaman erkek dünyasında küçümsenen o zeka, tüm sistemi kullanarak istediğini yaptırmıştır. 

Hepimizin bir kutsalı, önceliği var. Siz olsanız kendinizi kurtarmak için ne kadar ileri giderdiniz, bir düşünün…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Veda 11 Ocak 2016
Yeni bir yıl 04 Ocak 2016
Update olmak 28 Aralık 2015
Tedbirsiz iyimserlik 07 Aralık 2015
Osman Bey... 09 Kasım 2015
Biz kimiz? 02 Kasım 2015