Sistemin bize dayattığı biçimde yaşamak zorunda mıyız?

Feyzan E. TOP
Feyzan E. TOP KARŞI PENCERE feyzan.ersinan@dunya.com

Etrafınıza bir bakın… Bizlere dayatılan ne çok şey var… Yeni çıkan bir telefon, Oskar almış bir film, çok satan bir kitap, milyonlarca kez tıklanan bir albüm, en iyilerin gittiği okullar, marka bilgisayarlar, kuyruğuna girdiğimiz o pahalı çanta markaları, son günlerin en popüler restoranı, “fashion” endüstrisinin devinden bir gömlek için sıralarda kapışmalar ve daha nicesi… 

Peki biz bütün bu saçmalık için ne yapıyoruz? Misal bir çantaya onca parayı çantayı gerçekten beğendiğimiz için mi veriyoruz, yoksa trend bu olduğu için mi? Eğer sadece beğendiğimiz için alıyorsak altı ayda bir neden değişiyoruz, beğenilerimiz o kadar genel-geçer mi? Cevap basit. Hayır, beğenilerimiz genel-geçer değil ama sistem bizi buna yöneltiyor. 

Peki tüm bu sistemin dayatması neden? Bu sistemi besleyen, herhangi bir komplodan çok daha tehlikeli bir şey. Küçük bir insan grubu tarafından değil, neredeyse Tanrı kelamı haline gelmiş bir kavram tarafından besleniyor; ekonomik büyümenin tüm insanlık için yararlı olduğu ve büyüme ne kadar yüksek ise yararlarının da o kadar yaygın olacağı düşüncesi. Bu inancın bir de sonucu var; kenarlarda doğanlar sömürülmeye açık iken, ekonomik büyümenin ateşini karıştıranlar yüceltilip ödüllendirilmeli. Bu görüş tabii ki hatalı. Birçok ülkede, ekonomik büyümenin sadece nüfusun küçük bir kısmına yaradığını, çoğunluk içinse giderek daha ümitsizleşen şartlara yol açtığını biliyoruz. 

Bu etki, sistemi yönlendiren büyük sanayicilerin, özel bir statüye sahip olmaları gerektiği inancı tarafından da körükleniyor. Bugünkü sorunlarımızın çoğunun kökeninde yatan ve etrafta belki bu kadar komplo teorisinin uçmasının ardındaki neden de bu inanç. Kişiler açgözlülüklerinden ötürü ödüllendirildikçe, açgözlülük baştan çıkarıcı bir hâl alır. 

Küresel imparatorluğu terfi ettirme çabasında olan şirketler, bankalar ve hükümetler yani yeni tabirle “şirketokrasi” (corportocracy), finansal ve politik güçlerini, okullarımızın, işletmelerimizin ve medyanın, hem bu hatalı kavramı hem de sonuçlarını desteklemesini garanti etmek için kullanıyor. 

Bizi, küresel kültürümüzün gittikçe artan miktarda yakıt ve bakım gerektiren, sonunda etrafındaki her şeyi tüketecek ve artık kendini yutmaktan başka çaresi kalmayacak devasa bir makineye dönüştüğümüz bir noktaya getirdiler. “Köşeyi dönenlerin” yaşam tarzları ve donanımları (yatlar, katlar, özel jetler, mücevherler) hepimizi tüketmek ve daha fazla tüketmeye özendiren birer model olarak sunuluyor. Bizi, bir şeyler satın almanın toplumsal bir görev olduğuna, dünyayı yağmalamanın ekonomi için iyi olduğuna ve dolayısıyla bunun yüksek çıkarlarımıza hizmet ettiğine ikna etmek için de hiçbir fırsat kaçırılmıyor. 

Bu yılbaşı malum hemen hepimizin bir programı var. Elbette ben de bir kadın olarak, hediye almayın, demeyeceğim. Ancak aldığınız hediyenin, yaptığınız programın manevi tarafını biraz daha önde tutun. Aileniz ve sevdikleriniz ile geçireceğiniz bir yılbaşı sofrasının yerini daha güzel ne tutabilir? Cevap basit, hiçbir şey. Sevgi her şeyin üste sinden gelir, ama önce sevgi…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Veda 11 Ocak 2016
Yeni bir yıl 04 Ocak 2016
Update olmak 28 Aralık 2015
Tedbirsiz iyimserlik 07 Aralık 2015
Osman Bey... 09 Kasım 2015
Biz kimiz? 02 Kasım 2015