Kadın sanayici, Gelibolu’da konserveciliğin bitişine giden yolu anlatıyor…

Hilmi DEVELİ
Hilmi DEVELİ EKONOMİDE SATIR ARASI hilmideveli@gmail.com

27 Şubat’ta Çanakkale Ticaret Borsası’nda TOSYÖV’ün öncülüğünde düzenlenen “KOBİ’lere Girişimcilere Sağlanan Destekler ve Finans Olanakları” konulu toplantıda moderatörlük yapma amacıyla katıldığım toplantıda tanıştığım Gelibolu’nun tek kadın sanayicisi Kadını Aygül Kemerci’yle yaptığım konuşmayı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamasına destek adına sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Birinci Dünya Savaşı’nda Anzaklar nedeniyle tanır Çanakkale’nin bu şirin kasabasını.

Hangi yabancıya sorarsanız sorun "Gallipoli"yi bilir.

Gelibolu esasında bir dünya markası...

Gelibolu, Türkiye hatta dünya tarihinin yazıldığı yerlerden biri…

Tarihi önemi büyük…

Her yıl binlerce insan bu topraklara ziyarete gelir.

Doğası, havası da çok güzeldir ama dünyanın en güzel sardalyesinin Çanakkale Boğazında, Saros Körfezi’nde çıktığı söylenir. Türkiye’de "sardalye konserveciliğinin" tek adresidir Gelibolu.

Ve “Kızlı Marka” sardalye konservesi neredeyse efsane olmuştur.

Tuzlu balığı, ançüezi kadar çirozu, lakerdası da meşhurdur.

Rumlar tarafından üretilen Gelibolu’da konserveciliğin tarihçesi, 1900 yılların başına kadar gidiyor.

İlk Türk Balık Konserve Fabrikası’nın 1928 yılında Alâeddin Kemerli tarafından kurulmuş.

1970’li yıllara kadar Gelibolu’da 7-8 tane konserve fabrikası varmış.

Cumhuriyet, Erden, Alâeddin, Yakşi, Yelkenci çok eskilerden Ali beyler ve biz Selahattin Konservecilik yıllarca bu alanda üretimleriyle Gelibolu konservecilikte altın çağını yaşamış ve dünyaya adını duyurmuştur.

Ama zamanla hepsi art arda kapanmaya başlamış.

Benim mücadelem ve üzgünlüğüm üçüncü kuşak olarak çok severek yaptığım bu mesleğin, fabrikaların bir bir yok olması ve kapanmaları.

Çanakkale’nin en güzel ve tarihi ve kültürel mirası olan Gelibolu’nun sardalye fabrikalarının kapanmalarının gerek yerel idarecilerin, gerekse Çanakkale’nin görmemezlikten gelinmesi ve yalnız bırakılmaları çok üzücü.

Bugün benim sürdürmeye çalıştığım aile yadigârı Selahattin Konservesi kalan üç fabrikadan biri.
Bizim fabrikamız 1950 yılında babam Selahattin Kemerli tarafından kurulmuş.

Dedem, dedemin tüm kardeşleri de bu işi yapardı.

Fabrika 1970’lere kadar altın çağını yaşamış, sabahlara kadar yüzlerce işçi balık basarmış.

1973 yılında babam ürettiği malları satmaya götürürken geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir.

Ve en büyüğü 17 yaşında üç küçük kızla kalan annem Halime Kemerli kadının adının iş yaşamında olmadığı bir dönemde fabrikanın başına geçmiş.

Yirmi yıl boyunca da tüm güçlüklere göğüs gererek yüzlerce işçiye istihdam sağlamış. Mücadelesinden hiç ödün vermeden de tüm Gelibolululara da gün gelip sabahlara kadar çalışılan böyle bir işte kadın varlığını kabul ettirmiş.

1995 yılında annemin vefatıyla işin başına geçtiğimde bu fabrikanın bizim için sadece para kazanılan bir iş olmadığını, her zaman hayatımın bir parçası olduğunu, zaten çocukluğumdan beri bu işin içinde olduğumu fark ettim.

Beni bu işe böylesine bağlayan ailenin kutsal emaneti oluşu mu, yoksa kültürel bir miras olan tuzlu balığın yok olacağı korkusu mu bilmiyorum?

Çanakkale’nin en güzel ve tarihi ve kültürel mirası olan Gelibolu‘nun sardalya fabrikalarının kapanmalarının gerek yerel idarecilerin, gerekse Çanakkale’nin görmemezlikten gelinmesi ve yalnız bırakılmaları çok üzücü.

Bu bitişin en önemli sebeplerinden ilki Gelibolu’da organize sanayi bölgesinin olmayışı.

Yerel yöneticilerce yaşanmakta olan sıkıntılar önemsenmiş olsaydı belli bölgede yer açılabilir, fabrikaların şehir merkezinden daha geniş ve büyüme fırsatı verilebilirdi.

Bizler gibi orta ölçekli tesislere arsa desteği verilmemekte buda büyük sıkıntı yaratmaktadır.

İnşaat ve makina destekleri olsa da arsa önemli bir sorun.

Gelibolu sardalyesi için kaymakamlık, Gelibolu ticaret odasına defalarca başvuru için ricalarda bulundum sonuç alamadım, sonunda kendi çabam ve Belediyenin katkıları ile Onsekiz Mart Üniversitesi’nde diyaloglarımız ile coğrafi işaret başvurumuzu yaptık beklemekteyiz.

Kısacası kendi mücadelem ile Gelibolu sardalyeciliğinin mücadelesini yapıyorum.

Fabrikamı kapatmak istemiyorum çünkü biliyorum ki bu işi yapabilecek son kuşağım.

Gelibolu’nun bu geleneğine ihanet etmek istemiyorum.

Fabrikamızda yılda 20 ton sardalye konservesi, ançuez, çiroz, lakerda gibi şeyler üretiyoruz.

İşçi sayımız ise mevsimine ve siparişlere göre 5 ile 50 arasında değişiyor.

Ülkemizin, ekonomik ve işsizliğin tavan yaptığı bu zor günlerde ben istihdam sağlamak üretmek istiyorum özellikle sardalye konservesinin talebi oldukça yoğun olduğunu belirtmek isterim” diyor.

Gelibolu’nun tek kadın sanayicisi Aygül Kemerci…

Umarım yerel ve merkezi yönetimdeki yetkililer bu feryadı dikkate alırlar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar