“Kendim için en doğru mesleği seçtim”

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI emre.alkin@dunya.com

Bu haftaki konuğum “insan kaynakları uzmanı” olan Murat Ergene. Tarsus’tan İstanbul’a uzanan hikayesinin kilometretaşları beni çok etkiledi. Unilever’de çalışırken “Elektronik İşe Alım” projesiyle ödül üzerine ödül almış, insan kaynakları alanında birçok yeniliğe ve “iyiliğe imza atmış. Bu başarısı onu Londra’da İK yöneticiliğine taşımış. Hem de genç yaşta. İnsan kaynakları üzerine başarıları bu sayfaya sığmaz. Sığmadı da. Gima, Carrefour, Garanti Bankası derken sonunda kendi şirketini kurmaya karar vermiş. O kadar güzel bir hikaye ki, Paylaşmasak Olmazdı. 

Sizin için “beyefendi adam” diyorlar. Çocukluktan gelme mi? Sonradan olmaz çünkü. 

Teşekkür ederim, iltifat etmişler. Ailem Çukurova bölgesinin önde gelen ailelerindendi ama beni son derece mütevazı yetiştirdiler, büyüklere hürmet, ihtiyaç sahiplerine yardım hep öncelikli oldu. Babam her bayram elimden tutar beni ihtiyaç sahibi insanların olduğu mahallelere götürürdü. O günlerde ne paranın ne mevkiinin hiçbir önemi olmadığını anladım ve hiçbir zaman bunlara itibar etmedim. Tarsus Amerikan Koleji’nde aldığım eğitim ise bana yeri gelince büyüklerim karşısında kuzu kesilmeyi, küçüklerim karşısında ise ağabey olabilmeyi, korumayı kollamayı öğretti. Halen de kolejden bir büyüğümü görsem “abi” diye hitap eder, sarılırım. Doğuştan gelen özellikler de Allah’ın taktiri tabii. 

'Kahramanlarım babam ve elbette Atatürk'

Aileniz hayattaki seçimlerinizde ne kadar etkili oldu? 

Onlar sadece imkan verdiler seçimlerime müdahale etmediler. Sadece ne yaparsam yapayım en iyisini yapmamı söylediler ve elimden geleni yaptıysam gerisinin önemli olmadığını hep hissettirdiler. O nedenle düşüp düşüp tekrar kalkıp denedim, hiç yılmadım, ta ki istediğim sonucu elde edene kadar. 

Gençlikteki kahramanınız kimdi? 

Babam Turhan Ergene. Hacettepe'de bugün mevcut pediatri profesörlerini yetiştiren, onların halen "abi" diye hitap ettiği bir çocuk hekimi. Prof. Dr. İhsan Doğramacı kendisini Amerika’ya burslu yollamak istemiş, o ise ailesi onu yakınlarında istediği için Tarsus’ta kalmış. Açıkçası fedakarlık etmiş ve Tarsus’un ilk çocuk doktorlarından biri olmuş. Ben bunu yapar mıydım bilmiyorum ama babam da benden bunu beklemezdi sanırım. Çalışkanlığı, azmi, sorumluluk sahibi olması ve başkalarına sürekli yardım etmesi ile bana hep örnek olmuştur. 80’ini geçtiği halde halen yabancı yayınları takip eder ve araştırır. İnşallah benim öğrenme merakım da böyle kalır. Diğer kahraman ise Atatürk, her Türkün olduğu gibi. Kendisi, ailesi, çevresi için değil ülkesi için yaşamış, fedakar bir lider. 

'Bakkal bakkal gezip satış yaptım'

Sporcu olmak istediniz mi? 

Uzun boylu olduğum için doğal olarak lisede basketbol takımındaydım. NBA'de oynamak çok istedim. Ben yapamadım ama inşallah oğullarım baskette bir kariyer yapar. 

Neden bu mesleği seçtiniz? 

Herkes mühendis, bankacı, doktor vs. olmak ister gibi bir kanı var da… Meslek seçimleri her zaman çok bilinçli olamayabiliyor. Biraz kader, kısmet… Sonuçta, dünyanın en iyi şirketlerinden birinde işe başlama şansı buldum. İyi bir öğrenci değildim ama Unilever beni satış temsilcisi olarak işe aldı. Hayatta iyi bir başlangıç yapmak çok işe yarıyor. İyi kullanırsanız tabii. İlk işim bakkal bakkal gezip satış yapmaktı, sonra yükseldim. Ancak 7 sene sonra beni başarılı yapan ve zevk veren şeyin insanlarla birebir kurduğum iletişim olduğunu fark ettim. Yeni bir şeyler öğrenmek adına aynı şirkette “insan kaynaklarına” geçme talebinde bulundum. 

Satış ekibinde olmanızın faydası oldu değil mi? 

Oldu gerçekten. Satıştan gelen iletişim ve ikna becerilerim bu alanda ilerlemem için bana çok yardım etti. En iyi insan kaynağını bulup ikna etmek de bir satıştır sonuçta. Yaptığım bir iki proje uluslararası ödül alınca 32 yaşında İngiltere'ye şirketin merkez ofisine atandım. 20 yılım uluslararası büyük kurumsal şirketlerde geçti. 40 yaşını biraz geçince de kendi işimi yapmaya ve insan kaynakları danışmanı olmaya karar verdim. 

'Eğitim ilk başlarda önemli sonra tecrübe öne çıkıyor'

Ses tonunuzdan işinizi sevdiğinizi anlıyorum. 

İşimi severek “tutku” ile yapıyorum. Kendim için en doğru mesleği seçtim. Bir işe yaradığımı, şirketlere ve insan kaynağımıza değer kattığımı bilmek bana keyif veriyor. Birçok sivil toplum projelerinde mentor olarak proje yönetiyorum ve genç insanlara mentorluk yapıyorum. 

İnsan kaynağı danışmanı olmasanız, hangi mesleği tercih ederdiniz? 

Turizmci olurdum. Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken hep geziler düzenlerdim, iyi de para kazanırdım. İnsanları mutlu etmek hep hedefim oldu. 

Kariyerde eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır?

 Özellikle sizin mesleğinizde. İlk başlarda eğitimin payı yüksek. İlk 5 seneyi etkiler. Ama sonra ilişki yönetimi ve tecrübenizi nasıl kullandığınız etkiliyor sanırım. 

Bu işte ekmek var mı? 

Hem severek hem de doğru yapılırsa her işte ekmek var. 

Bu mesleğin sıkıntıları ve güzellikleri nelerdir? 

Sıkıntısı şu: Danışmanı nasıl kullanması gerektiğini tam bilemeyen yöneticiler oluyor. Danışmanı kendini "haklı çıkarmak" için kullanmak isteyen yöneticilerle uğraşmak, bazen uzun vadeli sonuç getirecek projelerde yöneticiyi ikna etmek… Uzun vadeli düşünmeye ve sabır göstermeye hazır bir yapımız yok maalesef. Güzelliği ise yapıları kurmak, baştan reorganize etmek, büyütmek, teknolojiye adaptasyonu sağlamak. Ustalıkla tarif edilmiş görevlere uygun insan kaynağını bulmak da keyifl i bir iş. 

'Çocuklar yetenekleri olan ve sedikleri alanlara yönelmeli'

Hiç unutamadığınız bir anı var mı? “Haydaa” dedirtecek ya da sizi çok güldüren… 

Unilever'de işe alım müdürü olduğum dönemde mülakatını yaptığım bir adaya dışarıda rastladım. "Murat Bey siz benimle mülakat yapmıştınız, üstelik reddettiniz. Bunu nasıl yaparsınız? Mülakatta çok ciddi görünüyordunuz oysa hiç de öyle değilmişsiniz” diye bir güzel uzun uzun konuştu. Sitem mi etti iyi bir şey mi söyledi anlamadım. Sonrasında bayağı bir gülmüştüm. Bir keresinde de bir aday başka şirkete gideceğine bize gelmiş ama ayıp olmasın diye söyleyememiş. Bir saat mülakat sonunda itiraf etti. Biraz kızdım önce. Ancak sempatik biriydi bayağı güldük sonunda. 

Bu işi tekrar yurt dışında yapmak ister miydiniz? 

İki yıl Unilever merkezinde Londra'da çalıştım. O zamanlar personel iş talebini internet üzerinden sisteme alan ilk projelerden biriydi benim projem, bu nedenle merkez ofis bunu tüm Unilever’e adapte etmemi istemişti. Türkiye’ den çıkma bir fikir tüm Unilever’e yayıldı. Gurur vericiydi. Ancak ben kendi insanımıza aşina olduğum ve Türk insanını sevdiğim için sanırım bu işi ülkemde yapmayı tercih ederim. 

Çocuklarınız bu işi yapsın ister misiniz? 

İsterim ki çocuklarım yetenekleri olan ve sevdikleri alanda çalışsınlar. Ama onlar da empatisi yüksek çocuklar, bu işi yaparlarsa başarılı olurlar sanırım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar