Marka ve "PR" dedikleri

Semih YALMAN
Semih YALMAN BUGÜN MARKANIZA BİR BAKIN semih.yalman@dunya.com

Soru: Şu dergiye kapak çalışması rica ediyorum?

Cevap: O öyle olmaz. Şimdi öncelikle basın mensupları ile tanışmamız gerek. Hatta şöyle bir etkinlik yapalım. Daha sonra basın mensuplarını uçağa koyalım şuraya götürelim. CEO ile tanışma yemeği yapalım. Mesajları çalışalım. Medya eğitimi aldıralım, vb...

Ya bir tane PR şirketi de bana dese ki, OK yaparız. Ya da dese ki, hatta Twitter, FB, Linked'in stratejisi de şöyle olmalı. Hatta "publicity" için planımız bu. "PR" için de planımız şu. Ayrıca "lobbying" alanında yapılması gerekenlerin listesi de hazır. Şöyle bir mesaj, dağılım grafiği çizmek istiyoruz. Etkinlik ve reklam ajanslarınız ile konuştuk. Mesajda bütünlük sağlayacağız. Merak etmeyin bizim içerik mimarlarımız size doğru içeriği, gerekli derinlikte oluşturup en etkili kanal entegrasyonu ile planladığımız paydaşlara aktaracaklar.

Ama zannedersem bu sektörde bu hayal. Genelleme yapıyorum çünkü bir kaç istisna kaideyi ne yazık ki bozmuyor. Üniversitede son sınıflara gelin sorun PR ne demek diye? %95 etkinlik şirketleriyle karıştırıyor. Ya da medya yönetimi diyor. "Public" kelimesi ne zamandan beri anlam değiştirip basın demek oldu?

Sorun ne? Sorun aslında sektörde çalışanların ve etkileşim içerisinde bulunanların oluşturduğu rahatlık çemberi. Sektöre girenler ya gazeteci mesleği kökenli ya da işi onların yanında çalışırken öğrenmiş kişiler. Eski alışkanlıklar devam ediyor. Hele birde başarılı adledilmişlerse. O zaman lordlar kamarasındalar sanki. Medya da bu alışkanlıklara çanak tutuyor. Onların da namı yürüsün. Araştırmacı yazarlar buna dahil değil, edilmiyor. Onları zaten istemiyoruz. Biz marka yazar ya da marka muhabirleri tercih ediyoruz. Hani o duyduğu yeni kavramlara yüzeyden takılıp onları sağa sola satan... Ondan sonra ver elini uzun öğle yemekleri ve dedikodu sohbetleri.

Kapağa, manşete taşınanlara bakıyorum:

- Çok ilan veren devler

- Magazin kökenli popüler ünlüler ve konuları

- Cinsellik, dedikodu vb.

- Futbol

- Patronlar

- Yolsuzluk yapan sivil toplum kuruluşları

Kapağa taşınamayanlar:

- Vakıf gibi vakıf olanlar

- Sosyal sorumluluk ya da toplum faydasına çalışanlar

- Çocuklar

- Bilim

- Futbol ya da basket dışındaki sporlar

Toplumun gelişimini medyanın derinliği oluşturmaz mı? PR ajansları medyayı besliyor, medya da bildiğini okumaya devam ediyor. Peki diğer paydaşlar ile oluşturulacak etkileşim? Onu da etkinlik ya da reklam çözer diye ümit ediyorlar. Hatta etkinlik ajanslarına da gerek yok. Biz PR'cılar hallediyoruz zaten diyorlar.

Bir de hatır, tanışıklık, patron yaptırımı, devlet faktörleri var tabii. Oradaki olan biten konudan muhaf; orası hemen işi yapılan kategorisinde. Bir dakika! O zaman PR şirketine de gerek yok. Boşuna neden ayda şu kadar para verelim? Zaten istediğim yazılır çizilir algısı hakim. Diğer paydaşlarım da hiç önemli değilmiş?! Peki, onlar neden PR ajansları ile çalışıyor çünkü racon bu. Geri kalmayalım bizim de bir ajansımız olsun.

Nitekim öyle de oluyor.

Çözüm ne?

Çözüm:

- Yeni kan

- İnnovativ düşünen iletşimci

- İletişim kanallarını entegre kullanabilen iletişimci

- Bu ekolden olmayan iletişimci

- Bilgili ve inovatif yönetici

- Derinliği olan gazeteci

- Yani doğru, yetkin ve kendisini geliştiren insan

Çözüm:

Mevcut, derinliği yok sayan, bulvar gazeteciliği yapan yazılı ve görsel basının tekelinden olayı çıkartmakta. İşte bu yüzden bu sektörün geleceği digital PR, çoklu paydaş yönetimi, kanal entegrasyonu gibi alanlara itibar etmek ile mümkün.

Bunları nasıl mı yapacaksınız? Gençlere sorun onlar biliyor. Gençler nerede mi? Lise, üniversite...

Hala kapak olmak istiyor muyuz? Ne yazıkki, evet.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Marka ve arayışlar 11 Mayıs 2012
Marka ve sorumluluk 04 Mayıs 2012
Marka ve sosyal girişim 27 Nisan 2012
Marka ve kalite 20 Nisan 2012
Marka ve Fast-Fashion 13 Nisan 2012
Marka ve öncelikler 23 Mart 2012
Marka ve patates cipsi 16 Mart 2012