Şi Cinping’in Avrupa ziyaretinden notlar

Prof. Dr. Tolga Demiryol
Prof. Dr. Tolga Demiryol Küresel perspektif tolga.demiryol@dunya.com

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in bu hafta gerçekleştirdiği 6 günlük Avrupa ziyareti pandemiden bu yana bir ilk. Fransa’da Cumhurbaşkanı Macron ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile görüşen Şi’nin diğer durakları, Çin’in yükselen ekonomik partnerleri ve Avrupa’daki en ateşli diplomatik destekçileri konumunda olan Sırbistan ve Macaristan.

Çin, Sırbistan’daki bir numaralı yabancı yatırımcı konumunda. Macaristan ise Çinli elektrikli araç üreticisi BYD’nin Avrupa’daki ilk üretim tesisini kurmayı planladığı ülke. BYD’nin AB sınırları içinde üretim yapması, Çin’in gümrük engellerini aşması bakımından önemli. Budapeşte-Belgrad demiryolu projesi de Çin’in Avrupa’daki önemli yatırımlarından biri.

Zamanlama manidar

Şi’nin Avrupa seferi kritik bir dönemde gerçekleşiyor. Pekin’in Kremlin ile ilişkileri yakın zamanda Washington’ın olduğu kadar Brüksel’in de tepkisini çekmeye başlamıştı. Çin’in Rusya’ya ihraç ettiği kimi endüstriyel ürünlerin “çift-kullanımlı” olduğu (hem sivil hem de askeri uygulamaları olan) iddiaları sıkça dile getiriliyor.

Çin yönetimi ise Ukrayna’da savaşan tarafların hiçbirine destek vermediğini vurgulayarak üstü kapalı olarak Batı’nın Ukrayna’ya gönderdiği askeri yardımları eleştiriyor. Avrupa ziyaretinden kısa bir süre sonra Şi’nin Putin ile bir araya gelmesi bekleniyor. Bu bakımdan Şi’nin Avrupa’daki temasları ve Avrupalı liderlerin Şi üzerinden Putin’e ileteceği mesajlar önemli. Avrupa’nın beklentisi Şi’nin savaşın sona ermesi adına Putin üzerindeki etkisini kullanması. Ancak Çin’in bunu yapmak için gerekli motivasyona sahip olup olmadığı tartışmalı.

Yeni Soğuk Savaş mı?

 Şi’nin Macron ile görüşmesinde en çok dikkat çeken ifadelerden biri Şi’nin “yeni bir soğuk savaşın önüne geçilmesi” hususunda Macron’dan destek istemesi oldu. Yeni Soğuk Savaş kavramı, Çin ile ABD arasında yükselen rekabeti betimlemek için kullanılıyor.

Geçmişte bu tür benzetmelerden uzak duran Şi’nin Macron ile görüşmesinde böyle bir göndermede bulunması dikkate değer. Günümüzdeki ABD-Çin rekabeti ile tarihsel ABD-Sovyetler Birliği çatışması arasında benzerlikler olduğu kadar önemli farklar da söz konusu. Öncelikle, ABD ve Çin ekonomik olarak ABD ile Sovyetler Birliği’nin hiç olmadıkları kadar birbirlerine bağımlılar.

Bu karşılıklı bağımlılık bir yandan iki süper güç arasında askeri çatışma olasılığını -en azından prensipte- azaltırken diğer yandan da iki aktöre birbirlerinin çıkarlarına zarar verebilecekleri yeni imkân ve araçlar sağlıyor. Son dönemde sıkça konuştuğumuz ticaret savaşları ve arz zincirlerinin araçsallaştırılması gibi konular karşılıklı bağımlılığın uzantıları. ABD-Çin rekabetinin soğuk savaştan farklılaştığı bir diğer husus ise günümüzdeki mücadelenin taraflarının net olmaması. Soğuk Savaş, ABD ile Sovyetlerin başını çektiği iki blok arasında bir mücadele idi.

Günümüzde ise kimi Avrupa devletleri dahil olmak üzere pek çok aktör henüz Çin ile ABD arasında tarafını seçmiş değil. Son zamanlarda belirginleşen bölgeselleşme eğilimlerine rağmen hala karşılıklı bağımlılığın baskın olduğu bir küresel düzende olduğumuz dikkate alınırsa, ABD’ye yakın duran aktörlerin bile Çin’den vazgeçmeleri kolay değil. AB’nin bir süredir formüle etmeye çalıştığı Çin ile ilişkilerini riskten arındırma (de-risking) stratejisinin çıkmazı da burada zaten.

Ekonomik ilişkileri yönetmek

Bu bağlamda Şi’nin Avrupa ziyareti her iki taraf için de önemli. Avrupa Komisyonu yakın dönemde Çin’in özellikle elektrikli araçlar ve tıbbi gereçler sektörlerine sağladığı devlet desteğinin haksız rekabete neden olduğu gerekçesiyle inceleme başlatmıştı.

Çin de buna karşılık Fransa’dan ithal edilen bazı lüks tüketim ürünlerine kısıtlamalar getirmişti. Buna ek olarak Çinli bazı şirketlerin Avrupa’da karıştığı iddia edilen yolsuzluk ve hatta casusluk olayları da gündemde. Avrupalı liderlerin önceliği Çin’in Avrupa piyasasına erişimini kontrol etmek suretiyle ilişkileri daha simetrik bir düzleme çekmek. Çin’in görünen amacı ise Avrupa’yla ilişkileri onararak birkaç yıl önce bulunduğu karşılıklı çıkarlar üzerine kurulu noktaya yeniden getirmek.

Avrupa’nın Çin’e yönelik riskten arındırma stratejisini bir nebze olsun yumuşatmak adına Çin’in önümüzdeki dönemde gerilimi azaltıcı adımlar atması beklenebilir. Stratejik olarak ise Çin’in esas amacı ortaklaşan tehdit algıları nedeniyle birbirlerine iyice yakınlaşan Avrupa ile ABD arasında bir alan açmak olarak görünüyor. Bu tür diplomatik ziyaretlerde atılan adımlar ve verilen mesajlar kuşkusuz önemli. Ancak ilişkileri son kertede iki tarafın çıkarları belirliyor. Avrupa-Çin ilişkilerinin Ukrayna savaşı öncesi günlere dönmesi zor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Savaş ve piyasalar 19 Nisan 2024