Sığacık’tan Mersin’e…

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Farklı şehirlerin, yeni mekânların, değişik tatların, son teknolojilerin peşinde koşmaktan mutluluk duyan, bunların insan ömrünü güzelleştirenin ayrıntılar olduğunu düşünenlerle, yani hayatta her anlamda lezzet arayanlarla yine beraberiz. İşte bu haftanın konu başlıkları… Ayrıntılar mı? dunya.com/ehlikeyf adresinde…

- Narenciyenin başkentinde…

Mersin ve çevresi, yıllardan beri izlediğim uluslararası müzik festivali nedeniyle neredeyse karış karış bildiğim, sahiplendiğim “benim şehirlerimden birisi burası” dediğim nadir yerler arasında. Akdeniz’in bu güzel şehri kültür, sanat, turizm alanlarında çok şeyler hak ediyor. Bu amaçla Mersinliler el ele veriyor, bu yöndeki çalışmalarını her geçen yıl yoğunlaştırarak sürdürüyorlar…

Bu kez Mersin Ticaret Borsası koordinatörlüğü'nde, aralarında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın da (MTSO) bulunduğu çok sayıda kurum ve kuruluşun desteğiyle düzenlenen Narenciye Festivali için Mersin’deydim… Narenciye yani portakal, mandalina, limon, greyfurt, turunç, kenti bir kez daha bir araya getirmişti… Şehrin sahili 500 bin adet (70 ton) narenciye kullanılarak yapılan heykeller ve süslemelerle bir açık hava fuarına dönüşmüştü. 25 ülkeden gelen dans toplulukları, kendi ülkelerine ait kostümleriyle gösteriler yapıyorlardı.

Türkiye, geçtiğimiz yılki 4.8 milyon ton narenciye üretimiyle dünya genelinde 8., Avrupa’da İspanya’nın ardından 2. sırada. Yani dünyanın bu konuda önde gelen ülkelerinden birisi. Festivalin amaçları arasında böylesine önemli bir ürün olan narenciyeyi yerel, ulusal ve uluslararası alanlarda tanıtmak; bu meyvelerin tüketimini artırmak, marka değerlerini yükseltmek de yer alıyor. Mersin yolculuğumun ayrıntıları için lütfen dunya.com/ehlikeyf’e geçiniz…

- Sığacık’ta bir sonbahar…

Yıllar sonra yeniden Teos… İzmir’in Seferihisar ilçesine 5 kilometre uzaklıktaki Sığacık köyünün antik dünyadaki adı Teos. Belediye yasasındaki düzenlemelerden sonra mahalle oldu… Betonlaşma gibi kimi olumsuz değişimlere rağmen hâlâ saklı bir cennet…

Bugünkü Sığacık, Teos'un ikinci limanı olarak da biliniyor. Antik çağın ünlü coğrafyacısı Strabon’un kitabında Gerrhaiiidigerektikos diye geçiyor. İsmi, denizcilere sığınaktan geliyor... Adına ilişkin efsaneler var: Ege Denizi’nde fırtınaya yakalanan denizciler, zifiri karanlıkta çaresiz savrulurken, top şeklinde bir ışık görürler ve bu ışığı takip ederek Sığacık limanına ulaşıp kurtulurlarmış... Sığacık’a isminin, Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde anlatıldığı gibi sığ suları nedeniyle verildiğini düşünenler de var…

Teos'un biri büyük, diğeri küçük olmak üzere iki limanı bulunuyor (Kuzey ve Güney limanları). Osmanlılar, 1522 yılında deniz üssü olarak kullanılan bir kale inşa etmişler. Kimi duvarları hâlâ duruyor. Kale surlarında Teos antik kentinden getirilen taşlar da kullanılmış.

Yazın huzurlu, serinlik veren rüzgârları, sonbaharla birlikte hırçınlaşmış… Kale duvarlarına çarpıp geri döndükçe yürümeyi zorlaştırıyorlar… Tabii ki hava tertemiz, burnumda buram buram iyot kokusu, kulaklarımda balıkçı motorlarının patpatları… Yazlık turistlerin terk ettiği, sonbaharı yaşayan bu ıssız köy, müthiş bir yalnızlığı da hatırlatıyor. Gerçi “yalnızlık paylaşılmaz”, ama sığınmak için belki bu bile yeterli bir neden… Ama ben, Teos’a sığınmak için gitmedim. Lütfen dunya.com/ehlikeyf’e geçiniz…

- Hatıraların Kalyon’u…

“1970’ler, Kalyon Otel’in restoranında oturuyoruz” diye başlayan çok sohbet dinlemiş, özenmiştim… Çok şanslıydım ki bu konuşmalar, bir süre sonra benim kişisel tarihime de girecek, artık ben de “80’lerin ortalarıydı Çetin Altan’la Kalyon’un restoranında lüfer yiyoruz; anlatıyor, anlatıyor saatler nasıl geçiyor fark etmiyorum” ya da “90’ların başlarında Dünya Kitap’ın jüri toplantılarını akşamüzeri kurabiyeler, pastalar eşliğinde Kalyon’un terasında yapardık” şeklinde başlayan cümleler kurmaya başlayacaktım.

Otelin sahibi Yılmaz Tecmen ve yöneticisi oğlu Timuçin Tecmen ile bir akşam yemeği için restoranda buluşmaya giderken belleğimde böyle hatıralar uçuşuyordu. Sahil yolundan havalimanı yolculuklarımda önünden geçtiğim Kalyon’a neredeyse son 20 senedir bir fırsat yaratıp da uğrayamamıştım… Açıldığı ilk yıllarda, yarım asrı aşkın bir süre önce Sirkeci-Florya yolundaki ilk ve tek turistik tesis olan Kalyon’un lokantası, artık Falyanos by Kalyon ismiyle yoluna devam ediyordu. Doğan Hızlanlar, Kemal Özerler, Refik Durbaşlar, Hilmi Yavuzlar’ın da aralarında bulunduğu edebiyatçılar, işinsanları, basın dünyasından isimlerle uzun yıllar orada buluşmuş, sohbet etmiş veya karşılaşmıştık… dunya.com/ehlikeyf’te…

- Altı ülkeden ilginç bilgiler…

Dünyanın dört bucağındaki kültürel dokuyu, doğa güzellikleri yerinde yaşamak isteyenler bazen bir “batıl tuzağı”na takılır veya “gelenek ağı”na yakalanırlarsa şaşırıp kalırlar. İşte Libarga Turizm’in derlemesiyle Rusya, ABD, Kanada, Hollanda, İran ve İspanya’dan ilginç örnekler… dunya.com/ehlikeyf’te…

- Fatma Tülin’den “Evrenin Teni” seçkisi

Çağdaş sanatçılardan Fatma Tülin’in, tüm yapıtlarından ve değişik dönemlerinden “Evrenin Teni” adı altında derlediği sergi, Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi Beş Kubbe’de 15 Aralık’a kadar gezilebiliyor… dunya.com/ehlikeyf’te…

- Biliyor musunuz?

4. Karahafta Festivali’nin bu cuma başlayacağını; Ayşegül Sarıca’nın Sevda-Cenap And Vakfı Onur Ödülü’nü alacağını; İş Sanat’ın yarın akşamki konserini; Elite World Asia Hotel’in açılışını “gazino gecesi” ile kutladığını biliyor musunuz? Hepsi dunya.com/ehlikeyf’te…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar