Süs bitkisi deyip geçmeyin…

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Bugünlerde harıl harıl çay toplanıyor… Aslında mayıs ayında başlıyor ilk hasat; Haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekim aylarında devam ediliyor. Üretim, Doğu Karadeniz’in engebeli, meyilli arazilerinde yapıldığı; kaliteli bir ürün için elle, üstten 2.5 yaprak koparılması gerektiği için hasat, epey zor geçiyor, işçilik bedelleri yüksek oluyor. Düşünün, çay bitkisinin büyüme sezonunda 7-12 gün aralıklarla hasat yapılabiliyor; iki-üç bin çay yaprağından sadece bir kilogram işlenmemiş çay üretilebiliyor…

Çay gelirinin ihtiyacı karşılamadığı üreticilerce sık sık vurgulanıyor. Bu durum, onları ilâve gelir arayışına zorluyor. Bu amaç ile geçtiğimiz yıllarda çay alanlarına kivi bitkisi dikilmiş, ancak tüketicinin ilgisinin azlığı, pazara ulaştırma zorlukları ve altyapı maliyetleri gibi nedenlerle bu meyveden istenilen sonuç alınamamıştı… Geçtiğimiz günlerdeki Macahel yolculuğumda çay üreticisini ilâve gelir ile rahatlatacak bir projeye yerinde tanık oldum… Bir kırsal kalkınma projesine… Ali Nihat Gökyiğit (ANG) Vakfı öncülüğü ve sponsorluğunda başlatılan süs bitkilerine yönelik bir çalışmaydı bu…

Çay üreten ailelerin evinin hemen yanındaki küçük bir toprak parçası veya çay bahçesinin ufak bir bölümü yeterliydi… Oraya, pazar değeri çok daha yüksek olan bazı süs bitkisi çeşitleri ekiliyordu…

Süs bitkisi deyip geçmeyelim; çay üretiminde ülkemizin yıllık toplam geliri 1 milyar dolarken Belçika ve Hollanda’nın süs bitkilerinden elde ettiği gelir, 3 milyar doları buluyordu. Dünyada 145 ülke süs bitkisi üretiyor, Japonya ilk sırada yer alırken onu ABD, Hollanda ve İtalya izliyordu… Türkiye’de 30’a yakın ilde süs bitkileri üretimi yapılıyordu. Üretimin en fazla olduğu iller sırasıyla İzmir, Sakarya, Antalya, Yalova, Bursa ve Isparta’ydı…

ANG Vakfı’nın söz konusu projesi için, Rize’nin Çamlıhemşin bölgesi ilk çalışma alanı olarak seçilmiş, Belçika’dan 2011 yılında ithal edilen ilk parti süs bitkilerinin 2 bin adedi Pazar ilçesindeki meslek okuluna verilmiş, kalan 3 bin adet ise uyum ve gelişmeleri test etmek amacıyla Çamlıhemşin’de iki alana dikilmişti. İlk partinin yetişkin bitkileri iki sene sonra pazara çıkarılmış ve projenin başarılı olacağı görülmüştü. Bunun üzerine 2013, 2016 ve 2017 yıllarında toplam 20 bin fide, çoğunluğu kadın, 20 üreticiye bila bedel dağıtılmıştı… Çamlıhemşin’deki 40 hanelik köyde yetiştiriliyorlardı. Köy nüfusunun neredeyse yarısı bu işi yapıyordu… Üretimin sonucunda satışa çıkan bitkilerin bedeli çiftçiye, pazar koşullarına uygun bir fiyatla, yapılan harcamalar tahsil edilerek ödeniyordu… İthal edilen türlerden Rhododendron (Karadeniz orman gülü) yörenin doğal bitki örtüsünde zaten mevcuttu… Camellia ise yıllardır ürettikleri çay bitkisinin soyunda geliyordu. Çay, Cammellia Sinensis’ti, süs bitkisi ise Camellia Japonica… Bu türler, kısa sürede yerli üretimle kolayca ikame edilebilecekti… Üretici kadınlarla sohbet ettiğim süs bitkisi tarlalarında mevsimi olmadığından bitkilerin çiçekli halini göremedim, ama kara toprağı yeşile boyayan yaprakları, kadınların yüzlerindeki umudu görünce heyecanlandım. Bu proje, büyük göç veren bölgeye geri dönüşlerin başlayacağını, çay bahçelerinin genişletilmeye veya sökülüp başka şeyler dikilmeye gerek kalmayacağını muştuluyordu sanki…

Çay tarımı bölgesinde süs bitkisi ile kırsal kalkınma projesi, ANG Vakfı’nın çalışmalarından yalnızca birisiydi… Türkiye’de nesli tükenmiş sanılan saf Kafkas arısı ve kaliteli, organik bal üretimi, Macahel’de bir kalkınma projesi olarak hayata geçirilmişti, projenin teşviki devam ediyordu…

Türkiye’de süs bitkileri sektörü, yüzde 95 oranında yüksek katma değer ve yüksek istihdam yaratan bir sektör. Çamlıhemşin’de bu projenin büyüyüp genişleyerek sürmesi çok önemli… Yöre halkı daha şimdiden gelişme böyle devam ederse “gurbetteki gençlerden geri dönenler olur” değerlendirmesi yapıyor… O cânım doğaya neden dönmesinler ki…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar