Tarımsal veriler reformu zorunlu kılıyor

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Son 30 yılın tarımsal verileri, ülkemizin tarımsal üründe kendine yeterli 7 dünya ülkesinden biri olma özelliğini kaybettiğini ortaya koyuyor. Şimdi hiç vakit kaybetmeden yeniden kendine yeterli ülke olmak için yapmamız gerekenleri içeren çok yönlü bir reform programını hazırlayarak hayata geçirmeliyiz.

Dünyanın en gelişmiş ülkeleri bile sanayi tarım dengesini gözetiyorlar. Uzun süre tarımda kendine yeterli dünyadaki 7 ülkeden biri olan ülkemizin, son yıllarda birçok tarım ürününde ihracatçılıktan ithalatçılığa dönmesi bu konuda bir zaaf içerisinde olduğumuzu, bir şeyler yapmamız gerektiğini ortaya koyuyor.

Kaya Erdem’in kitabını okurken 1950-1960 döneminde kentleşmenin yüzde 19’lardan yüzde 35’lere çıktığı bilgisi yer alırken, tarımdaki makineleşme ve gelişmelerle üretimin üç kat arttığının yer aldığını gördüm.

Oysa son yıllarda hem toplam tarımsal alanların hem de ekili alanların azaldığını, yani tarımsal rakamların olumsuzluk gösterdiğini görüyorum.

1990 yılında toplam tarımsal alanımız 27.8 milyon hektar, tarla bitkileri ekili alanımız 18 milyon 868 bin hektar, nadasa bırakılan alanımız 5 milyon 324 bin hektarken, 2008-2009 yıllarında tarımsal ürün ithalatında büyük artış gözleniyor.

2017 yılında toplam tarım alanı yaklaşık 4 milyon hektar azalarak 23 milyon 375 bin hektara gerilemiş. Doğal olarak, ekili alan da 3 milyon gerilemeyle 15 milyon 532 bin hektara inmiş. Nadastaki bölüm de 3 milyon 697 bin hektar seviyesinde kalmış.

1990 yılında 2 milyar 14 milyon dolarlık tarımsal ihracatımıza karşın, 1 milyar 20 milyon dolarlık ithalat yapmışız. 994 milyon dolarlık bir artı sağlamışız.

Benim de yazdığım "İktisat ve Toplum" dergisinde TÜİK verilerine dayandırılarak verilen bilgilere göre, 2017 yılının ilk 8 aylık döneminde tarım ve hayvancılık ürünleri ihracatımız 2 milyar 986 milyon dolarken, ithalatımız 5 milyar 936 milyon dolar olmuş, drolayısıyla tarımsal dış ticaret açığımız 2 milyar 955 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. 2018 yılının aynı 8 aylık döneminde ise tarım ve hayvancılık ürünleri ihracatımız 3 milyar 293 milyon dolar, ithalatımız 6 milyar 810 milyon dolar olmuş, tarımsal dış ticaret açığımız ise 3 milyar 517 milyon dolar düzeyine çıkmış.

Bu tablo gösteriyor ki Türkiye’nin tarımsal üretimi artık kendine yeterli ülkeler arasında yer almıyor.

Anadolu’nun birçok yerinde tarlalar boş bırakılıyor. Tarımsal girdi maliyetleri birçok ürünün üretimini karlı olmaktan uzak tutuyor. 1990’dan bu yana son 30 yılda tarımda ortaya çıkan bu tablo bizim tarım konusunda sorunları yeniden ele alıp, yeni bir tarım politikası geliştirmemizin zorunlu olduğunu ortaya koyuyor.

Bu tarımsal reform hamlesi, küçülen ekim alanlarının kooperatifçilikle birleştirilerek verimli kılınmasını, ürün yelpazesinin doğru ve verimli seçilmesini, genç köylü nüfusun göçünün önlenerek çiftçileştirilmesini, girdi maliyetlerinin düşürülüp olumlu kılınmasını, ürün kaybının önlenmesini içermesinin zorunlu olduğunu gösteriyor. Vakit kaybetmeden bizi yeniden tarımsal üründe kendine yeterli ülke haline getirecek reformu hazırlayarak hayata geçirmeliyiz.

Tarımın önemini unutmuş görünüyoruz. Tarımın önemini unutmamamız gerekir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar