Yeldeğirmenlerine karşı!

ABD Başkanı Donald Trump’a kalırsa iklim değişikliği dünyada şimdiye kadar yapılmış en büyük dolandırıcılık olayı. Trump fosili savunurken önüne çıkan her fırsatı Amerika’nın petrol ve doğal gaz ihracatını artırmak için değerlendiriyor. İklim krizine karşı küresel mücadele Trump gibi liderler yüzünden sekteye uğruyor.

Geçen hafta New York’ta ya­pılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Türkiye’de geniş yer buldu. Ancak dünyanın di­ğer bölgelerinde 80. Genel Kurul pek dikkat çekmedi. Bu durum, BM’nin giderek etkisizleştiği­nin, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin artık tıkandığı­nın göstergesi.

1944’te Bretton Woods’da te­melleri atılan kurumlar—Dünya Bankası, IMF, BM ve daha sonra Dünya Ticaret Örgütü’ne dönü­şen GATT—aslında uluslararası düzenin değil, Amerikan hege­monyasının araçlarıydı.

Bu yüzden geçen haftaki BM toplantısında Trump’ın konuş­masını BM görevlileri yürek çar­pıntısı içinde dinledi. Ne de olsa Trump çok taraflılığa salvolarına BM’yi hedefine alarak devam ede­bilirdi. Neyse ki korkulan olmadı.

Bunun yerine, Avrupa’yı Avru­pa’nın iklim ve göç politikaları­nı hedef alan dağınık ve uzun bir konuşma yaptı.

“Del bebeğim, del"

Başkanlık konuşmasında -“del, bebeğim, del" diyerek yeni petrol ve doğal gaz kuyuları açıl­masına gaz vermiş olan Trump’a kalırsa iklim değişikliği dünyada şimdiye kadar yapılmış en büyük dolandırıcılık olayı. Ona göre ye­nilenebilir enerji bir şaka. Kar­bon ayak izi, kötü niyetli çevre­lerin uydurduğu bir aldatmaca. Trump’a göre yeşil enerji Avru­pa'nın intiharı olacak.

Oysa sahadaki tablo farklı. ABD’nin petrol ve doğal gaz mer­kezi Teksas, bugün ülkenin en büyük yenilenebilir enerji üre­tim üssü. Trump’ın en büyük destekçileri arasında yer alan teknoloji devleri veri merkez­lerinin yüksek enerji ihtiyacını karşılamak için yenilenebilir ya­tırımlara yöneliyor. Çünkü artık temiz enerji daha ucuz.

BM’ye göre, yeni kurulan te­sislerde yenilenebilir enerji kay­naklarının yüzde 90'ı fosil yakıt­lardan daha ucuz. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı'nın verilerine göre bir zamanlar fo­silin dört katı olan güneş ener­jisi bugün yüzde 41, deniz üstü rüzgâr ise yüzde 53 daha ucuz. Bu nedenle yatırımlar hızla yön de­ğiştiriyor: Geçen yıl temiz enerji yatırımları, fosil yakıtların 800 milyar dolar üzerine çıkarak iki trilyon dolara ulaştı. Uluslarara­sı Enerji Ajansı (IEA) da küre­sel petrol talebinin 2040’ta zir­veyi göreceğini öngörüyor. Zirve için daha önceki tarihleri tahmin eden kurumlar da var.

İklim krizi, temiz enerji ve jeopolitik

Trump fosili savunurken ve önüne çıkan her fırsatı Ameri­ka’nın petrol ve doğal gaz ihraca­tını artırmak için değerlendirir­ken, Avrupa Komisyonu Başka­nı Ursula von der Leyen, AB’nin iklim hedeflerinde ilerleme­yi sürdüreceğini vurguladı. Von der Leyen’e göre temiz enerji sa­dece iklim değişikliğiyle müca­dele değil, aynı zamanda enerji güvenliği ve refah meselesi. Ko­misyonu Başkanı Avrupa’nın bu konuda öncülük ettiğini de be­lirtmeden geçmedi.

Dünyada fosil yakıt rezervle­ri dengeli değil. Bu da enerji gü­venliği sorunu yaratıyor. Fosil yakıtlarda, ülkeler ve tüketiciler fiyat şoklarına ve arz kesintileri­ne açık. Rusya'nın Ukrayna'yı iş­gali bunun son örneği.

Savaştan önce Avrupa'da ga­zın yüzde 45'i ve petrolün ve kö­mürün de yüzde 50'si Rusya'dan geliyordu. Savaşta Rusya gazı ke­since Avrupa ciddi bir enerji kri­ziyle karşı karşıya kaldı. Sonuçta enerji dönüşümü hızlandı.

Enerji dönüşümünde belki de en kritik aktör Çin. Bir zamanla­rın “kömür canavarı”nın içinden bugün dünyanın en büyük yeşil teknoloji ihracatçısı çıktı.

2010’larda fosile en bağım­lı ülke olan Çin, bugün elektrifi­kasyonun en yüksek olduğu eko­nomiye dönüştü. Nüfusun azal­maya başlaması, büyümenin yavaşlaması ve enerji devrimi Çin'in petrol talebini düşürüyor. Elektrikli araçlardan ısınmaya, sanayiden altyapıya kadar enerji tüketimi hızla elektriğe kayıyor. IEA’ya göre küresel temiz enerji yatırımlarının üçte birini tek ba­şına Çin yapıyor. Üstelik sadece kendi dönüşümünü değil, geliş­mekte olan ülkelere ucuz tekno­loji ihracıyla küresel yeşil teda­rik zincirlerini de domine ediyor.

Jeopolitik açıdan bakıldığında Trump yönetiminin fosili savun­ması, aslında Çin’le olan rekabe­tin de bir yansıması. Yani müca­dele sadece ticaret veya teknoloji alanlarında değil, enerjinin gele­ceği üzerinde de yaşanıyor.

Trump’ın iklim kriziyle alay etmesi bu dönüşümü durdurma­ya yetmeyecek. Ama ABD’nin fo­sil odaklı politikaları, enerji ça­ğının değiştiğini görmezden gel­dikçe ABD’ye stratejik maliyet yükleyecek.

Yanlış anlaşılmasın: Me­sele Amerika’nın hegemonya­sının zayıflaması değil; asıl teh­like, iklim krizine karşı küresel mücadelenin Trump gibi lider­ler yüzünden sekteye uğraması­dır. Enerji dönüşümünü gecik­tirmek tüm dünyanın geleceğini riske atar.

Yazara Ait Diğer Yazılar