Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’i...

Feyzan E. TOP
Feyzan E. TOP KARŞI PENCERE feyzan.ersinan@dunya.com

Geçtiğimiz hafta toplantımız dolayısı ile Eskişehir’deydik. Bursa’dan sonra en sevdiğim şehir Eskişehir’dir. Her şeyden evvel Anadolu Üniversitesi, yarattığı genç, dinamik nüfus, nüfusa bağlı olarak gelişen bir şehir… Eskişehir bana Cambridge’i anımsatır bu yüzden. Şehri gezerken bir Türk şehri olduğunu yapılardan, kimi zaman da çarpıklıklardan hissedersiniz de yine de “acaba mı?”diye de düşünmeden edemezsiniz, nizamı gördükçe bir Avrupa şehrindeyim de diyebilirsiniz. Eskişehir’de pek çok dostumuz var. Sarar, Eurodecor, Kılıçoğlu, Başak ve daha nicesi… Belki de bu sebeple Eskişehir bir başka sevdiğim şehirdir. Üstelik İstanbul’dan arabaya bindiğinizde üç saatte harika bir yoldan gidebildiğiniz yegane şehirlerden biri Eskişehir. Şehirde iki gün kalıp, hem parklarda yürüyebilir, Disneyland şatosunu aratmayan yapıda çocuklarınızla keyifli zamanlar geçirebilir, balmumu müzesinde Einstein’dan Atatürk’e pek çok dünya büyüğüyle resim çektirebilir, şehrin eski yerleşim biriminde bulunan helvacılardan türlü yaz ve kış helvalarını alıp fırından haşhaşlı ekmek alabilir, çarşı-pazar dolaşıp, sonunda da güzel bir çiğ böreği mideye indirebilirsiniz. 

Eskişehir’e bu gelişimizde yeni açılan Rixos Eskişehir’de kaldık. Eskişehir Bademlik’teki Rixos Eskişehir, 20 Haziran 2104 Cuma günü hizmete açıldı. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Polimeks Yönetim Kurulu Başkanı Erol Tabanca ve Rixos Hotels Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince katılımıyla gerçekleşen açılıştan sonra konuklarına ev sahipliği yapan otel, modern mimarisi ve sevimli lobisi ile farklı. İşletme olarak daha aşacağı çok yol var. Ancak Eskişehir’de bir daha kalsam yine bu otelde kalırım çünkü hayli konforlu, üstelik hamamı ve spasına özel olarak sıcak su kaynağından hat çekilmiş, çok özenilmiş, ellerine sağlık yapanların, Başkan’a da yine böyle bir öngörüden ötürü tebrikler. 

Yılmaz Büyükerşen’i tanımayanımız yoktur. Kanımca Türkiye’nin gelmiş geçmiş en efsane belediye başkanı. Bugün ne kadar anlatsak az, biz Türkler ancak biri öldüğünde “ne büyük adamdı” deriz ya ben sırf bu nedenle, o ameliyattan yeni kalkmış olmasına rağmen işinin başında koşturan Büyükerşen’e büyük bir belediye başkanı olduğunu anımsatmak istedim. Baba tarafım Kütahyalı olduğundan Eskişehir’den çok geçilirdi memlekete gidilirken geçmiş günlerde. Eskişehir’de dev çamurlar yol kenarında idi. Sanki adına uygun bir biçimde şehirde bir pusluluk, bir eskilik hakimdi. Sonra bir şehir yöneticisi olarak Büyükerşen üniversiteden belediyeye geldi. Şehir kabuk değiştirdi. Bugün şehre giden hemen herkes bunu fark eder. Nitekim yurt dışından gelip şehri öğrencilere gezdiriyorlar. Bir insanın hobisi var ise, ondan korkmayın. Büyükerşen akademik kariyerinin yanı sıra bir heykeltraş da, belki de şehrin estetiğine bu sebeplerle çok önem verdi. Dünyayı gezmiş. Murano adasına elinde mezura ile binip, onlarca sefer yapmış, kanalda motorlar nasıl gidiyor diye araştırmış. Nitekim şehrin gözbebeği gondolları Venedik’ten getirmek istemiş ama ne mümkün, kırık döküğü bile binlerce euro imiş, ama bir tane aldırmış ki yenisini nasıl, hangi teknikle yaparız diye araştırsın. Benzerlerini hemen çok daha ucuza ürettirmiş. O kadar beğenilmiş ki yurtdışından bu gondollara talipler yağmış. Ancak bir sorun varmış. Gondolu üretmek bir şey değil ama bir gondolu götürebilmek üç senede ancak öğrenilirmiş. Nitekim gondollar suya ilk indiği gün bir türlü gitmemiş. Başkan ne yaparız diye düşünüp, bir mekanizma yaratmış en alta da küçük bir pervane yerleştirtmiş. Bir bakmışlar gondollar pır pır gidiyor. Gondolların ünü İtalya’ya gitmiş .Venedik’ten yarışmak için tırlarla gondolcular gelmiş. Sembolik bir yarış, tabii bizimkiler kazanmış. İtalyanlar şaşkın. Büyükerşen, “Sırrı söyleyeceğim, altlarında bir mekanizma ile pervane var” demiş. İtalyanlar; “Rönesans’ı bulduk bunu akıl etmedik, helal size” demiş.Bir insan işini severse sevilir de başarılı da olur. Bugün Eskişehir’in hâlâ en çok sevilen isimlerinden biri. Sevmeyeni yok mu? Elbet var, siyaset böyle bir şey, dedim ya Allah uzun ömür versin, kaybedilirse, ne büyük adamdı, deriz… 

Yılmaz Büyükerşen de dertli. Her şey güzel gözükse de aldığı bütçelerden mutsuz. Klasik müzik konserleri, tiyatrolardan kesilen bütçelerden de rahatsız, haklı da. Gençler seviyor, neden sanattan bu kadar uzağız,diye soruyor. Büyükerşen şehrin güzelleşmesi için pek çok ağaca bakıldığını, kışın içeriye alıp, yazın yeninden ortaya çıkardıklarından da dem vuruyor. İstanbul’un lale bütçesinin yarısı Eskişehir’e bütçe olarak verilse, şehrin kaderi değişir, diyor. 

Yılmaz Büyükerşen’i bir büyüğü dinler gibi dinledim. Partisi, muhalefetin ne yaptığı gibi konulardan hiç bahsetmedi. Aksine sadece Eskişehir’i anlattı. O gün anladım ki Büyükerşen birikimi ve yaptıkları ile artık partiler üstü bir şehirci, hoca. Bir büyük olarak tek şeyden endişeli; bizden geçti de artık çevreye, topluma, medyaya bakıyorum da ahlak diye bir şey kalmadı. Bunun açıklık-kapalılık ile de ilgisi yok. Zihinler ahlaksızlaştı, alıştık belki de. Kötü olan bu yapının değişmesi için bir neslin değişmesi gerekiyor… Eskişehir’i bir haftasonu AVM’ye gitmeyip, arabanıza atlayıp, gezin. Türkiye’de yaşamakla bir kez daha gurur duyacağınıza eminim…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Veda 11 Ocak 2016
Yeni bir yıl 04 Ocak 2016
Update olmak 28 Aralık 2015
Tedbirsiz iyimserlik 07 Aralık 2015
Osman Bey... 09 Kasım 2015
Biz kimiz? 02 Kasım 2015