Bit pazarına nur yağınca...

Feyzan E. TOP
Feyzan E. TOP KARŞI PENCERE feyzan.ersinan@dunya.com

Efendim malumunuz bu yaza damgasını vuran tek bir film var: “Jurassic World.” “Jurassic Park” bundan yıllar önce, 1993 yılında ilk vizyona girdiğinde dünyada yer yerinden oynamıştı. Nitekim o yıllarda filmi izleyip rüyasına dinazor girmeyen kalmadıydı. Dinazor oyuncak endüstrisini tetikleyen film yepyeni bir endüstri yarattı. Universal Studios’da “Jurassic Park” için yeni bölümler kuruldu, milyonlar dinazorlarla filmden sonra bir kez daha korkmak için kuyruklar oluşturdu. Şimdi, hem de bu yaz “Jurassic World” yeniden vizyona girdi. Pek çokları filme şans vermedi. En çok ilk hafta 100 milyon dolar yapar denildi. Peki filmde yeni ne vardı?

Kosta Rika yakınlarındaki Pasifik kıyılarında kurulu olan Isla Nublar adası, bundan tam 22 yıl önce “Jurassic Park” hikâyesinin başlangıcına ev sahipliği yapmıştı. John Hammond'ın tasarladığı sıradışı park projesi, yıllar sonra hayata geçirilir ve böylece dinozor temalı, tam teşekküllü bir park ortaya çıkar. Ne var ki “Jurassic World” adındaki bu parkın sahibi Simon Masrani ve yardımcıları için, yıllar içerisinde azalan ziyaretçi sayısı çok büyük bir soruna dönüşür. Bu nedenle ziyaretçilerin ilgisini artırmak amacıyla riskli bir planı uygulamaya koyarlar. Simon Masrani'nin sahibi olduğu şirket, parktaki dinozorların genlerinden yeni bir dinozor türü yaratmaya karar verir. Ancak bu plan, ada sakinlerinin hayatını tehlikeye atacak ciddi bir tehditle sonuçlanır.

Sinema tarihinin en önemli serilerinden biri olan “Jurassic Park”ın son filminin yönetmeni “Safety Not Guaranteed” filmiyle tanıdığımız Colin Trevorrow. Filmin senaryo aşamasında ise dört farklı yazarla birlikte çalışılıyor. Bu isimlerden biri, ilk “Jurassic Park” filminde olduğu gibi sonrakilerde de imzası bulunan Michael Crichton.

Filmde anlaşıldığı üzere yeni pek de bir şey yoktu. Bildiğimiz eski tas eski hamam aynen devamdı. Ancak filmin tanıtımını izlerken bile o eski günler gözümüzde canlandı ve bir kez daha izleyelim bu filmi, demeden edemedik. İşin aslı sadece biz değil, bir ayda 13 milyar dolar bir gişe hasılatı elde eden film adeta film endüstrisinin aradığı taze kan oldu. Eskisi gibi film izlenmiyor mottosu bir anda kırıldı. Herkes şoktaydı… Bu şok bundan yıllar önce sinemanın dehası Stephen Spielberg tarafından “Jaws” ile yakalanmıştı.Yine 1970’lerde “Baba” (Godfather) ve “Aşk Hikayesi” (Love Story) ise blockbuster’a yeni bir bakış getirdi. Ali McGraw’un; “Aşk hiçbir zaman pişman olmamaktır”cümlesi bir anda kitleleri etkisi altına aldı.1950’lerde televizyonun hayata girmesi ile 100 milyonluk sinema pazarı televizyon pazarına kayarak 18 milyona düştü. Seyircinin yüzde sekseni kaybolmuştu. Bundan sonra seyirciyi çekmek için sıradışı işler yapılması gerekecekti. “Jaws”ın açtığı yolu “Star Wars” (Yıldız Savaşları) izledi. “Superman”, “E.T.”, “Batman” derken bir yandan da “A Star is Born” gibi Barbra Streisend filmleri de patlıyordu.

Yıllar bu çerçevede devam etti ve günümüze değin uyarlamalar ve imaj ile film endüstrisi yeniden televizyonu yendi. Son birkaç yıldır Amerikan film endüstrisi bitti diyenlere, “Jurassic World” yepyeni bir umut oldu. Pek yakında “Yıldız Savaşları” da yeniden çekilirse şaşmayalım, eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı, diyen Atamız ileriyi göremeyen tek Ata olarak tarihe geçiyor kanımca, ne dersiniz… 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Veda 11 Ocak 2016
Yeni bir yıl 04 Ocak 2016
Update olmak 28 Aralık 2015
Tedbirsiz iyimserlik 07 Aralık 2015
Osman Bey... 09 Kasım 2015
Biz kimiz? 02 Kasım 2015