60 yıl arayla iki siyasetçinin akim kalan kamuda yenilenme projeleri

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Ahmet Hamdi Başar ve Ömer Dinçer, biri 1950’li yıllarda Demokrat Parti Milletvekili olarak  14 Mayıs 1950’de iktidara gelen partisinin güçlü bir reformla milleti devlet yönetiminde daha aktif hale getirecek köklü değişimler içeren bir kanun teklifi hazırlamış, çok partili hayata geçiş sonrası iktidar olan partisi Demokrat Parti bu teklifi kabul etmeyince 1951 yılında “Mlletçe Kalkınma davamız” başlığıyla kitap olarak yayınlamış olan Ahmet Hamdi Başar.

Diğeri Ömer Dinçer, 2003-2007 yılları arasında Başbakanlık Müsteşarlığı görevinde bulunduğu dönemde  “Kamu Yönetiminde yeniden yapılanma projesini”  hayata geçirmek istemiş.  O da bu konudaki girişimlerini, dirençleri ve kendisine yöneltilen “İntihal” iddialarıyla küçük düşürülme çabalarının  öyküsünü  2015 yılında yayınladığı “Türkiye’de değişim yapmak neden bu kadar zor? “ isimli kitabında kaleme almış. 60 yıl ara ile iki siyasetçi değişim yapma, bürokrasiyi azaltma, demokratik çözümler üretme taleplerinin yeterince sonuç vermemesini ve akim kalmasını kitaplaştırmışlar.

Bu benzerlik taşıyan öykülerden ilkinde Ahmet Hamdi Başar, 277 maddeden oluşan teklifini sunarken bunun gerekçesini, ”Milleitçe Kalkınma teklifi, devlet tarafından veya onun yardıımıyla yapılacak her türlü kalkınma ve bayındırlık isleri ve doğrudan doğruya veya dolayısıyla iktisadi hayata devletin yapacağı her çeşit müdahaleleri bir kanun çerçevesi içinde toplamak ve bunların milletçe kalkınma gayesine uygun istikamette ve belirli prensipler altında nasıl ve hangi organlar vaıstasıyla tatbik edileceğini tespit etmek hedefini gütmektedir. Teklife göre, devletin icrai vazifeleri idari ve iktisadi olmak üzere ikiye ayrılmakta ve bunlardan ikincisinin idari devlet nüfuz ve tesirinden uzak demokratik prensiplere uygun şekilde yeniden tesis edilecek organlar vaıstasıyla yürütülmesi esas olarak kabul edilmiş bulunmaktadır.” diye ortaya koyuyor.

Başar’ın teklifi DP grubu ve özellikle dönemin Başbakanı Adnan Menderes ile arasının açılmasına teklifinin  reddedilmesine, kendisinin komünizm propagandası yapmakla suçlanmasına neden oluyor. Başar, rededilen teklifini kitap olarak yayınlıyor. Yıllar sonra 1961 Anayasası ile kurulan DPT’ye ve planlı kalkınma düşüncesine Başar’ın kanun teklifinin öncülük ettiği yorumları yapılıyor.

Başar, konuyu değerlendirirken, “Hazırladığım program taslağında iktisadi ve sosyal devleti, idari ve siyasal devletten ayıran bir reform öngörmekteydim. Bu reformun esası devlet planına dayanmaktaydı.” diyor.

60 yıl sonra Ömer Dinçer, 2003-2007 yıllarında kamu yönetiminin yeniden yapılandırma çalışmaları döneminde değişim sürecini, ülkenin çıkarlar ve güç mücadelesi yapıldığını, ülkenin geleceğinin göz ardı edildiğini söylüyor. Gabriel Garcia Marquez’den “Gerçeğin  evine ön kapıdan değil, arka kapıdan girilebilir” alıntısını yaparak titapta neyi amaçladığını şöyle dile getiriyor:

“Çünkü ön kapı olayların gözlendiği ve sadece fotoğrafın çekilebildiği bir yer. Olaylara ait çıplak gerçekler ise çıplak gözün görmediği yerlerde. İşte bu kitapta kameraların görmediği sahne arkası bazı olayları göz önüüne çıkarmaya çalıştım.”

Yeni bir anayasa çalışması yapılırken 60 yıl arayla, kamuda değişim ve kalkınma konularında demokratik çözümler arayan iki öneri sahibinin akim kalan girişimlerini komisyon üyelerinin okuyup, dersler çıkarmaları gerektiğine inandığım için bu konuyu yazıma konu ettim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar