Dünyayı sarsan Çin rüzgarı bizi ne yönde etkiler?

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Çin’in birbiri ardına yuanı devalüe etmesinin ardından, geçen pazartesi günü Şangay borsasındaki yüzde 8.5’lik kayıp bütün dünyada “Kara Pazartesi” nitelemesiyle “deprem” etkisi yarattı. Bazı ülke borsalarında etki, Çin’den daha büyük düşüşlere yol açtı. Bizim borsamızda ise yüzde 3.3’lük bir düşüş yaşandı. Çin borsasında düşüş sürmesine karşın, dün, diğer birçok borsada olduğu gibi bizim borsamızda da tepki alımlarıyla artış gözlendi ve yüzde 3'lük bir yükseliş yaşandı. 

21.yüzyıl başından bu yana Çin, yüzde 10’lar seviyesindeki büyümesi ve buna bağlı olarak dünyanın en büyük hammadde alımı yapan ülkesi olması, dünya emtia piyasasında fiyatların yükselmesine yol açıyordu. Son yıllarda büyümesi yüzde 7’ler seviyesine inince bu kez alımlarını azaltması nedeniyle başta petrol, demir ve bakır gibi emtia ürünleri fiyatları bu kez dip yapmaya başladı. Çin’den esen bu rüzgar bütün dünyayla birlikte bizi de yakından ve çift yönlü olarak etkiliyor. 

Bu etkilere değinmeden önce ülkemizin Çin dış ticaretindeki gelişmesine bakalım. 2000 yılında, ülkelerimiz arasında dış ticaretin 1 milyar 344 doları ithalat (%90.3) , 90 milyon doları ihracat (%9.7) olmak üzere 1 milyar 440 milyon dolardı. 14 yılda yaklaşık 20 kat artışla 2014 yılında ülkelerimiz arasındaki dış ticaret 27 milyar 779 milyon dolara yükselirken yine ithalat ağırlıklı bir yapı devam etti. 2014 yılı dış ticaretimiz 24 milyar 918 milyon doları ithalat, 2 milyar 861 milyon doları ihracat olarak gerçekleşti.

Çin büyümesinin yavaşlaması sonrası, bunun dünya ülkelerine ve bize etkilerinin ne olabileceği uzmanlarca değerlendiriliyor. 

Uzmanlar Çin’deki gelişmelerin dünyada dış ticaret ve emtia fiyatları, deflasyon ve kurlar üzerinde etkisi olacağını belirtiyorlar. Çin’in gelişmiş ülkeler açısından çok önemli sermaye malı ve tüketim malı pazarı olduğunu, gelişmekte olan ülkelerin en büyük hammadde alıcısı olduğunu, Çin’in yavaşlamasının bu iki nedenden ABD, Almanya ve Japonya gibi gelişmiş ülkeleri olumsuz etkilerken, Rusya, Kazakistan, Güney Afrika ve Brezilya gibi hammadde üreten gelişmekte olan ülkeleri de büyüme açısından olumsuz etkileyip, baskılayacağını belirtiyorlar. 

Uzmanlar, Çin’in son yıllarda yuanın değer kazanmasına izin vererek enflasyonunun artışını önleyen bir politika izlediğini, kur rejimindeki değişimle, ihraç fiyatlarını düşürerek dünya ekonomisi üzerinde defl asyonist etki yaratacağını söylüyorlar. Bu etkinin gelişmekte olan ülkelerde daha sınırlı olacağını, gelişmekte olan ülkelerde ise zaten defl asyonist baskı olması nedeniyle, para politikalarında genişletici etkiye neden olacağı tahminini yapıyorlar. Bu da ABD’nin faiz artışını gelecek yıla bırakabileceği yorumlarını beraberinde getiriyor. 

Çin’in yuanı devalüe ederek atığı adımın ise yeni bir kur savaşı başlangıcına yol açacağı yorumlarına neden oluyor. 

Peki bu gelişmelerin bize etkisi ne olur? 

Bu konuda uzmanlar bizim ve gelişmekte olan ülkeler için bir iyi bir kötü gelişme olabileceğini belirtiyorlar. İyi gelişmenin emtia üreticisi olmayan bizim gibi ülkelere, emtia fiyatları düşüşü olumlu etkisi olacağı müjdesi. Bunun yanı sıra Çin defl asyonist politikasının dünyada parasal daralmayı frenlemesi de bizi olumlu etkileyecek diğer konu. Kötü gelişme ise Çin’in daha agresif ihracat politikası izlemesi bize karşı Asya ve Afrika’da daha rekabetçi olması sonucunu getirirken, Emtia satıcısı ülkelerin alım güçlerindeki azalmanın bizim o ülkelere ihracatımızı zorlaştırma ve azaltma tehlikesi. 

Kısaca Çin’deki yeni gelişmeler bütün dünyayı ve bizi yakından ilgilendirecek, yeni arayışlara yönelmemize yol açacaktır. Buna hazırlıklı olmalıyız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar