‘Para değil, dost biriktirdim’

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI emre.alkin@dunya.com

Bu hafta konuğumuz Uluslararası İşbirliği Platformu’nun yaratıcısı Cengiz Özgencil. UİP, Aralık ayında, 6. Zirvesini düzenlenecek. Hummalı çalışma ortamından bize vakit ayıran Cengiz Bey ile UİP’le beraber çocukluğunu, hayallerini ve gerçekleri konuştuk. “Hayalimde bunları yapmak yoktu ama başkalarının hayallerini gerçekleştirdim” dedi. Ben de “En baştan dinlemek isterim”... Anlattı. Dinledikçe içimden “Bravo” dedim. Hatta ara sıra dışımdan. Paylaşmasak olmazdı.

Küçükken düşünür müydünüz bunları yapmayı?

Kimin aklına gelir ki? Ben beş kardeşin beraber büyüdüğü bir ailenin üyesiyim. Maliye Yüksek Okulu’nu bitirdim. Yaklaşık 17 yaşından beri iş hayatındayım diyebilirim. Lisede amatör kümede top oynuyordum. Sakatlanınca genç yaşta bırakmak zorunda kaldım. Mecburen okula ağırlık verdim daha fazla. İşte bu hayatımın dönüm noktası oldu. Liseye giderken okul çayları düzenlerdim. Bahsettiğim dönem 1970’ler.

İlk olarak para kazanmaya o zaman başladınız demek?

Hem de ne para! Bir gün eve devlet memuru olan babamın aylık maaşının 3’te biri kadar parayla geldim. Babam bana şöyle bir baktı ve “Nereden buldun bu parayı?” diye sordu. Ne yaptığımı anlatınca tebessüm etti. İçi rahatladı.

‘KÜÇÜK YA DA BÜYÜK, HER İŞE PROJE OLARAK BAKARIM…’

Sonra “organizasyon” işinin tadını alınca devam ettiniz anlaşılan...

Üniversitede okurken ağabeyimle açtığım şirketin Ankara temsilciliğini üstlendim. TOBB’un ekonomi dergisini çıkarmaya başladım. Küçük ya da büyük her yaptığım işe “proje” olarak bakmayı o yaşlarda öğrendim diyebilirim. ATO’nun ekonomi dergisini de aynı şekilde projelendirirken, elime çok önemli bir fırsat geçti: “TOBB’un ilk ulusal kongresini yapmak.” Ekonomi ağırlıklı ve 3 ayda bir İzmir, Ankara ve İstanbul’da düzenlenen TOBB toplantılarını başarıyla gerçekleştirdim. O zaman yaşım 27’ydi.

Yani okul çayı düzenledikten sadece 10 yıl sonra ulusal kongre düzenlemeye başladınız?

Gerçekten de öyle oldu. Daha sonra 29 yaşında evlendim. Belki de en önemli projem bu oldu. İstanbul’a döndüm. Ağabeyimle kurduğumuz ama aktifliğini kaybetmiş reklam şirketini tekrar canlandırdım. Yedi yıl içinde bu şirketi sektör sıralamasında çok önemli yerlere getirdim. Reklam şirketleri sıralamasını DÜNYA Gazetesi yayınlamıştı. Çok iyi hatırlıyorum, benim için gurur kaynağı olmuştu. Gençken yaptığım kongre ve toplantıların tadı damağımda kaldı aslında. Bu sebeple tekrar en keyif aldığım işe geri dönme kararı aldım ve UİP’i kurduk. 

İş adamları, büyükelçiler, akademisyenler, siyasetçiler, bürokratlar ve kanaat önderlerini bir araya getirdik, Türkiye’nin ve dünyanın geleceği için çalışmaya başladık.

İlk zirve ne zaman yapıldı?

Dün gibi hatırlıyorum. 2010 senesinin Aralık ayında yapıldı. Birinci zirve olmasına rağmen 1. gün açılışta salonda 21 ülkeden üst düzey yaklaşık 900 kişi vardı. Bu bizim işe başlarken doğru yolda olduğumuzun ispatıydı. Son 5 yıldır yaptığımız yoğun çalışmayla UİP Boğaziçi Zirvesi’ni daha da büyütmek için çalışıyoruz. Tek amacım var: İçinde bulunduğumuz zor coğrafyada önümüzdeki yıllar boyunca bu zirveyi ve arkasındaki organizasyonu hiçbir dış etkiye maruz bırakmadan bir “düşünce kuruluşu” olarak fayda üretmesini sağlamak. Bu ancak, güç sahibi unsurlarla onların etkisi ve yönlendirmesi altında kalmadan “bağımsız” kalarak başarılabilir. Başarmaya çalışıyoruz açıkçası.

‘UİP, TÜRKİYE’YE YÜKSEK KATMA DEĞER SAĞLIYOR…’

Davos Toplantıları’nın mucidi Klaus Schwab size ilham verdi mi?

Büyük bir başarıdır Davos Toplantıları. Ancak reklamcılıktan da bilirim “taklitler aslını yaşatır.” Ben hiçbir zaman kendime Schwab’ı örnek almadım. Bizim odak alanımız farklı. Mesela bu yıl Oxford Üniversitesi ile beraber “Körfez Ülkeleri” raporu hazırladık. Birleşmiş Milletler’e bağlı UNDP ve Dünya Bankası ile beraber çalışıyoruz zirvede. Davos ile UİP farklı tatları ve motivasyonları ortaya koyan zirveler desem yanlış olmaz. Bu coğrafyanın folklorik yaklaşımları başka coğrafyalardan kopya edilenleri fazla benimsemiyor. Özgün işler yapıyoruz bu sebeple.

Davos için eleştiri var hep. “Yiyoruz, içiyoruz, sonra eve dönüyoruz. Zaten her şey önceden belli” diye. Sizde de böyle mi?

Bizde öyle olmaz. Olması imkansız zaten. Sonuç bildirgelerini yazmak hummalı bir uğraş oluyor her yıl. Bizim amacımız Davos gibi arabuluculuk yapmak değil. Bizim amacımız refah artışı için “aracılık” etmek. Tarafların buluşması ve iş üretmesi için imkan sağlamak. Bu arada sonuç bildirgeleri, izleyiciler arasından seçilen bir grubun desteğiyle hazırlanıyor. Dolayısıyla objektif olmak konusunda bir sıkıntımız yok.

Kafasında önyargıları ya da ajandalarıyla gelen olmuyor mu?

Oluyor tabi. İnsanlık hali bu. Doğal karşılanmalı. Mesela, taze bir anım var: İki ülkenin enerji bakanlarının birbirleriyle ilgili algı bozukluğunu burada düzelttik. Hatta aynı oturumda konuşmacı yaptık ve buzlar eridi. Aslında ortada bir mesele yok iken yanlış anlaşmalarla bu duruma gelinmişti. Diyalog ortamı yarattık. Mesele çözüldü. Her iki bakanla da güzel bir dostluğumuz var bugün. Bu toplantıların da özelliği bu işte.

Sektörde rekabet sert midir?

Hem de nasıl. Bu işi bildiğini düşünen ve gerçekten bilenlerin arasında sert bir rekabet yaşanıyor. Ben, 37 yıllık birikimim sonunda böyle bir zirve düzenlemeye karar verdim. Ülkemizi temsil ediyoruz ayrıca. Başarmamak gibi bir lüksümüz yok. Para kazanmak algısıyla yola çıkan zaten bu yolculuğu bitiremiyor. Her iş elbette ekonomik bir değer yaratmalı ama “zengin olmak” planı ile yola çıkmamalı.

O zaman “para değil değer yaratıyoruz” diyorsunuz

Bu toplantılar için bugüne kadar devletten hiç bir ekonomik girdi sağlamadık. Başka bir bilgi daha vereyim. Bu toplantılarda 1.7 milyar dolarlık iş bağlantısı yapıldı ve realize edildi. Toplantıdan sonra bir araya gelip ekonomik değer yaratmış olanları takip edemiyoruz elbette. Tüm bu çabanın Türkiye’ye ciddi katma değer yarattığının altını çizmek istiyorum.

‘BU İŞİ YAPMAK İÇİN İSMİNİZİ TEMİZ TUTUN GENÇLER!…’

Bu işte ekmek var mı?

Genç yaşta böyle bir işi yapmak zor. Ciddi bir bilgi birikimi ve tecrübe gerekiyor. Bu da yetmez ekonomik anlamda “temiz” bir isim de yaratılması gerekiyor. Hayat hikayemi anlattım. Yolculuğu da tarif ettim. Bizim iş vasatlığı kabul etmez. En iyisini, eğer mümkünse mükemmelini yapmak gerekir. Böyle çalışan bir insan iyi kazanır, başı da dik olur. Para biriktirmek kadar, dost da biriktirmek önemli. Hatta daha önemli.

“Evladım bu işi yapsın” der misiniz?

Tabii her baba “ne isterse onu yapsın” der. Zaten öyle de oldu. Başka bir yol çizdi kendine. O şekilde devam ediyor. Müdahale etmiyorum. Benim isteklerimden daha önemli olan onun özgüveni.

Son soru: UİP’i yurt dışına taşımak ister misiniz ?

Merkez Türkiye’de kalmak şartıyla elbette. Zaten icra kurulumuzdaki kıymetli üyeler ile ilke kararımız var. Bu zirveyi önce kurumsallaştıracağız, ardından da sadece bu bölgede değil dünyada sözü geçen bir hale getireceğiz. Şu an bölge ülkelerinden davet var. Buradaki düşünce kuruluşlarıyla temas halindeyiz. Ben karakter olarak sağlamcıyım. Emin ve sağlam adımlarla yürüyüp zirveyi uluslararası hale getireceğiz. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar