Amerika izlenimlerim
Üç haftadır bir proje için Amerika’daydım. Amerika’da pek çok kurum ve şirket ile temaslarım oldu. Bunların neticesinde edindiğim izlenimleri sizlerle paylaşmak isterim.
Genel ekonomik görünüm
Öncelikle Amerika’da ekonomik anlamda işlerin iyi gitmediğini ancak 2026 için bir toparlanma beklentisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. 2025 yılı ilk çeyreğinde ABD ekonomisi çeyreklik bazda %0,2 oranında daraldı. Haziran 2025’de faiz oranları sabit tutuldu. Piyasalar, yılın geri kalanında iki düşüş olasılığına işaret ediyor. Fed’in senelik büyüme tahmini; büyümeyi %1,3–1,4, işsizliği %4,5, enflasyonu ise %3 civarında görüyor. Enflasyon normalleşme sürecinde. Mayıs ayında yıllık TÜFE %2,4 ile hedefin yakınında. Ancak dış baskılar (özellikle tarifeler ve petrol fiyatlarındaki belirsizlikler) enflasyonda ani artış riskini canlı tutuyor.
Piyasada tüketim var ancak canlı değil. Şehirlerin en iyi caddelerinde pek çok kiralık işyeri gördüm. O her zaman canlı olan caddeler, sanki eskisi gibi hareketli değil. Bir zamanlar sıra beklediğimiz restoranlar ve cafeler boştu. Otellerde doluluk oranları düşüktü. Özellikle Covid sonrası tüketim eğilim ve yöntemleri sokağı ve perakendeyi ciddi boyutta etkilemiş gözüküyor. Arsa, konut fiyatları ve kiralarda da gözle görülür bir düşüş söz konusu.
ABD-İran geriliminin tırmanması ve Ortadoğu kaynaklı riskler petrol fiyatlarını yükselterek enflasyonu katılaştırabilir. 90 günlük tarifelerin sona erecek olması, ABD-AB ve Asya ilişkilerindeki dalgalanmalar belirsizliği artırıyor ve piyasa volatilitesine neden oluyor.
İş dünyasının beklentileri
Business Roundtable’a göre CEO’lar arasında ekonomik kötümserlik yüksek; anket puanı 69’a düştü (5yıllık ortalama 83), yüzde 41’lik bir kesim önümüzdeki altı ayda işten çıkarmaya hazırlanıyor. Küçük işletmeler %70-95 oranında umutlu; yüzde 90’ı personel artırmaya devam ediyor. Ancak mevcut ortamda sıkışıklık hissediliyor. Amazon, Meta, Microsoft gibi devler toplamda on binlerce çalışanı işten çıkarıyor. Bunun arkasında “verimlilik ve yapay zekâ dönüşümü” stratejileri yatıyor.
Özellikle kurumsal şirketlerin yapay zekadan ciddi oranda etkilenmiş olduğunu görüyorum. İnsansız taksiler (Tesla, Waymo gibi) ve teslim robotları pek çok işi daha şimdiden tehdit eder vaziyette. Yıkıcı teknolojiler, bazı sektörlerden değer göçünü başlatmış durumda. Amerikan şirketleri, açıkçası bunun şaşkınlığını yaşıyorlar. Bu değer göçünün farkındalar ve endişe ediyorlar. Hızlı aksiyonlar almaya çalışıyorlar. Bizden en büyük farkları bu.
Özetle, ABD ekonomisi “roller-coaster” halinde. Büyüme yavaşlayıp stabil kalmaya çalışıyor, enflasyon kontrol altına alınıyor ama dışsallıklarla kırılganlık artıyor. Şirketler tasarrufa yönelirken, küçük işletmeler direncini koruyor; CEO’lar ise iyimserliğini kaybetmiş durumda. Merkez Bankası, belirsizlik ortamında hem enflasyon hem işsizlik arasında ince bir çizgide yürümeye devam ediyor.
ABD’ye yatırım yapılır mı?
Bence Türk şirketleri için Amerikan pazarlarına girmenin tam zamanı. Ekonomik belirsizlikler yüksek, ekonomik aktivite sabit ancak 2027 sonrası tarihi bir büyüme beklentisi var. Trump, son iki senesinde ekonomiyi müthiş ısıtacak. Altyapı yatırımları gerçekleştirilecek. Yapay zekâ verimliliği üst seviyelere taşıyacak. Enflasyon düşüş trendine girecek. Borsa ve gayrimenkulün de toparlanması bekleniyor.
Türkiye’nin mevcut makro yönetişim risklerini aşmak için Amerika büyük fırsatlar sunuyor. İşler düzeldikten ve ekonomik aktivite arttıktan sonra yatırım yapmak geç kalmak anlamına gelebilir. İyi bir pazar araştırması, güvenilir danışmanlar ve hukuki destek ile Amerika’ya imkanlarınız elveriyorsa bugünden yatırım yapmalısınız. Bence tam zamanı.