Konfor alanından uçuruma

Şirketlerin de insanlar gibi konfor alan­ları vardır. Değerleri, kabulleri, ritüel­leri, yazılı ve yazılı olmayan kuralları, vaz­geçmek istemedikleri teamülleri vardır.

Bu alanlar çoğu zaman bilindik ve rahat şekilde iş yapmayı sağlar ve faydalı ola­bilir. Bilinmeyenden uzak tutar. Ama ba­zı dönemler vardır, ki insanlık tarihinde bunların sayısı 20’yi geçmez, tüm dış çev­re bilinmeyen ve öngörülemeyene dönü­şür. Ateş, tekerlek, buhar, elektrik, bilgisa­yar, internet ve yapay zeka devrimleri gibi. Bunlar özünde teknolojiktir ancak ekono­mi, sosyoloji, ekosistemler, psikoloji, iliş­kiler, toplumsal normlar da dahil her şeyi etkiler. Bunlar artçı devrimler meydana getirir.

Konfor alanları tehlikeli olabilir

İşte bu tür dönemlerde, konfor alanları ölümcüldür. Dünya radikal şekilde deği­şirken, siz konfor alanınızı sorgulamaz ve aksine daha da sahip çıkmaya başlarsanız, değişim bağlamından koparsınız. Kendi içinizde kalırsınız ve entropiye girersiniz. Hatta işlerinizin, yatırımlarınızın, örgü­tünüzün çok iyi olduğunu düşündüğünüz bu dönemde uçuruma doğru gidiyor olabi­lirsiniz.

Ben bu tür dönemlerde yaşanan bu so­runa “konfordan uçuruma olgusu” diyo­rum. Konfor ve uçurum iki uç gibi gözük­tüğü için duyunca şaşırtıyor. Ancak olay tam da bu.

Şirketinizde konfor alanını sorgulayan var mı?

Konfor alanlarını patronlar, yakın ça­lışma ekipleri, ya da tüm şirket tercih edi­yor olabilir. Ancak bu konfor alanını sor­gulayan mekanizmalar şirketi olan bitene karşı uyandırabilir. Özellikle de içinde bulunduğumuz bu radikal değişim ve dö­nüşüm döneminde, bu mekanizmalara çok ihtiyaç var.

Bunlar, etrafta olan biteni iyi yorum­layan, bunun şirkete etkilerini iyi analiz edebilen, stratejik düşünceye sahip ba­ğımsız yönetim kurulu üyeleri olabilir. Bu vizyon ve niteliklere sahip iş koçları ola­bilir. Ya da iç denetim veya kurumsal risk yönetimi ekipleri olabilir. Şirketinizde, hele bu dönemde, bu aktörlerden yardım almıyorsanız, konfor alanına sıkışmış ol­ma ihtimaliniz çok yüksek.

Bir patron dostum, “Hocam ben ve diğer hissedarlar değişmemiz gerektiğini bili­yoruz, ancak nasıl, ne zaman ve ne ölçüde bunu ayarlayamıyoruz. Burada tereddüt ediyoruz” demişti. Bu dostum, şirketine pek çok ünlü yönetim danışmanını davet etmiş, bazılarından hizmet almış ve halen de bu soruya yanıt bulamamıştı. Çünkü parçalar üzerinde çalışılmıştı.

Durum tespiti ve aciliyeti fark etmek

Bu tür dönemlerde ilk adım, Kotter’ın da Değişim Yönetimi metodolojisinde be­lirttiği gibi bir gerçekçi durum tespiti ve aciliyet hissi oluşturmaktır. Ben buna acı ama sağlıklı gerçekler diyorum. Bu ger­çekler üzerinde tüm hissedarlar ve yöne­tim ekibi mutabık kalmadan, buna gerçek­ten inanmadan, konfor alanından çıkıla­maz. Dostuma bu tür bir çalışma önerdim. Birlikte bu çalışmayı yaptık.

Dış çevre analizi şirketin çekirdek yet­kinliklerinin belirlenmesi fırsat ve risk alanlarının tanımlanması stratejik niye­tin belirlenmesi çalışmalarını tamamla­dık. Tüm konularda hissedarlar ve yöne­tim ekibi olarak mutabık kaldık. Şüphe ve­ya endişeleri olanları ikna ettik.

İşte bu nokta tam da konfor alanından çıkmak için sıfır noktasıdır. Artık bir şey­ler yapabilir hale gelirsiniz.

Organizasyonel değişim de şart

Stratejik yönü tanımlamak konfor ala­nından çıkmak için ilk adım. Sonrasında bu hedeflere nasıl koşacağımızı belirle­memiz lazım. İş modelimiz ve organizas­yon yapısı üzerinde çalışmalar ile devam edeceğiz. İyi bir organizasyon yapısı ve doğru insanların doğru pozisyonlarda ol­ması, konfor alanından çıkmak için şart.

Bu işleri yapmanın sizi geleceğe hazır­layacağını düşünüyorum. Yatırım maliye­ti düşük, geri dönüşü yüksek işlerdir.

Yazara Ait Diğer Yazılar