Bilmediğimiz dünyada yönetim

Dünya artık bildiğimiz dünya değil. İnsanlar gibi şirketler de bunun şaş­kınlığı içindeler. Bir yandan iklim kriz­leri ve sürdürülebilirlik, bir yandan jeo­politik kavgalar ve ticaret savaşları, bir yandan makro irrasyonel ortam, bir yan­dan dijital dönüşüm ve yapay zeka, bir yandan da değişen sosyoloji ve kültür… Dünya buhar, elektrik, internet devrim­leri gibi radikal bir değişim ve dönüşüm döneminde.

Bu değişimin getirdiği sorunları şir­ketlerimizde yaşamaya başladık. Büyü­me hızları düştü, hatta küçülmeye baş­ladık, yeter, kadar kâr elde edemiyoruz, hatta zarar ediyoruz. İlk defa konjonk­tür de arkamızda değil, pazarlar dara­lıyor, talep azalıyor, rekabet neredeyse 90’lardaki gibi yıkıcı bir hal aldı. Turno­ver oranları arttı. İnsanları artık elimiz­de tutamaz olduk. Yeni kuşaklar geldi ve onların işten anladıkları çok farklı!

Dijital ve yeşil dönüşüm bu dünyanın yeni gerçekleri. Biz daha bunları kav­ramsal olarak anlayıp çerçeveleyeme­den, milyarlarca dolarlık yatırım ve kre­dilerin aktığı işler haline döndüler. Biz henüz yalın, çevik, kaizen, verimlilik, kontrol gibi kavramları yeni anlamış­ken; karanlık fabrikalar ve depolar, robo­tik otomasyonlar, agentic ve generative AI ile karar süreçleri, enerji verimliliği, karbon ayak izi gibi bir sürü yeni olgu iş hayatımızın merkezine oturdu.

Değişime daha çok mu var?

Bu soruyu patronlar veya tepe yöneti­cilere dört beş sene önce ilk sorduğum­da “aman hocam, daha çok var” diyorlar­dı. Bugün hala aynı kafadalar. “Hocam bu değişim dalgası bize gelene kadar şu ka­dar sene geçer” diyorlar. “Biz Antepteyiz, Adana’dayız, Kayseri’deyiz, Konya’dayız, Bursa’dayız… Henüz bu baskıları yaşa­mıyoruz” diyorlar. “Dijitalleşme ya da sürdürülebilirliğe inanmıyoruz, bunlar moda” diyenler de bir hayli fazla!

Size bir sır vereyim mi? Böyle düşünü­yorsanız geç kaldınız. Bugün belirli ci­rolar yapabiliyor olmanız, yaşadığınız sorunları yönetebiliyor olmanız inanın geçici. “Hocam, amma moral bozdun” di­yenler için şöyle söyleyeyim: artık ürün ya da hizmetiniz değil, veriniz, veri işle­me ve anlamlı hale getirme biçiminiz, ya­pay zeka temelli iş ve karar süreçleriniz ve şirket içi ve dışı networklerinizin gü­cü sizin yeni rekabet avantajınız olacak.

Artık herkes aynı malı ya da hizmeti benzer kalite ve teslim şartlarıyla, ben­zer fiyatlar ile piyasa sürdüğünden, si­zi bu saydıklarım kurtaracak. Hani “ho­cam bu işlerin bizim ülkede, bizim sek­törde yaygınlaşmasına daha çok var, hele bir faizler düşsün bak nasıl iş yapıyoruz” diyenler var ya, maalesef ne olduğunu bi­le anlamadan inişe geçecekler. Hiç arzu etmem ama hayatın realitesi bu. Buharlı fabrikalar döneminde elektriğe hızla ge­çenler ve işini yeni döneme adapte eden­ler hayatta kaldı, hatta büyüdü. Çoğun­luk, kayboldu gitti.

Nasıl yöneteceğiz?

Bu dönemde, değişime geç kalmak ka­dar önemli diğer bir sorun da yönetim sorunu. En büyük ölçeklisinden, en kü­çük KOBİ’ye kadar yönetim ciddi bir me­sele. Bu yeni dönemde işin teknoloji, sis­tem, süreç, araç tarafına yatırım yapmak yetmiyor. İşin yönetim potansiyeli tara­fına da yatırım yapmak gerekiyor.

Şirketler, dijital dönüşüm veya sürdü­rülebilirlik kadar bu ikiz dönüşümün ge­tirdiği “yönetsel model ve metodoloji” ih­tiyacına da odaklanmalı. İşin kötü yanı, şu an bu dönemin gerçeklerini kucaklaya­cak modelleri üretecek Drucker’lar, Por­ter’lar, Hamel’lar, Chan’lar, McGrath’lar da yok. Çünkü dünyada değişim hiç bu ka­dar hızlı ve sürekli olmamıştı. Birileri en azından kısa vadede bize yönetsel model üretemeyecek. Kendiniz kafa yormak ve­ya tek tük kafa yoranları bulmak ve onlar ile birlikte kafa yormak zorundasınız.

Şirketi gelecek on senelerde nasıl yö­neteceğiniz, vergi, muhasebe, operasyon ve hukuk süreçleriniz kadar, hatta daha da önemli.

Yazara Ait Diğer Yazılar