Büyük, kalabalık ve davetkâr

Cem KÜTÜK
Cem KÜTÜK Tersi Düzü [email protected]

Babürlü İmparatoru Şah Cihan’ın genç yaşta ölen eşi Ercümend Bânû Begüm (1631) için parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermerden yaptırdığı Taç Mahal ile aklımızda yer eden Hindistan, Çin’in ardından küresel ekonomi basınında en çok sözü edilen büyüyen pazar. Büyük nüfusu ve kentleşmenin henüz başında olması (nüfusun üçte biri şehirlerde yaşıyor) nedeniyle oldukça dinamik olan pazarıyla dikkat çeken bu ekonomi, geçen yıl yüzde 7, bu yılın ilk çeyreğinde ise yüzde 7.4 oranında büyüdü. Yüzde 5’ler civarında kontrol altındaki enflasyon, gelişmekte olan ülke ortalamasının altında bütçe açığı ve cari açık, görece güçlü banka ve özel sektör bilançoları, istikrarlı demokrasisi ile olumlu bir makroekonomik resim çiziyor.

Bu hızlı büyümenin önümüzdeki yıllarda da yüksek altyapı yatırımları, Çin’den tedarik edilen ürünler için alternatif üretim lokasyonlarından biri olması ve hızlı nüfus artışı gibi faktörlerin etkisiyle sürmesi bekleniyor. 2028’e dek ortalamada yıllık yüzde 7’nin üzerinde büyüme beklenen ekonomi bu hızı sürdürebilirse 10 yılda bugünün iki katı büyüklüğe ulaşabilir.

Hindistan, pandemi sırasında görece sınırlı parasal genişleme uygulayarak, enflasyonun yüzde 6’nın üzerine çıkmasını engelledi. Dijitalleşme ve artan dış kaynak kullanımının etkisiyle kuvvetli seyreden hizmet ihracatı cari açığı kontrol altında tutulmasına destek oldu. Hindistan bu dengeli makroekonomik politikasını koruyabildiği ölçüde, sıkça konuşulan demografik avantajını kullanabilir. Ülkede medyan yaş 28.2, 245 milyon kişi 15-24 yaş aralığında ve 950 milyon kişi aktif çalışma döneminde. Ortalama hane halkı büyüklüğü 4.3 kişi (Çin’de 2.8). Ancak düşük okullaşma oranı, bu geniş ve genç nüfusu eğitecek altyapıdan yoksun olunduğunu gösteriyor. Kadınların işgücüne katılımında (%30) da ülke gelişmekte olan ülkeler arasında en alt sıralarda yer alıyor.

Otomotiv başta olmak üzere, ilaç, çelik ve tekstil sektörlerinde yoğun üretime sahip olan ülke, küresel mal ticaretinde henüz sınırlı bir yere (Yüzde 2) sahip. Güneydoğu Asya’da Çin’e fazlasıyla bağımlı Amerikan tedarik zincirini çeşitlendirme çabalarından asla payını Vietnam, Endonezya, Malezya ve Tayland aldı. Hindistan sanayisinin henüz birçok sektörde bu ülkelerin üretim altyapısı karşısında rekabet edebilir düzeyde olmadığını söylemek yanlış olmaz.

Ülke bu görece zayıflığını özellikle bilgi işlem sektöründe yazılımların üretilmesi ve satış sonrası hizmetlerde dünyanın en gelişmiş altyapısına sahip olarak telafi ediyor. Ancak yapay zekâ uygulamalarının yazılımların geliştirilmesi ve müşteri ilişkileri süreçlerinde getirdiği önemli verimlilik artışının Hindistan’ın bu sektörlerde yarattığı katma değeri sınırlamasına kesin gözüyle bakılıyor. Bu durum güncelde Hindistan ekonomisi için en büyük risk faktörü. Ülkenin sanayi altyapısını ve bu iki alanın dışında istihdam yaratma yetkinliğini artırması gerekliliği açık.

5 binin üzerinde şirketin kote olduğu Hindistan borsası (Dünya’nın 5’inci büyüğü) şu an 22.8 gelecek 12 ay F/K oranı ve 3.2 piyasa değeri defter değeri oranı ile dünyanın en pahalı borsası. Son 20 yılda dolar bazında yıllık ortalama yüzde 10 getirmiş bir gelişmekte olan piyasada bu fiyatlama çok şaşırtıcı değil aslında. Hızlı ekonomik büyümenin yanısıra halka açık şirketlerin görece yüksek sermaye getirileri (Yüzde 16) de bu yüksek fiyatlamada etkili. Özellikle teknoloji ve tüketici ürünleri şirketlerinin sermaye getirileri büyümekte olan diğer ekonomilere oranla yüksek. Hane halkının birikimlerinin sadece yüzde 5’inin borsa olması, bu oranın artması durumunda dışardan kaynak girişine gerek kalmadan endeksin daha da pahalı hale gelebileceğini düşündürüyor. Son iki yılda bireysel portföylerde borsanın payı hızla artıyor. Hane halkının altın sevgisi, artan fiyatlarla birlikte satın alım gücünde artış sağlayacak.

Büyük nüfusuna paralel istihdam yaratabilmesi için yıllık yüzde sekizlerin üzerinde büyümesi gereken Hindistan, son yıllardaki olumlu ivmesi sürdürebilirse 2030 sonrasında manşetlerde Çin’in yerini alabilir. Çin’e nazaran Türk şirketleri için daha kolay pazara giriş ve rekabet imkânları sunan bu geniş pazardan pay almak için geç değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yeni altına hücum 06 Haziran 2024
Bilançoların dili olsa 07 Mayıs 2024