Çetinkaya’nın görevden alınmasının hatırlattığı

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Murat Çetinkaya’nın görev süresi bitiminden 10 ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alınması üzerine yorumlar yapılıyor. Konunun MB’nın bağımsızlığı ve dışarıda kurumun prestişi açısından olumsuzluklara neden olacağı öne sürülüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’yı görev süresinin bitimine 10 ay kala görevden aldı. Oysa 25 Temmuz toplantısında Merkez Bankası’nın 100 baz puan indirim yapması bekleniyordu. Ama o toplantı beklenmeden Çetinkaya görevden alındı, yerine yardımcısı Murat Uysal atandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan görevden almanın gerekçesini ,”Kendisine defalarca ekonomi toplantılarında faizi indirmesi gerektiğini söyledik, faiz düşerse enflasyon düşer dedik. Gerekeni yapmadı, aynı kulvarda değildik” diyerek açıkladı. Yapılan değerlendirmelerde Çetinkaya’nın faiz indirimi yapmamasının ve Merkez Bankası’nın ihtiyaç akçesinin Hazine’ye devrine karşı çıktığı için görevden alındığı belirtildi.

Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası Başkanı'nın görevden alınmasını Banka'nın yasasının 27. maddesinde yasaklanan ticaretle uğraşması, banka ve şirketlere hissedar olması durumunda 28. maddesine göre görevden alınabileceğini belirtti. “Bu görevden alınış Merkez Bankası bağımlık ruhuna aykırıdır” değerlendirmesini yaptı.

2001 döneminde Merkez Bankası'nın bağımsızlığı kararı sonrası ilk başkanı olan Gazi Erçel ise şu değerlendirmeyi yaptı:

“Merkez Bankası bağımsızlığı yurtdışında önemsenerek izlenir. Bu nerenle bu görevden alınma çok kötü yansır. Çetinkaya kredibiliteyi korumaya çalışıyordu, O da bu kararla gitti. Dışardakiler artık Türkiye ile ilgili karar alırken, Merkez Bankası çıpasına göre hareket etmeyecekler ve başka çıpalar arayarak, değerlendirmelerini yapacaklardır. Enflasyon hedeflemesi faizle 1-2 aylık dönemlere bağlı değil, 1-2 yıla, orta vadeye bakarak değerlendirilmelidir.”

O Görev değişikliğini espirili bir şekilde ele alıp değerlendirenler ise, “ Murat’ların Çetinkaya olanı gitti, Uysal olanı getirildi” açıklamasını yaptılar.

Merkez Bankası bağımsızlığı 2001 krizi sonrası Kemal Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş” isimli reform programıyla sistemimiz içerisinde yer almıştı. Ak Parti iktidarının seçimi kazanması sonrasında da bu programın uygulaması sürmüştü.

Dünyada bol likidite olduğu, 2007-2008 dönemine kadar Türkiye, diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte bundan yararlanarak, önemli büyüme oranlarıyla yoluna devam etti. Fed’in kararıyla dünyada likiditenin daralması döneminde buna uygun bir model bulamadığımız için, son 10 yılda yüzde 5’lik geleneksel büyümemizi yaşayamadık. Yüzde 3’lerin altında yıllık büyüme oranlarıyla yetindik.

2008 sonrası Merkez Bankası da temel görevi olan fiyat istikrarında hedeflediği yüzde 5 enflasyon oranlardan uzaklaştı, hedef tutturamaz oldu.

Bunun için hukuk, vergi, eğitim alanlarında yeni bir reform programına ihtiyaç olduğu tekrarlansa bile, ekonomi yönetimi bu konularda atması gereken adımları atmadı. Şimdi bu adımlar atılmadan görevden almalarla sonuç alınabileceğini düşünmek doğru değildir. Zamanın bunu göstereceğine inanıyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar