Çin ile ticareti artırmalıyız

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM [email protected]

BRICS tartışmaları ile başlayan süreç­te, Türkiye’nin ekono­mik ve ticari risklerini çeşitlendirme strate­jisi ile yönetmesinin doğru olacağına ina­nanlardanım. Tam da bu noktada stratejik açıdan geç kaldığımız bir konuya değinece­ğim. Çin ile iş birliğini artırmak.

Çin ile iş birliği bize fayda sağlar mı?

2024 yılının Temmuz ayı iti­barıyla, Çin’in toplam dış ticaret hacmi 516,46 milyar USD sevi­yesine ulaştı. İhracat 300,56 mil­yar USD, ithalat ise 215,91 mil­yar USD’ye yükselmiş durumda. 2023 yılı itibarıyla Çin’in Ar-Ge harcamaları, yaklaşık 500 mil­yar dolar seviyesinde. Çin’in GS­YH’si 19,4 trilyon USD seviyesin­de. Bunlar çok büyük rakamlar.

Son verilere göre, Türkiye ile Çin arasındaki ticaret hacmi 2023 yılı itibarıyla 50 milyar do­ların üzerine çıktı. Türkiye’nin Çin’e ihracatı yaklaşık 4,5 milyar dolar iken, ithalatı 45 milyar do­lar seviyesinde. Bu dengesiz tab­lo, aslında Türkiye için iki büyük fırsat sunuyor. Çin’e yönelik ih­racatın artırılması, Türkiye’nin dış ticaret açığını kapatmada önemli bir rol oynayabilir. Ek olarak, yüksek ve orta yüksek teknolojili Çin yatırımlarını ül­keye çekmek, Çin ile birlikte AB, Orta Doğu ve Afrika pazarlarını hedeflemek iki ülkeye de büyük faydalar sağlayabilir. Ayrıca Çin, diğer Asya ülkelerine giriş için önemli bir merkez.

Tam burada bir rakam vereyim. Çin’de tam 6,2 milyon, dolar mil­yoneri var! Çin ayrıca üretmek kadar tüketmeyi de seven bir ül­ke. Tüketicilerin trendlere karşı hassasiyeti var. Yeni ürünlere ve yaratıcı fikirlere ilgi büyük. Ka­palı bir toplum halinde yaşama­nın getirdiği tekdüzelikten kur­tulan Çin halkı, en azından belirli bölgelerde batı tarzı, şık ve mo­dern zevklere sahip.

Bu durum Çin’i Türkiye için bir rakip olmakla beraber ciddi bir ekonomik partner adayı ya­pıyor. Bu konuda iki ülke siyasi­leri arasında bir yakınlaşma ol­duğunu görmekteyiz. Bu devam ettirilmeli. Ancak iş dünyamızın da kafasını doğuya çevirip, Çin ile birlikte ne yapabiliriz diye dü­şünmesi gerek. Bu konuda TÜSİ­AD, TOBB, MÜSİAD, TİM, DEİK ve diğer önemli organizasyonla­rın, ortak bir strateji etrafında birleşmeleri gerekiyor. Tüm işi siyasilere bırakmak bence fırsat­ları kaçırmak anlamına geliyor.

Türkiye-Çin ilişkilerinde fırsatlar

Türk şirketleri, Çin’e ihraca­tı artırabilir, işleri büyütebilir­ler. Çinli sanayi şirketleri ve pri­vate equity fonları Türkiye’de­ki şirketlere yatırım yapabilirler. Bir NATO ülkesi olan Türkiye’de greenfield yatırımlar yapabilir, jeopolitik risklerini çeşitlendire­bilirler. Finans sektöründe, bir­likte dünyaya açılmak anlamında ciddi iş birliği imkânları olduğu açık. Çin’in teknoloji devleri Tür­kiye pazarına yatırım yaparak, hem dijitalleşme sürecine katkı sunabilir hem de Türkiye üzerin­den Avrupa ve Orta Doğu pazarı­na erişim sağlayabilir.

Türkiye, Çin’in enerji arz gü­venliğinde önemli bir rol oyna­yabilir. Özellikle yenilenebilir enerji yatırımları, hem Çin’in karbon nötr hedeflerine hiz­met edebilir hem de Türkiye’nin enerji arzını çeşitlendirebilir. Çinli inşaat şirketleri, Türki­ye’nin büyük altyapı projeleri­ne yatırım yaparak, Türkiye’nin bölgesel bir lojistik merkezi ol­masına katkıda bulunabilirler. Bu, Çin’in Avrupa pazarına eri­şimini kolaylaştırırken, Türki­ye’ye de yeni iş imkanları yaratır.

Çin’in geniş lojistik ağı, Türk şirketlerinin Asya pazarına daha hızlı erişimini sağlayabilir. Özel­likle Türkiye’nin coğrafi avan­tajını kullanarak, Çin’den Avru­pa’ya yönelik ürünlerin dağıtı­mında stratejik bir merkez haline gelmesi mümkündür.

Bu konuda siyaset ve iş dün­yası el ele verip, bir strateji oluş­turmak gerekiyor. Şirketler de kendi işleri açısından Çin ile iş birliği imkânlarını araştırmalı. Buna iki taraflı offshoring/out­sourcing ve Türkiye’de ortak ya­tırım fırsatları da dahil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar