Çok kutuplu para düzeni mi geliyor?

Son haftalarda küre­sel döviz piyasala­rında dikkat çekici bir tablo oluştu: Euro, do­lar karşısında son dört yılın en yüksek seviye­lerine tırmandı. Kimi yatırımcılar için bu sa­dece kısa vadeli bir dal­galanma, kimileri için­se küresel finansın ye­ni bir evreye geçtiğinin habercisi.

Euro’nun yükselişi ve doların görece zayıflaması, yal­nızca iki para biriminin rekabe­tinden ibaret değil; aynı zamanda dünya ekonomisinde derin bir dö­nüşümün kapısını aralıyor.

Doların gerileme sebepleri

ABD dolarındaki zayıflama­nın ardında yapısal ve konjonk­türel birçok faktör var. Öncelik­le Fed’in faiz indirimi beklentisi, risk iştahını artırarak doların ca­zibesini azaltıyor.

Ancak bu sa­dece buzdağının görünen yüzü. 2008 küresel krizinden bu yana ABD’nin uyguladığı genişlemeci politikalar, artan bütçe açıkları ve kamu borcundaki sürdürülemez­lik algısı, doların “güvenli liman” statüsünü yavaş yavaş aşındırı­yor. Washington’daki politik ku­tuplaşma, borç tavanı krizleri ve jeopolitik angajmanların mali­yetleri, yatırımcıların gözünde doların risk profilini yükseltiyor. ABD’nin küresel ticaretteki yaptı­rım mekanizmasını sık kullanma­sı da, birçok ülkeyi alternatif öde­me sistemleri arayışına itiyor.

Euronun güçlenme dinamikleri

Euronun değer kazanmasının arkasında ise Avrupa’nın ken­di stratejik hamleleri var. Avrupa Merkez Bankası’nın fiyat istik­rarına bağlılığı, enerji fiyatların­da görece istikrar, yeşil dönüşüm projelerine yönlendirilen fon­lar ve ortak savunma politikala­rı, Euro Bölgesi’ne olan güveni ar­tırıyor. 2000’lerin başında borç krizleriyle sarsılan euro, bugün artık farklı bir hikâye anlatıyor.

Almanya-Fransa ekseni güçlü kalırken, Güney Avrupa ülkeleri reformlarla mali disiplinini koru­yor. Euro aynı zamanda bir rezerv para olarak daha cazip hale geldi­ğini gösteriyor.

Çok kutuplu para düzeni tartışması

Asıl mesele, bu hareketlerin uzun vadede ne anlama geldiği. ABD doları hâlen dünya ticareti­nin omurgası; petrol, doğalgaz ve emtia kontratlarının çoğu dolar üzerinden fiyatlanıyor. Ancak ar­tık tablo değişiyor.

Çin’in dijital yuan projesi, Hin­distan’ın yerel para birimiyle ti­caret anlaşmaları, Rusya’nın SWIFT alternatifleri ve BRICS’in rezerv para girişimleri, tek mer­kezli bir sistemin çözülmekte ol­duğunu gösteriyor. Altın ve kripto varlıkların da rezerv çeşitliliğin­de giderek daha fazla konuşuluyor olması, çok kutupluluğun finansal boyutunu güçlendiriyor. Gelecek­te belki tek bir rezerv para değil, farklı blokların farklı araçlarla güç kazandığı bir tablo göreceğiz.

1971’de Bretton Woods sistemi­nin çöküşü ile doların altın karşı­sındaki bağının kopması, modern küresel para düzeninin başlangı­cıydı. O günden bugüne doların hegemonyası tartışılmazdı. An­cak tarihte her hegemonya bir gün sınanır. 1980’lerde Japon yeni, 2000’lerde euro, 2020’lerde diji­tal paralar bu sınamanın parçala­rı oldu.

Bugün geldiğimiz noktada, do­ların mutlak üstünlüğü azalsa da halen baskın rolünü koruyor. Fa­kat “doların tahtı sarsılıyor mu?” sorusu artık daha sık soruluyor.

Türkiye açısından etkiler

Türkiye için bu değişim önem­li fırsatlar ve riskler barındırıyor. Euronun güçlenmesi, AB’ye ihra­catı destekleyebilir. Doların za­yıflaması ise enerji faturalarının görece azalmasına katkı sağlaya­bilir. Ancak kur oynaklıkları yük­sek olduğu için, şirketlerin riskten korunma stratejileri geliştirme­si kritik. Türkiye’nin cari açığını azaltması, ihracatı çeşitlendirme­si ve enerji verimliliğini artırması, bu yeni dönemin en önemli politi­kaları olmalı. Ayrıca Türkiye’nin finans merkezi olma iddiası, çok kutuplu düzenin şekillenmesinde kendisine avantaj sağlayabilir.

Sonuç: doların tahtı sallanıyor mu?

Euronun son yükselişi dola­rın tahtını bugün yıkmasa da, ge­leceğe dair güçlü sinyaller veri­yor. Küresel finansın geleceği, tek merkezli bir para düzeninden çok kutuplu bir sisteme evriliyor. Bu tablo, sadece ekonomi politikala­rının değil, jeopolitik dengelerin de yeniden yazıldığı bir dönemin habercisi. Sonuçta, “dolar mı euro mu?” tartışması artık yalnızca bir kur meselesi değil. Bu, yeni bir kü­resel düzenin başlangıç notaları­dır. Önümüzdeki on yıl, bu çok ku­tuplu düzenin taşlarının döşendi­ği dönem olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar