Dijitalleşmeden önce strateji
Bugünün iş dünyasında hemen her yönetim toplantısında karşımıza benzer temalar çıkıyor: verimlilik, dijitalleşme, yapay zeka entegrasyonu, sürdürülebilirlik... Evet, bunların hepsi gerekli. Ancak bu başlıkların gölgesinde asıl meseleyi kaybetmeye başladık: büyümek ve kâr etmek.
Giderek daha fazla şirket, gelir üretimi yerine gider kontrolüyle ayakta kalmaya çalışıyor.
İşin gelir tarafını bir tarafa bırakıp, çoğunlukla gider kısmına (verimlilik, dijital dönüşüm gibi projeler üzerinden) odaklanmak ve karlılığa bu yoldan ulaşmaya çabalamak bu sorunu çözmüyor.
Operasyonel maliyetleri düşürmek, süreçleri dijitalleştirmek ve yapay zeka ile iş gücünü hafifletmek gibi uygulamalar birer amaç değil, birer araçtır. Ancak şu anda bu araçlar, adeta bir kurtarıcı gibi lanse ediliyor. Halbuki araçlar, doğru stratejik vizyonla anlam kazanır.
Stratejiyi unuttuk gitti!
Strateji yalnızca tepe yönetim katında yazılan planlar, hazırlanan tablolar ve sunumlardan ibaret değildir. Strateji, aslında bir işin nasıl yapılacağını baştan sona tasarlamaktır. İyi bir iş modeli; müşteri değer önerisini, gelir üretme şeklini, operasyonların yapısını ve insan kaynağının rolünü bir arada kurgular.
Eğer iş modeli doğru kurulmuşsa, zaten verimlilik ve dijitalleşme beraberinde gelir. Ama geliri büyütmeden, sadece operasyonu iyileştirerek sürdürülebilir başarı sağlamak pek mümkün değil. Bugün bilançolarda görülen zararlar ve artan konkordato ilanları bunun açık göstergesi.
Araçlara değil amaçlara odaklanmalıyız
Sürdürülebilirlik, yapay zeka, yeşil dönüşüm gibi alanlarda yapılan çalışmalar, uzun vadede elbette fayda sağlar. Ama Türkiye gibi ekonomisi dalgalı ve sermaye yapısı zayıf ülkelerde şirketlerin kısa vadeli dayanma gücü oldukça sınırlıdır.
Bu nedenle, yalnızca yapısal ve uzun vadeli faydalar yaratacak alanlara odaklanmak yerine, bugünü kurtaracak büyüme adımlarına da ihtiyaç var. Sadece savunma refleksiyle değil, atak bir zihniyetle hareket etmeli, yeni gelir alanları, farklı iş ortaklıkları ve cesur pazar girişimleri kurgulamalıyız.
Ana akımın tersine gitmek zorundayız
Bugün ana akımın gösterdiği yön, şirketleri aynılaştırıyor. Herkes aynı teknolojilere yatırım yapıyor, aynı danışmanlıkları alıyor, aynı yol haritalarına sahip oluyor. Oysa asıl fark yaratacak olan, şirketlerin kendi stratejik özgünlüğünü bulmasıdır.
Sürdürülebilirlik veya yapay zeka uzun vadede size inanılmaz katkılar sağlayacak ancak önümüzdeki 1-2 sene, işinizi gelir getirecek, karlılığı yüksek strateji ve iş modelleri kurtaracak. Odağınızı ve mali kaynaklarınızı buna doğru çevirmeniz lazım.
Ancak görüyorum ki bu çok zor, zira ana akım iş dünyası bir hipnoz halinde bu araçlara odaklanmış durumda.
Bu yüzden yöneticilere önerim net: Stratejinizi, iş modelinizi ve gelir mekanizmanızı yeniden masaya yatırın. Herkesin gittiği yol size uygun olmayabilir. Bugün farklı düşünmeyen, yarın ayakta kalamayacak.
Gelirleri artırmayı düşünmeye başlama vakti geldi.
Gelirleri artırmanın yolu verimlilik veya dijitalleşme değil.
Yolu yıkıcı teknoloji ve belirsiz jeopolitik düzlemde strateji geliştirmek, inovatif iş modelleri ortaya koymak ve tüm operasyonu bu strateji ve modeller çerçevesinde uyumlandırmak.
İşte ilk ikisi yapıldıktan sonra, uyumlandırma kısmında dijitalleşme lazım. Ama ilk iki adım atılmadan, doğrudan dijitalleştirme manasız. Şirketler önce “neden” dijitalleştiğini tanımlamadan “nasıl” sorusuna geçiyor. Bu da teknoloji yatırımının boşa gitmesine yol açıyor.
Aynı şartlar altında bile büyüyen, pazar kazanan şirketler var. Çünkü farklı düşünen, stratejisini yeniden tasarlayan şirketler yoluna devam ediyor. Siz siz olun sürüden ayrılın. Araçlara değil, amaçlara öncelik verin.