Düzensiz dünya
Kural bazlı liberal dünya düzeni çöküyor da yerine geçen bir düzen görüyor musunuz?
Eskiden ne güzeldi. Bir Batı vardı. Bir de Doğu. Herkes meşrebine göre birini seçiyordu. Sonra Doğu çöktü; sadece Batı kaldı. Bu da güzeldi. Herkes aynı kamptaydı. Ayrılık gayrılık yoktu.
Herkesin aynı değerler etrafında toplandığı bu dünyanın kuralları belliydi. Bu yüzden adı kural bazlı uluslararası düzen idi. Düzen iki temel ilke üzerine kuruluydu: liberal ekonomi ve liberal demokrasi. Uluslararası anlaşmalar ve kurumlar bu ilkelere göre çalışırdı.
Ama George Orwel’in o müthiş sözünü haklı çıkarırcasına bütün ülkeler eşitti ama bazıları daha eşitti. Bu daha eşit olan ülkeler, kural bazlı liberal dünya düzeninin nasıl çalışması gerektiğini belirlerdi.
Fakat bir süre sonra bu düzen teklemeye başladı. Eşit ülkeler, daha eşit ülkelere itiraz eder oldu.
Sosyal bilimlerin güzelliği şu: Hiç bir şey bardakta durduğu gibi durmuyor. Güçlü ve zengin ülkelerin, kendi elleriyle oluşturdukları ve kendilerinin yönettiği küresel düzen, daha yüksek kâr ve daha fazla zenginlik üretebilmek için yatırımların ve üretimin gelişmekte olan ülkelere kaydırılmasını gerektirdi. İşin içine bir de gelişmiş ülkelerdeki nüfus yaşlanması girdi. Böylece yavaş yavaş geçmişin güçlü ve zengin ülkelerinin ekonomik gücü yerinde sayarken, gelişmekte olan ülkelerinkinde büyük bir hızlanma görüldü. Dünyanın ekonomik ağırlık merkezi batıdan doğuya kaymaya başladı.
Brıcs’in doğuşu
Goldman Sachs’ın ünlü finansçısı Jim O'Neill 2001 yılında Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’i ifade eden BRIC kısaltmasını ortaya attığında maksat bu ülkeleri yatırımcıların radarına sokmaktı. Ortada herhangi bir kurumsal yapı yoktu. Uzunca bir süre terim sadece kağıt üzerinde kaldı. Bu ülkelerin liderleri ilk kez küresel finansal krizin etrafı kavurduğu 2009 yılında bir zirvede bir araya geldi. Sonra bu ülkelere Güney Afrika da katıldı ve terim BRICS’e dönüştü.
Dünya ekonomisinde gelişmiş ülkelerin payı azalıp, gelişmekte olan ülkelerin payı artarken, gelişmiş ülkeler artık tek başlarına küresel ekonomiyi kontrol edemez hale geldiler. Bunu en iyi 2008 krizinde gördük. G7 kriz yönetimini tek başına yapamadı. G20’nin harekete geçirilmesi gerekti. Fakat G20’de gelişmiş ülkeler çok baskındı. BRICS’in önemi bundan sonra artmaya başladı. Birçok ülke BRICS platformuna katılmak istedi. 2024 yılında grup üye olanlar ve davet edilenlerle 20’ye genişledi. Buna rağmen esas ağırlığı ilk grup ülkeler oluşturmaya devam etti.
Sönük zirveler
Haziran ayının ortasında G7 zirvesi vardı. Bu hafta sonu da BRICS zirvesi var. Her iki zirve de sönük.
Bu küresel ortamda G7 zirvesinin sönük olması hiç şaşılası bir şey değil. Zaten Trump, İran ve İsrail arasındaki çatışmalar nedeniyle zirveden erken ayrıldı. Geri kalan altı lider toplantıya devam etse de önemli küresel konularda zirveden ortak bir deklarasyon çıkmadı. Alameti farikası liberal değerler olan G7 ülkelerinin artık küresel konular hakkında aralarında derin fikir ayrılıkları var.
G7’yi oluşturan ülkeleri ekonomik olarak eski güçlerinde değiller. Ama belki daha da önemli sorun ülkeler arasında özellikle de Avrupa ve ABD arasında temel değerler konusunda ortaya çıkan farklılaşma. NATO zirvesindeki havayı ve savunma harcamalarını artırma konusunda yapılmış olan taahhüdü batının kendi içindeki çelişkilerin giderilmesi olarak göremeyiz.
Batının son 80 yılda dünyayı şekillendirmiş olan dünya düzeni anlayışının bugün yerinde yeller esiyor.
Batının kural bazlı liberal dünya düzeni konusundaki uzlaşısı zayıfladı da bunun karşısında doğunun veya güncel terminolojiyle küresel güneyin bir dünya düzeni uzlaşısı var mı?
6-7 Temmuz tarihlerinde yapılacak olan BRICS zirvesi bu açıdan önemli. Fakat iki ağır top, Brezilya'ya gitmeyecek. Rusya lideri Putin, UCM'nin tutuklama kararı nedeniyle zirveye gitmiyor. Çin lideri Xi Jinping’in yerine de başbakan Li katılacak. Bu kararın arkasında Çin ve Hindistan arasındaki rekabetin etkili olduğu söyleniyor.
Çin ve Rusya liderlerinin katılmadığı bir küresel güney zirvesi, dünya ekonomisine yön vermek açısından zayıf kalır.
Hep dediğim gibi, eski düzen yok oluyor. Yeni düzenin oluşması ise uzun bir zaman dilimine yayılıyor. Dengesiz, kararsız ve çalkantılı bir dönem var önümüzde; bir süre böyle devam edecek gibi görünüyor.