Hilton Parksa’nın yeni misafirleri Sabancı’nın öğrencileri oluyor

Kerim ÜLKER
Kerim ÜLKER Perde Arkası kerim.ulker@dunya.com

Turist sayısında 2015’te başlayan düşüş devam ediyor. Sadece Antalya, Muğla gibi deniz turizminin önde gelen kentlerini değil, durgunluk İstanbul’u da vurmuş durumda… Bu yılın ilk çeyreğinde kenti ziyaret eden yabancıların sayısı yüzde 12 azaldı. Yani 257 bin turist kaybı ile 1.9 milyona indi.

Turizmde rakamsal olarak yaşanan bu düşüş, yatırımları da etkiliyor doğal olarak. Oteller, daha düşük standartlardaki markalara geçiyor ya da kepenklerini kapatıyor.

Hatırlarsanız daha önce DÜNYA’da bu konuyla ilgili bazı haberleri paylaşmıştık. Almanya merkezli Steigenberger’in Maslak’taki, ABD’li Edition’un da Levent’teki varlıklarına son verdiklerini duyurmuştuk. İşte ‘lüks’ segmentteki bu kayıplara bir yenisi daha eklendi: Hilton Parksa…

27 yıl sonra kapandı

Bilindiği üzere bu otel, dünya devi Hilton ile Sabancı Holding’e bağlı Tursa adlı şirketin işbirliğiyle 1990 yılında hizmete açıldı. Sabancı Holding ile Hilton’un birlikte çalıştığı 4 otel bulunuyor. Bu oteller; 309 odalı Ankara Hiltonsa, 308 odalı Adana Hiltonsa, 186 odalı Mersin Hiltonsa ve 199 odalı Hilton Parksa… 27 yıllık Hilton-Sabancı işbirliğiyle çalışan İstanbul-Maçka’daki bu otelin 30 Haziran’da kapanacağını geçtiğimiz günlerde yine DÜNYA’da sizlere duyurmuştuk. Bu konuda Sabancı Holding’den bir açıklama geldi. Açıklamada Hilton Parksa’nın kapatılıp binanın eğitime ayrılacağı belirtilerek, “Uzun yıllardır Hilton Parksa İstanbul olarak hizmet veren binamızı Sabancı Üniversitesi’ne tahsis etme kararı aldık. Sabancı Üniversitesi bu binayı profesyonellere yönelik eğitim ihtiyaçları doğrultusunda kullanacak” denildi. Yani binada, MBA öğrencilerine yönelik çalışma yapılacak.

Son bir not: Sabancı Grubu, turizmde büyümeyi planlamış, 4 olan otel sayısını Antalya’da bir, İstanbul’da da iki yeni yatırımla artıracağını duyurmuştu. Ancak grup, büyüme planını hayata geçirememişti.

***

‘Şehirler, şirket gibi yönetilmeli’

Kamu Teknoloji Platformu tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek Uluslararası Akıllı Şehirler Konferansı özel sektör ve kamudan ulusal ve uluslararası 60 konuşmacıyı ağırlayacak. ‘Şehirler İçin İnovasyon ve Değişim Zamanı’ temasının ele alınacağı, ‘Akıllı Şehir 360°’ konseptiyle 24 Mayıs’ta Ankara’da gerçekleştirilecek konferansta akıllı şehirler, şehir planlamadan enerjiye, tarımdan sağlığa, ulaşımdan sosyal inovasyona kadar çok yönlü olarak masaya yatırılacak.

Belediyeler, bakanlıklar, valilikler ve kalkınma ajanslarından 1000’in üzerinde katılımcının ağırlanacağı etkinlikte bu yıl konuk ülke Katar olacak. Katarın başkenti Doha’ya 15 kilometre mesafede buluna dünyanın sıfırdan kurulan ilk akıllı şehri ‘Lusail City, dünya örneği olarak ele alınacak.

Lusail’in başında CEO var

Kamu Teknoloji Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Akçıl ile Akıllı Şehirleri konuştuk. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 72’sinin kentsel alanda yaşadığını anlatan Akçıl, 2030’da bu oranın yüzde 80’i aşacağını öngörüyor.

“Ülkemizi bekleyen bu büyük şehir nüfus artışı, sınırlı olan kaynakların şimdiden etkinlik kullanılmasını zorunlu olduğunu gösteriyor” diyen Akçıl, “Bunun ilk yolu da akıllı şehirlere dönüşümdür. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu yıl yayınlayacağı ‘Akıllı Şehir Strateji ve Eylem Planı’ bu konu için çok önemli bir rehber” dedi. 25’ten fazla oturumun gerçekleştirileceği Uluslararası Akıllı Şehirler Konferansı’nda ‘Şehirlerin Geleceği’ ‘Akıllı Şehirlere Adaptasyon:360’, ‘Şehirler İçin Sosyal İnovasyon’, ‘Akıllı Şehirlerde Yenilenebilir Enerji’ gibi başlıklarda düzenlenecek konferansta örnek olacak Lusail hakkında da bilgi veriyor Akçıl...

Şehrin bir CEO tarafından yönetildiğini anlatan Akçıl, “Şehirde kazı yapmak yasak, altyapı tamir ve bakım çalışmaları için özel tüneller var. Elektik, su, gaz ve fiber internet buradan tüm şehre yayılıyor. Yüksek binalar 60 metreyi geçmiyor, ancak bina kendi elektriğini güneşten üretecek bir sistem kurarsa 2 kat daha fazla yapı izni veriliyor. Şehrin trafik, güvenlik uygulamaları ve acil durumlar, tüm şehre hakim bir operasyon merkezinden yönetiliyor. Artık şehirler CEO düşüncesiyle şirket gibi yönetilmeli” diyor.

Biliyor muydunuz?

Deniz’in Rusya ile ilk tanışması

Finans kuruluşlarının yayına çıkardığı kitaplar arasında Denizbank’ın ‘İki kıyı bir deniz’ adlı serisi ilginç bilgilerle dolu. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılırken Moskova’dan gelen yardımlara yönelik bilgiler oldukça dikkat çekici. İki ülke arasındaki bağ sadece siyasi değil, sosyal alanda da ilginç anekdotlara sahip. Örneğin futbol…

Kitapta yer alan bilgilere göre 1917’de Bolşevik Devrimi, Moskova yönetiminin sporda da yalnızlaşmasına neden olur. FIFA üyeliğinden atılan SSCB’ye dost elini uzatan tek ülke Türkiye’dir ve 12 yıl boyunca SSCB’nin uluslararası maç yaptığı tek ülke olarak sahaya çıkar… İlk maçın 16 Kasım 1924’te Moskova’da oynanmasına karar verilir. SSCB Milli Takımı’nın forma rengi bile belli değildir bu süreçte. Türkiye’nin beyaz şort ve beyaz tişört üzerindeki kırmızı ay-yıldız, SSCB’ye ilham olur ve forması kırmızı tişört, beyaz şort olarak belirlenir.

Maç 3-0 Türkiye’nin mağlubiyeti ile sona erer. Türkiye futbol takımının başında Yusuf Ziya Öniş vardır. Türk Futbol Federasyonu’nun ilk başkanı olan Öniş, Rus takımını Türkiye’ye davet eder ancak sonucun Ruslar için sevindirici olmayacağını da söyler…

Yıllar geçer, 1938 yılında Denizbank kurulur. Öniş, bankanın ilk genel müdürü olur…

Aradan yine yıllar geçer; 2012’de Rusya’nın en büyük finans kurumu Türkiye’ye girme kararı alır. Sberbank, Denizbank’ın ana hissedarı olur…

Hatırlatmakta fayda var. Öniş, Rusya’yla futbol ilişkimizin mimarı olarak bilinir. Rusya’da Türk bankacılığının mimarı da Denizbank’ın şu andaki genel müdürü olan Hakan Ateş’tir… Ateş, 1996’da GarantiBank Moskow’un kurucusu ve ilk genel müdürü unvanına sahiptir…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar