Hızla değişen demografik yapı ve ekonomik düşünce

Prof. Dr. Ali HEPŞEN
Prof. Dr. Ali HEPŞEN ali.hepsen@dunya.com

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından aralık ayının sonlarına doğru yayımlanan “Nüfus ve Konut İstatistikleri (2021)” ülkemizin hızla değişen demografik yapısı hakkında çok önemli veriler sağlıyor. Öncelikle yaşlanan bir nüfus yapısına sahibiz; ülkemizde yaşlı nüfus olarak tanımlanan 65 yaş ve üstü nüfus 2010 yılından günümüze yüzde 55 oranında artış gösterdi. 2010 yılında 65 yaş üstü nüfus 5,3 milyonken, 2021 yılında 8,2 milyon kişiye (toplam nüfusun %9,7’si) ulaşmış durumda. Yapılan projeksiyonlar 2080 yılında her 4 kişiden birinin 65 yaş üzeri olacağını gösteriyor. Ülkemizde sağlık alanında kaydedilen gelişmelere, yaşam standardının ve refah düzeyinin artmasına bağlı olarak ölümlülük hızlarının azalması nüfusun yaş yapısının şekil değiştirdiğini bize gösteriyor.

Diğer önemli bir gösterge ise, doğurganlık hızının azalması. Özellikle gelecek kaygısı, kentleşmenin artması ve kentleşmenin beraberinde getirdiği toplumsal norm ve değerlerdeki değişikliklere bağlı yaşam koşullarının zorlaşması, bireysel yaşam tercihleri gibi nedenler de doğurganlık oranında azalmaya neden olmuş durumda. Türkiye’de doğurganlık hızı, TÜİK verilerine göre 2021 yılında 1,7 çocuk olarak gerçekleşti. Bu sayı, doğurganlığın, nüfusun sayıca aynı kalmasını sağlayan 2,1 düzeyinin altında kaldığını gösteriyor. Resmi verilere göre, bu düzey Türkiye’de en son 2016 yılında gerçekleşti. Dünya ortalaması ise 2021 yılında 2,42 çocuk oldu.

TÜİK tarafından paylaşılan yaşlanan nüfus ve doğurganlık verilerinden hareketle ortaya çıkan gelişmelerin, bizim hem mevcuttaki hem de gelecekteki üretkenlik yapımızı da sınırladığını söylemeliyiz. Ülkemizde mevcut durumda çalışma çağı olarak tanımlanan 15-64 yaş grubundaki nüfusun (34,3 milyon kişi) toplam nüfus içindeki oranı %67,9 olmakla birlikte, 65 yaş üstü nüfusun çalışma çağı nüfusuna olan oranı ise %14 düzeyindedir. “Potansiyel Destek Oranı (PDO)” olarak adlandırılan bu oran, her 65 ve daha yaşlı kişiye düşen 15-64 yaş arasındaki çalışma çağı nüfusundaki kişi sayısını göstermektedir. Bize benzer şekliyle Hindistan, İran ve Nijerya gibi ülkeler için de mevcut PDO genellikle 10'un üzerindedir. Yale Üniversitesi’nden Joseph Chamie’nin (Number of Workers per Retiree Declines Worldwide, 2015) çalışması, yüzyılın ortalarına gelindiğinde PDO 10’un üzerinde olan ülkelerin çoğunun aynı zamanda yaşlanan nüfuslarla karşı karşıya kalacağını ve Hindistan, Türkiye gibi ülkelerde PDO’nun 5’in altına düşeceğini göstermektedir. Dolayısıyla biz de dahil olmak üzere pek çok ülke yönetimi, dünyanın artan yaşlı nüfusunu desteklemek için gelecekte çalışma yaşındaki daha az insana sahip olduğu gerçeğiyle yüzleşmelidir. On Birinci Kalkınma Planı kapsamında, Türkiye’de 2038 yılından itibaren çalışma çağı nüfusunun, 2050’den itibaren toplam nüfusun azalmaya başlayacağı ve bu çerçevede nüfus politikalarıyla doğurganlık hızının artırılması ve yaşlanan nüfusa yönelik etkin ve uygun zamanlı politikaların geliştirilmesi ihtiyacı üzerinde de durulduğu söylenebilir.

Günümüz dünyasında ve ülkemizde yaşlı nüfusundaki hızlı artış ve buna bağlı olarak vergi ödeyen çalışan sayısındaki düşüş, kademeli olarak ve kaçınılmaz bir şekilde ulusal ekonomilerin yeniden tasarlanmasını zorunlu kılmaktadır. Seçenekler arasında nitelikli göç planlaması, doğurganlık teşvikleri, daha yüksek emeklilik yaşları ve yaşlının işgücüne katılmasının sağlanması bağlamında meslek sahibi olup hizmetinden yararlanılabilecek bireylere olanak sağlanması ya da yeni beceriler geliştirmek isteyenlere hayat boyu öğrenme imkânlarının sunumu gibi düşünceler desteklenmelidir.

2023 yılının tüm okuyucularımıza sağlık, mutluluk ve huzur getirmesi dileklerimizle…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar