Kentsel dönüşümde ne kadar yol alabildik ?

Prof. Dr. Ali HEPŞEN
Prof. Dr. Ali HEPŞEN ali.hepsen@dunya.com

Geçtiğimiz haftalarda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ‘Deprem Gerçeği ve Kentsel Dönüşüm Şurası’ düzenlendi. Şura kapsamında kamu, özel sektör, akademisyenlerden oluşturulan 6 ayrı komisyonda Türkiye'nin deprem gerçeği ele alındı.

Komisyonlar 6 başlıkta yaptığı toplantılarında yeni yasama yılında Meclis Genel Kurulu'na sunulacak yeni ‘Kentsel Dönüşüm ve Deprem Yasası’nın yol haritası belirlenmeye çalışıldı. Kentsel dönüşüm süreçlerine ilişkin farkındalık, sorunlar ve çözüm önerilerine de ilişkin geçmişte pek çok etkinlik gerçekleştirilmişti. 2017'deki Şehircilik Şurası ilk aklıma gelenlerden örneğin. Kentsel dönüşüm komisyonunda bizler benzer önemli değerlendirmelerde bulunmuştuk.

Zaman içerisinde bu konuda üniversiteler nezdinde projeler üretildi, raporlar hazırlandı ve benzer ifadeler oralarda da yer aldı. Hatta, kentsel dönüşüm başlığı geçmiş kalkınma planlarında da kendine önemli bir yer buldu; geçmişi 10 yılı bulan sertifika programlarında konu sürekli olarak irdelendi. Dolayısıyla, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'un yürürlüğe girdiği 2012'den bugüne konu farklı şekillerde ele alınmış oldu.

Dönüşümün çerçevesi

Geçtiğimiz gün ‘Türkiye’de Kentsel Dönüşüme Teknolojik Bir Öneri: E-Kentsel Dönüşüm Modeli’ başlıklı bir yüksek lisans tezinde jüri üyesiydim ve öğrencimiz dönüşüme ilişkin verileri bize aktarmış oldu. Öncelikle Bakanlık verisi; ülkemizde 968 bin 115 adet riskli yapı tespiti yapılan bağımsız birim olup, bunların dan 850 bin 629 tanesinin yıkıldığını bize söylüyor.

Aynı zamanda, ülkemizde 383 adet kentsel dönüşüm projesine konu alan bulunuyor. Bunlardan 236 tanesi Riskli Alan kapsamında, 132 tanesi Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı kapsamında ve 15 tanesi ise Yenileme Alanı olarak Cumhurbaşkanı Kararı ve Bakanlar Kurulu Kararları ile ilan edilmiş ve Resmi Gazete’de yayımlanmış durumda.

Hatta, riskli alan ve rezerv yapı alanı kapsamında kentsel dönüşüm alanı olarak belirlenen proje sayısı en fazla İstanbul’da görülüyor (61 ilan); İstanbul’u 18 ilanla Ankara, 13 ilanla Kayseri takip ediyor. 19 ilimizde ise birer tane riskli alan ilanı mevcut durumda; Doğu Anadolu ve Batı Karadeniz illerinde riskli alanı olmayan iller de bulunuyor. Yine açık kaynaklardan edinilen bilgilere göre ülkemizde yaklaşık 6,7 milyon bağımsız bölümün dönüşümüne ihtiyaç söz konusu.

Dönüşümün etki alanı

 Bahsetmiş olduğum tez çalışmasında kentsel dönüşümün etki alanına ilişkin detaylar da söz konusu: Ortalama hane büyüklüğünün 3.17 kişi (TÜİK 2023) olduğu ülkemizde, mülkiyeti kentsel dönüşüm proje alanında kalan yaklaşık 11,8 milyon kişi bulunuyor. Aslında bu istatistik ülke nüfusunun yüzde 14’lük kısmının kentsel dönüşüm projelerinden direk olarak etkilendiğini bize gösteriyor.

Peki ne kadar doğru yol alabildik?

Makro ölçekte burada paylaşmaya çalıştığım verilerin hepsi kıymetli. Ama edinmesi zor veriler. Kentsel dönüşüm kapsamındaki projelerin geldiği aşama, toplam hak sahibi sayısı, bina sayısı, bağımsız birim sayısı veya ihtiyaç duyulacak toplam proje bütçesi, proje süresi veya süreci ile ilgili vatandaşın projesinin durumunu online veya offline takip edebileceği bir platform bulunmuyor. Analitik bir çerçevede kentsel dönüşüm süreçlerinde gerçekten ne kadar yol alabildiğimizi görebilirsek, o zaman gerçekten daha doğru yol alabiliriz diye düşünüyorum.

Kentsel dönüşüm süreçlerinde eksik kaldığımızı düşündüğüm bir diğer husus ise, devam eden ya da tamamlanan projelere ilişkin sosyal etki değerlendirmeleri konusu. Sosyal etki değerlendirme, projelerden etkilenen ve etkileyenler arasındaki etkileşim sürecinde ortaya çıkan, yaşam ve mekana olan olası olumsuz etkilerin azaltılması için yürütülmesi gereken kapsamlı ve katılımcı yönetim süreci olarak değerlendirilebilir. Burada amacın projelerin sosyal ve ekonomik olumsuz etkilerinin minimize edilmesi için ortak stratejiler, eylemler, program ve projeler geliştirilmesidir aslında. Her bir kentsel dönüşüm projesine ilişkin sosyal etki değerlendirme süreci yapılabilirse, yine o zaman gerçekten daha doğru yol alabiliriz diye düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar