“Kış Uykusu”ndan ancak uyanabilmek...

Feyzan E. TOP
Feyzan E. TOP KARŞI PENCERE feyzan.ersinan@dunya.com

Kendimi suçluyorum… Bunca zaman sadece önyargımdan Nuri Bilge Ceylan’ın “Kış Uykusu”nu izlemedim. Zannetmeyin Ceylan’ın sinema dilini sevmem, aksine sinematografik olarak her zaman beni mutlu etmiş bir yönetmendir Ceylan. Altın Palmiye’yi aldıktan sonra filmi izlemek için pek çok hamlem oldu, ama bir türlü denk getiremedim. DVD’si çıkar çıkmaz aldım, ama yazın salim kafayla izlerim, dedim. İyi ki de izlememişim…Yaz günü tam üç günde “Kış Uykusu”nu izledim.O kadar beğendim ki, gündemin bu denli kara olduğu günlerde izlemek o denli iyi geldi, etrafımızdaki; televizyondaki pek çok “Aydın” öyle gözümün önüne geldi ki size bu hafta “Kış Uykusu”nu tavsiye etmeden edemedim.

Etrafınıza bir bakın… Okur-yazar takımından kişileri gözünüzün önüne getirin… Onların hayatı, Türkiye’yi, siyaseti eleştirmesini düşünün. Gazetede hayran olduğunuz yazarlardan pek çoğu ülkenin yönetimini eleştirirken yazlıklarında, teknelerinde gündemi eleştiredursunlar herkes çalışmakta. Geçen bir arkadaş sohbetinde ünlü bir köşe yazarı konuşuluyordu. Gözlerinde büyüttükleri ismin kızını okutmak için attığı taklaları duyunca imajlarının yıkılışını gördüm. Demek ki aydın geçinenler kendi yaşam bakışlarını kamufle etmek için de epey uğraşıyorlar ve başarılı da oluyorlar. Uğur Mumcu gibi pek az aydın kaldı ülkede. Nitekim gazeteci, idealist hâlâ pek çok insan var ama, şu kapital düzende ne kadar kendilerini korurlar merak konusu…

“Kış Uykusu”nda Aydın ana karakterimiz. Aydın, emekli bir tiyatrocu. Oyunculuğu 25 yıl sonra bırakıp Kapadokya’ya babasından kalma oteli ve mülkleri idareye gelir. Bu otelde yerel gazete yazıları yazarak çevreyi eleştirir.

Gözlemlerini yaparken Türk tiyatro tarihini yazma hedefini de bırakmaz. Yıllardır gerçekleştirmeyi planladığı hayali için çabasız bir kurmaca içindedir. Kendisine her manada soğuk ve uzak duran genç karısı Nihal ise Aydın’ın her düşüncesine muhalif, hatta aşağılar gibidir. Bir de Necla vardır Aydın’ın hayatında; boşanıp yanlarına taşınan ablası. Abla kanımca filmin Aydın’dan sonra en etkileyici karakteri, Demet Akbağ da nefis oynamış. Melisa Sözen de ilgisiz ve küçümseyici eşi bir o kadar iyi oynuyor. Bir kış günü Aydın sağ kolu ile kiracısına uğrar, parasını alamaz. Önce din görevlisi olan bu adamla itişip-kakışırlar. Aydın bu itişme sırasında hep arabanın içinde sinmiş bir şekilde izler, korkaktır. Arabayla uzaklaşırken imamın oğlu arabanın camına taş atar. Cam kırılmaz ama Aydın hayli korkar.

Akabinde amcası çocuğu kaptığı gibi Aydın Bey’e getirip elini öptürmek ister. Aydın, elini öptürmek istemez görünse de çocuk elini öpene kadar havada elini asılı tutar, çocuk heyecandan düşüp bayılıverir. Ancak Aydın kafasından bu olayı atamaz, imamın oğlu gidince Necla’ya eski oynadığı imam oyunundan bahseder. Kendisinin nasıl temiz, akıllı, bilgili bir imama can verdiğinden ama aslında imamların böyle adamlar olmayıp çocuğun babası gibi hor, kaba saba, cahil adamlar olduğuna dem vurur. Bugün köşemde bu tür yobazları yazacağım der. Necla da kanımca filmin ve bugünün tüm bu tür aydınlarına yapılabilecek eleştirisini yapar ağabeyine: “Ben senin gibi kolaycı değilim. Biraz daha söylediklerin üzerine düşünsen diyorum. Sen burada yazıyorsun, hop hallediyorsun konuyu. Kötülüklerle ilgili konuşmalarımızda hep bir takım sahtekarlıklar var gibime geliyor. Misal sen İslamiyetle ilgili, din adamları ile ilgili bir yazı yazıyorsun. İslamiyet yüksek kültür dini falan yazıyorsun. Adamı köşene konu ediyorsun. Sen İslamiyet ile ne alâka kurdun? Sen en son ne zaman camiye gittin? Hangi pratiği uyguluyorsun da yazıyorsun? Hem zaten bu yazdıklarını kaç kişi okuyacak Allahaşkına? Sen tiyatrocu adamsın, bildiğin konularda yazsana. İsteyen herkes istediği konuda yazmak ve konuşmak hakkına sahiptir, ona diyecek yok. Ama ortaya çıkan eserin de ona göre olacağını kabul etmek gerekir. Hayatını belli bir konuya adamış birinin bakışı ile amatör bir bakış arasında hayli büyük bir fark olacaktır. Din gibi konularda dışarıdan bakan birinin bir renk olduğunu da düşünmüyorum.”

Son günlerde olanlara bir bakın. Televizyonda yapılan yorumları bir de bu gözle izleyin, ne çok aydınımız var diye böbürlenmek mi yoksa hayıflanmak mı gerek karar veremiyor insan, hele ki kaybedilenlerin ardından…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Veda 11 Ocak 2016
Yeni bir yıl 04 Ocak 2016
Update olmak 28 Aralık 2015
Tedbirsiz iyimserlik 07 Aralık 2015
Osman Bey... 09 Kasım 2015
Biz kimiz? 02 Kasım 2015