Konut piyasası eylülde ‘bekleme odasında’
Konut piyasasında eylül ayı her zaman hareketli ve özel bir dönem olmuştur. Bu yıl ise tablo biraz daha karmaşık. Konut piyasası ne tamamen canlı ne de tamamen durgun. Bir tür “bekleme odasında” diyebiliriz.
Yaz ayları geride kalırken, konut piyasaları için eylül ayı her zaman özel bir dönemeçtir. Tatil sezonunun bitmesi, okulların açılması ve ailelerin yeniden büyük şehirlerdeki yaşamlarına dönmesiyle birlikte, piyasada hareketlilik artar. Bu yıl ise tablo biraz daha karmaşık. Gerçi henüz elimizde en güncel veri seti olarak temmuz ayına ilişkin veriler olmakla birlikte, hem TCMB’nin açıkladığı Konut Fiyat Endeksi (KFE) hem de TÜİK’in satış, yapı ruhsatı ve inşaat maliyet verileri, fiyatların hâlâ yükseldiğini, ancak satış adetlerinde ve alım gücünde kayda değer bir zayıflamanın olduğunu gösteriyor.
Fiyatlar artıyor ama reel güç azalıyor
KFE, Temmuz 2025 itibarıyla (bu yazı yazıldığında henüz Ağustos ayı verileri açıklanmamıştı) yıllık bazda yüzde 32,8 arttı. Ancak aynı dönemde enflasyondan arındırıldığında reel bazda yüzde 0,5’lik bir gerileme var. Yani kağıt üzerinde fiyatlar yükseliyor; fakat reel anlamda, konutun yatırımcısına sağladığı değer enflasyon karşısında eriyor. Bu durum, “konut fiyatları yükseliyor ama kazandırıyor mu?” sorusunu daha sık duymamıza yol açıyor.
Üç büyük ilde tablo farklılaşıyor: İstanbul’da yıllık artış yüzde 33,5, Ankara’da yüzde 42,9, İzmir’de ise yüzde 31,0 oldu. Özellikle Ankara’daki ivmelenme dikkat çekiyor. Kamu istihdamının yüksekliği, genç nüfusun barınma talebi ve büyük projelerin yoğunluğu bu artışı destekleyen unsurlar. Buna karşılık Antalya-Burdur-Isparta bölgesinde yıllık artış yalnızca yüzde 19,6 ile sınırlı kaldı. Yani fiyatlar artık her yerde aynı hızla artmıyor; bölgesel ayrışma giderek netleşiyor.
Satış adetlerinde belirgin daralma
TÜİK verileri, Temmuz 2025’te toplam konut satışlarının bir önceki yılın aynı ayına göre gerilediğini gösteriyor. İpotekli satışlarda daralma daha da çarpıcı. Yüksek faiz oranları, krediye erişimi fiilen imkânsız hale getirmiş durumda. Bankaların uyguladığı faiz oranları ile hanehalkı gelirleri arasındaki uçurum, “konut kredisiyle ev almak” fikrini giderek rafa kaldırıyor.
Yabancıya satışlarda da yatay bir seyir var. Geçmiş yıllarda piyasayı destekleyen yabancı yatırımcı ilgisi, hem küresel faiz ortamı hem de Türkiye’deki düzenlemeler nedeniyle sınırlanıyor. Özellikle döviz kurlarındaki dalgalanma ve vatandaşlık programına olan talepteki yavaşlama, yabancıların ilgisini kısmen törpülüyor.
Arz tarafi: Ruhsatlar ve maliyetler
Nisan–Haziran 2025 dönemine ait yapı izin istatistikleri, yeni konut üretimi için alınan ruhsatların sınırlı bir artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Yani gelecek dönemde arzın belirgin şekilde artmasını beklemek zor. Bunun üzerine inşaat maliyet endeksi Haziran 2025’te yıllık bazda yüzde 70’e yaklaşan bir artış kaydetti. Malzeme fiyatlarındaki hızlı yükseliş, işçilik maliyetlerindeki artışla birleşince, yeni projelere başlamanın yükü ağırlaşıyor.
Dolayısıyla üreticiler için tablo zor: Bir yandan talep düşüyor, diğer yandan maliyetler hızla artıyor. Bu çifte baskı, konut arzının kısa vadede genişleyemeyeceğini gösteriyor.
TCMB’nin yılın son çeyreğinde faiz indirimi yönünde adım atacağına dair güçlü beklenti var. Politika faizinde yaşanacak olası bir gevşeme, bankaların fonlama maliyetlerini aşağı çekecektir. Teoride bu durum konut kredisi faizlerine de olumlu yansır; ancak Türkiye pratiğinde bunun her zaman birebir ve eş zamanlı olmadığını biliyoruz.
Örneğin geçtiğimiz yıllarda politika faizinde yapılan indirimler, konut kredi faizlerine çoğu zaman 2–3 ay gecikmeyle ve sınırlı oranda yansımıştı. Bankalar, hem kaynak maliyetlerini hem de regülasyonlardan kaynaklı yükümlülüklerini göz önünde bulundurarak kredilerde hızlı bir gevşemeye gitmedi. Bugün de benzer bir tablo söz konusu.
Üstelik BDDK’nın 2023 Ağustos’unda uygulamaya koyduğu kredi daraltıcı tedbirler hâlâ yürürlükte. Bankaların kredi tahsis kriterlerini sıkılaştıran, teminat ve oranlarda daha temkinli hareket etmelerine neden olan bu düzenlemeler, faizler düşse bile krediye erişimi sınırlı kılıyor. Dolayısıyla politika faizindeki indirim, piyasanın beklediği ölçüde bir canlanma yaratamayacak.
Bu nedenle, 2025 sonunda TCMB’nin faiz indirimi konut piyasasında sınırlı bir psikolojik etki yaratabilir; ancak reel anlamda satış adetlerine hızlı ve güçlü bir yansıma yapması beklenmemeli.
Piyasanın dengesi
Bir yanda maliyet ve arz sıkıntısı, diğer yanda finansmana erişimdeki darboğaz… Bu denge, Eylül 2025’e girerken piyasayı “durağan ama kırılgan” hale getiriyor. Fiyatlarda ani bir düşüş beklemek gerçekçi değil; çünkü maliyet artışları üreticiyi yüksek seviyede tutmaya zorluyor. Ancak satış adetlerindeki daralma, piyasanın genişleme kapasitesini ciddi biçimde kısıtlıyor.
Bu tabloyu belki de şöyle okumak gerekir: Konut piyasası ne tamamen canlı ne de tamamen durgun. Bir tür “bekleme odasında” diyebiliriz. Alıcı ve satıcılar, ekonomik belirsizliklerin netleşmesini beklerken piyasadaki işlem hacmi sınırlı kalıyor.
Bu dönem için tavsiyeler
-Yatırımcıya: Nominal fiyat artışlarının cazibesine kapılmadan reel getiriye odaklanın. Alternatif yatırım araçlarıyla karşılaştırma yapmadan karar vermeyin. Kira çarpanlarının yükseldiği bölgelerde dikkatli olun.
-Konut alıcısına: Faizler düşse bile, kredi erişimindeki sınırlamalar devam ediyor. Nakit alım yapabilenler için bu dönem hâlâ avantajlı olabilir. Bekleyenler için ise önemli olan faizlerin yanında düzenleyici çerçevenin nasıl evrileceği.
-Konut Üreticisine: Özellikle demografik yapımızın hızla değiştiği, küçülen hanehalkı yapımızla doğru orantılı küçük metrekareli üretime yönelmek önemli. Geleneksel satış modelleriyle ilerlemek artık sürdürülebilir değil, dolayısıyla bu ortamda ortak mülkiyet, proje bazlı yatırım fonları gibi alternatif finansman yollarına yönelmek gerekiyor.
-Politika Yapıcıya: Sosyal kiralık konut üretimi gündemin merkezine alınmalı. Aksi halde hem erişilebilirlik sorunu hem de sektörel sürdürülebilirlik daha da derinleşecek.
Eylül hareketliliği bu yıl fiyatlardan çok beklentilerde yaşanıyor. Verileri nominal artışlarla değil, reel göstergelerle birlikte okumak, doğru politika ve yatırım kararları için kritik. TCMB’nin faiz indirimi piyasada kısmi bir nefes aldırabilir; ancak BDDK düzenlemeleri devam ettiği sürece bu nefes sınırlı kalacaktır. Konut, Türkiye’de hâlâ en önemli yatırım ve barınma aracı; ancak önümüzdeki dönemde daha seçici, daha hesaplı ve daha yenilikçi adımlar atmak gerekecek.