Malezya’dan konuta erişilebilirlik dersi: Bizde eksik olan ne?
Konut erişilebilirliği, yalnızca bir barınma meselesi değil; aynı zamanda sosyo-ekonomik eşitsizliklerin, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin ve kamu politikasındaki tercihlerin doğrudan çıktısıdır. Bugün Malezya’nın son 65 yıla yayılan konut politikası evrimine baktığımızda, Türkiye’deki açmazlarımızı daha net görmemiz mümkün.
1957’de bağımsızlığını kazanan Malezya’da ilk konut hamlesi, yoksul kesimlere yönelik düşük maliyetli konut üretimiyle başladı. Devlet, kent merkezlerinde doğrudan üretici rolünü üstlenirken, özel sektör orta ve üst gelir gruplarına yönlendirildi. Bu ayrım, aslında karma modelin ilk nüvelerinden biriydi. 1980’lere gelindiğinde artan gecekondu ve çöküntü alanları sorunuyla kamu daha fazla müdahil olmaya başladı. 1998’de başlatılan “People’s Housing Programme (PHP)” ile hem kiralık hem de satılık kamu konutu üretimi yeniden gündeme alındı. Ancak asıl dikkat çekici dönem, 2012 sonrası yaşandı.
Bugün Malezya’da yürürlükte olan 11 ayrı erişilebilir konut programı, farklı gelir gruplarını ve farklı yaşam evrelerini hedefliyor. Orta gelir grubu için tasarlanan PR1MA gibi projelerde satış fiyatı 100 bin MYR’den (yaklaşık 950 bin TL) başlıyor ve maksimum 400 bin MYR’ye kadar çıkıyor. Ancak yalnızca fiyat değil, erişim kriterleri de dikkat çekici biçimde tasarlanmış: İlk evini alacaklara öncelik veriliyor, kiraya vermek veya 10 yıl içinde satmak yasak. Aynı şekilde, “MyDeposit” programı ev almak isteyen ancak peşinat biriktirmekte zorlananlara 30 bin MYR’ye kadar doğrudan devlet katkısı sağlıyor.
Öte yandan “Rumah Transit” gibi uygulamalar, 18-30 yaş arasındaki genç evli çiftlere geçici konut desteği vererek kent yaşamına adım atmalarını kolaylaştırıyor. “My First Home Scheme” modeli ise 35 yaş altı gençlere %100 banka kredisi sağlanmasını teşvik ediyor. Kimi programlarda B40 ve M40 gibi gelir gruplarına göre ayrım yapılıyor, kimi projelerde ise konut geliştirme süreci doğrudan özel sektörle paylaşılmış durumda.
Peki biz ne yapabiliriz?
Türkiye’de uzun yıllardır konut erişimi denince akla sadece TOKİ geliyor. Ancak bu model artık birçok açıdan yetersiz kalıyor. Oysa biz de Malezya’dan şu dersleri çıkartabiliriz: Program Bazlı Ayrıştırma: Herkes için tek tip sosyal konut yerine, gençler, yeni evliler, düşük gelir grupları, orta gelir grubu ve memurlar gibi farklı hedef gruplara özel modeller kurgulanmalı. Her bir grup için fiyat, destek biçimi ve hak sahipliği süresi farklılaştırılmalı. Kademeli Sahiplik ve Kira Destekli Modeller: “Önce kirala, sonra sahip ol” ya da “kısmi mülkiyet” modelleri Türkiye’de hâlâ tartışılmıyor. Oysa artan maliyetler karşısında bu modeller hem hane hem kamu bütçesini korur.
Kiralık Konut Arzını Artırıcı Uygulamalar: Malezya örneğinde iki ayrı düzeyde kiralık konut uygulaması yürütülüyor. İlki, “PPR – Kiralık” programı ile çok düşük gelirli hanelere kamu tarafından doğrudan tahsis edilen, sembolik kira bedelli sosyal konutlar. Bu konutlar, yalnızca barınma değil; aynı zamanda sosyal koruma işlevi görüyor.
İkincisi ise “Rumah Transit” modeli: 18–30 yaş arası evli genç çiftlere kent merkezine yakın, düşük kiralı geçici konut tahsisi sağlanıyor. Süre 2–3 yıl ile sınırlı ve bu süre zarfında ev alımına hazırlık yapılması bekleniyor. Türkiye’de ise sosyal kiralık konut stoku yok denecek düzeyde. TOKİ’nin üretim modeli yalnızca satışa dayalı çalışıyor. Oysa artan maliyetler, konut sahipliğini geciktiriyor; gençler ve düşük gelirli gruplar için kira destekli, geçici veya uzun vadeli sosyal konut modelleri bir zorunluluk haline geliyor. Geliştirilecek kiralık sosyal konut projeleri, hem barınma krizine doğrudan müdahale edebilir hem de piyasadaki kira enflasyonunu dengeleyici etki yaratabilir.
Kamu-Özel İşbirliği ile Konut Üretimi: TOKİ’nin tek üretici olduğu yapı artık sürdürülebilir değil. Özel sektörün sosyal konut üretimine dahil edilmesi, ancak bunun net teşviklerle desteklenmesi gerekiyor. Malezya, bu konuda ciddi regülasyonlar ile ilerliyor.
Sonuç olarak, Türkiye’de “herkese tek model” dönemi kapanmalı. Artık çoklu hedef grubu içeren, farklılaşmış, esnek ve bölgesel ihtiyaçlara göre kurgulanmış bir “Konut Erişimi Ekosistemi” tasarlanmalı. Malezya örneği, bu konuda yalnızca ilham değil; somut yapı taşları da sunuyor.