Patron nasıl denetlemeli?
Ülkemizde büyük ölçekli şirketlerden, küçük aile işletmelerine kadar patronların şirketin iç denetimi içinde aktif rol aldıklarını görüyoruz. Doğrudan veya dolaylı yollar ile patronlar, şirketlerinin işleyişini kontrol altına almak için çaba göstermekteler.
Bu amaçla pek çok rapor almakta, bu raporları analiz etmekte ya da doğrudan şirket içindeki sadık bilgi aktarıcılar aracılığı ile gelen ihbar veya şikayetleri değerlendirmekteler. Küçük veya orta ölçekli şirketler açısından bir anlamda anlaşılabilir olan bu durum, iş büyük ölçekli şirketlerde geldiğinde rasyonel olmaktan çıkıyor.
Patronlar denetimi doğru şekilde gerçekleştirmeli
Profesyonel yönetim kademelerine sahip, icra-yönetim kurulu ayırımının kısmen de olsa sağlanabildiği yapılarda, patronların dolaylı ya da doğrudan denetim faaliyetlerinde bulunması, sorgulama yapması ya da gelen istihbaratlar eşliğinde, olayları hızla neticelendirmeye çalışmaları doğru değil. Bu tür yaklaşımların şirkete faydadan çok zarar getirdiğini söylemek mümkün.
Patronun çoğu zaman icrayı aşan bir şekilde icranın denetimine soyunması, şirket içi dengeleri sarsıyor. Kendilerine özel raporlar üretilen, içeride belirli kişilerden istihbarat alan patronlar, şirketlerini kontrol altına almış gözükse de gerçekte şirket içi yönetim hatlarını bozuyor, şirket içi güveni azaltıyor veya profesyonel tepe yönetimin otoritesini sarsıyor olabilirler.
Patronların elbette şirketi denetleme hakkı var, ancak bu doğrudan müdahale şeklinde değil, kurumsal yönetim kuralları ile olmalı. Şirketlerinde yönetim kurulu ve icra ayırımı bulunan tüm organizasyonların, bu kurallar ile denetlenmesi gerekiyor.
Denetim mekanizmasının yönetişim ile sağlanması daha doğru
Aile şirketleri de olsa, halka açık çok ortaklıklı yapılar da olsa, oluşturulan yönetim kurulları en önemli gözetim ve yönlendirme organı olarak işlev göstermeli. Yönetim kurullarından oluşturulan denetim komiteleri ve riskin erken saptanması komiteleri, bu işin gerçekçi bir zemine oturmasını sağlar. Bu komiteler de iç denetim ve iç kontrol gibi yönetim sistemlerince beslenmelidir.
İç denetim, yönetim kurulları için şirket operasyonlarını denetler ve güvence sağlar. Patronlar, denetim işini bizzat üstlenmek yerine, profesyonel iç denetim birimleri oluşturmalı ve bu birimlerin raporlama yapacağı denetim komitelerini aktive ederek çalıştırmalıdır.
Şirketin icrai yönetiminin güvence süreçlerini ise risk yönetimi ve iç kontrol sistemleri sağlar. Risk yönetimi ve iç kontrol, şirketin operasyonlarının etkin, verimli, düzenlemelere uygun ve şirketin stratejik öncelikleri doğrulusunda yönetilmesinde önemli rol oynar.
Sistemsel denetim en iyi denetimdir!
Bir şirketin yönetim kurulu başkanı olan dostum, “hocam ben şirketi bizzat kendim denetlediğimde daha rahat ediyorum” demişti. Ben de ona, kendisinin rolünün “denetim” değil “gözetim” olması gerektiğini anlatmıştım. “Bir yönetim kurulu başkanı zamanını denetimle değil, denetimi gerçekleştiren mekanizmanın gözetimi ile değerlendirmeli” demiştim.
Bir patron ne kadar denetime, ya da operasyona çekilirse, o kadar stratejik meselelerden uzaklaşıyor. Denetimi gerçekleştirecek sistemleri oluşturmak ve o sistemlerin gözetimini yapacak mekanizmaları çalıştırmak katma değerli bir iş.
“Peki hocam, bize ihbarlar veya özel raporlar gelirse ilgilenmeyecek miyiz?” diye soran patron dostlarım olacaktır. Hayır, ilgileneceksiniz ama kurumsal yönetim dahilinde. Yani iç denetim departmanınız olacak ve konuyu onlara yönlendirip, etraflıca ve veriye dayalı araştırılmasını sağlayacaksınız. Sonrasında konular denetim komitelerine, oradan da gerekli olur ise yönetim kurullarına yansıyacak. Doğru işleyiş bu şekilde olmalı.