Pay sahibi ol, konut sahibi ol
Türkiye’de uzun yıllardır konut finansmanına yönelik tartışmalar hep erişim sorunu üzerinden yürütüldü. Oysa asıl sorulması gereken konu şu: “Tam mülkiyet dışında başka sahiplik modelleri neden hiç tartışılmıyor?”
Yakın zamanda Tasarruf Finansman Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle konut dışı gayrimenkullerin finansmanına getirilen sınırlamalar, özellikle küçük birikim sahiplerinin yatırım tercihlerini ciddi biçimde kısıtladı. O yazımda sormuştum: “Konut değil de gayrimenkul desek ne olurdu?” Şimdi ise soruyu biraz daha derinleştirmek gerekiyor: “Tam mülkiyet değil de paylı mülkiyet desek ne olurdu?”
Bugün yalnızca konutun değil, gayrimenkul mülkiyetinin yapısının da yeniden tartışılması gerekiyor. Dünya genelinde fractional ownership, shared ownership, co-ownership gibi kavramlarla hem daha geniş kitlelere erişim sağlanıyor hem de yatırım formu yeniden tanımlanıyor. Türkiye’de ise hâlâ “ya tam sahip ol ya hiç olma” ikilemi geçerli.
Farklı mülkiyet yapıları
İngiltere’deki Shared Ownership Scheme, gelir seviyesi düşük bireylerin %25-%75 oranında pay sahibi olup kalan kısım için kira benzeri bir bedel ödemesini sağlıyor.
ABD’de fractional ownership, özellikle ikinci konut pazarında kullanılıyor; bireyler yılın belirli dönemlerinde kullanabilecekleri oranda pay satın alıyor. Singapur’da ise devlet destekli ortak sahiplik modelleriyle gençlerin ilk ev sahibi olması kolaylaştırılıyor. Ortak yönleri şu: Tam sahiplik zorunluluğu yok, kullanıcı bütçesi kadarına sahip olur, kalanına kira veya başka finansal araçlarla erişir.
Dünya örneklerinde, mülkiyet esnetiliyor, sahiplik modelleri çeşitleniyor; finansman araçları kişiselleştiriliyor, gelir düzeyine göre aşamalı sahiplik modelleri kurgulanıyor; yatırımcı–kullanıcı rolleri net ayrılıyor ve birlikte çalışabilir hale getiriliyor. Türkiye’de ise, tam tapuya sahip olmayan kişi hâlâ ev sahibi olarak görülmüyor; alternatif sahiplik modelleri mevzuatta tanımlanmadığı için finansman yapıları da tek boyutlu kalıyor; tasarruf finansman şirketleri yalnızca tasarruf toplama ve finansman süreçlerinde rol alıyor, mülkiyet model tasarımında aktif değiller.
Tasarruf finansman şirketleri ne yapmalı?
Bugün tasarruf finansman şirketleri için yayımlanan 30 Mayıs 2025 tarihli yönetmelik ilk bakışta daha güçlü teminat yapıları oluşturmayı hedefliyor gibi görünse de bu düzenleme, sahadaki gerçekliğe tam olarak karşılık gelmiyor.
Çünkü tasarruf sistemine dahil olan önemli bir kitle, mevcut gelir ve birikim seviyesiyle bir konutun tamamına sahip olabilecek büyüklükte bir tasarruf oluşturamıyor. Bu kitlenin erişebileceği alan daha çok paylı mülkiyet, arsa yatırımları veya daha küçük ölçekli gayrimenkuller iken, yönetmelik bu esnekliği dışlamış durumda.
Doğru bir kurgu ile tasarruf finansman şirketleri yalnızca finansör değil, yeni mülkiyet modellerinin geliştiricisi haline gelmeli; gayrimenkul yatırım fonları ve tasarruf finansman şirketleri arasında paylı mülkiyet temelli yeni ürünler geliştirilmeli…
Diğer taraftan, mevzuatta paylı mülkiyet, kullanım hakkı ve finansman hakkı net tanımlanmalı; kamu desteği özellikle ilk ev sahibi olacak gençler, dar gelir grupları ve bölgesel kalkınma projelerinde bu modellerin kullanımını teşvik etmeli.
Ayrıca unutulmamalı ki, paylı mülkiyet yalnızca bireysel kullanıcının kademeli alımıyla sınırlı kalmamalı; bir taşınmaz baştan itibaren birden fazla yatırımcıya paylı şekilde tahsis edilebilir. Bu yatırımcılar, kullanım hakkı müşteriye ait olmak üzere, taşınmazın mülkiyetinde farklı oranlarda yer alabilir. Böylece tasarruf finansman şirketleri, sadece bireysel tasarruf havuzlarını değil, aynı zamanda çoklu yatırımcı yapısını yöneten bir platform işlevi de üstlenebilir.
Günümüz konuta erişilebilirlik sorununun olduğu ortamda finansman modelleri çeşitlendirilmeden konut edinimi kolaylaştırılamaz. Ama asıl mesele, mülkiyet yapısını yeniden tasarlamakta. Bugünün ekonomik gerçekliğinde tam tapuya ulaşmak birçok kişi için mümkün değil. O zaman yalnızca finansman modelleri değil, mülkiyet modelleri de yeniden tasarlanmalı.
Tasarruf finansman şirketleri için büyümenin yeni alanı tam da burada başlıyor: “Yalnızca neyin değil, nasıl sahip olunduğunu yeniden tanımlamak.”