Personel seçimi

Sedat KARABULUT
Sedat KARABULUT secturkiye@yahoo.com.tr

Geçtiğimiz hafta içinde Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) madenlerde çalışması için 3 bin kişi alınacağı ve bu pozisyon için 37 bin kişinin müracaat ettiği haberlerini okuduk. Ayrıca başvuru yapanlar arasında üniversite mezunu olanlar yanında, madenlerde meydana gelmiş iş kazaları sonucu hayatını kaybetmiş kimselerin yakınlarının da olduğunu öğrendik. Başvuru sayısı bu kadar çok olunca, işe alma kriterleri konusunda bazı spekülasyonlar da oluşmuştu. Bunun üzerine yetkililer bazı açıklamalarda bulundu. Genel Müdür Yardımcısı Çetin Onur şunları söyledi; "İşçi alımı onaylandıktan sonra 37 bin müracaat aldık. Bu adayları basit fiziksel testlerden geçirdik. Bu testlerden sonra kuraya kalan arkadaşlarımızın sayısı da 22 bin civarında. Belki ters gibi görünebilir ancak beden gücünün önem arz ettiği maden gibi sektörlerde ön elemede beden gücüyle eleme yapılması normaldir. 2006'da da uyguladığımız bu yöntemle daha önceki dönemlerde alınan işçilerden daha çok verim aldık. Kura hepimize hayırlı olsun. Kurada çıkamayanlar da üzülmesin. Alınan işçilerin üretimi artırması durumunda yeni işçiler alınacaktır.''  Çetin Onur'un bahsettiği basit fiziksel testleri gösteren televizyon haberlerini izlediğim zaman, ülkemizde işe alım süreçlerinde insan kaynakları uzmanlarının kullandığı klasik tabir ile ''temel ve teknik yetkinlikler'' konusunu bir kez daha sorguladım. Görünen şu ki, bu kriterler ağır ve tehlikeli işlerde çalışacak mavi yakalı kişilerin yaşadığı semtlere pek uğramıyor, daha çok beyaz yakalı adaylar için kullanılıyor. Doğrusu onlar için de, hangi şartların kullanıldığını dikkatle incelemek lazım. İşsizlik temel bir sorun…  Taş kömürü madenlerinde işçi olmak için başvuranların, çekilecek kuraya katılmaya hak kazanmaları için sadece fiziksel güç ve beceri değil, ayrıca mülakatta baraj rakam olan 60'ın üzerinde puan almaları gerekiyormuş. Geçen hafta yapılan mülakatı da geçenler, TTK Üzülmez Müessesesi'nde noter tarafından başlatılan kuraya katıldı. Madenci adaylarının beklediği alanda bir yaşındaki bebeği Tuğbanur Arslan ile birlikte sonucu bekleyen Saniye Arslan, eşi Faruk Arslan'ın özel bir taş kömürü ocağında çalıştığı için çekilişe katılamadığını anlattı. Kucağında çocuğu ile kura çekiminin sonucu bekleyen Saniye Arslan, "Eşim özel sektörde çalışıyor. Onun yerine kızımla çekilişe geldim. Maaşı da 600 YTL. Şu anda çalışıyor. Yeraltında tehlike var ama çalışmak zorunda" şeklinde konuştu. Küresel kriz ile birlikte, Türkiye'de var olan işsizlik probleminin derinleşme ihtimali arttı. İşsizlik, iş sağlığı ve güvenliğini de etkileyen çok önemli bir sorundur. İşsizliği arttığı ortamlarda, aday olduğumuz işi yaparken hayatımızı kaybetme tehlikesinin olduğunu bilsek bile, çalışmak zorunda kalıyoruz. Meslek hastalıkları ile yaralanmalı iş kazaları yaygınlaşıyor. Çünkü ne ''iş olursa yaparım'' açmazı, finansal sıkıntılar yaşayan veya bunu bahane eden firmalar tarafından, kalifiye olmayan, herhangi bir kişisel koruyucu malzeme ve sistemi talep etmeyen ucuz işgücüne yöneliyor. Fakat günü kurtarmak için yapılan bu hareketlerin faturasını, çok geçmeden hep birlikte ödüyoruz. Daha önce de defalarca atıfta bulunduğum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İSAG Projesi sonuç verilerine göre, ülkemiz sadece 2005 yılı içinde yanlış iş sağlığı ve emniyeti uygulamaları yüzünden 25.4 milyar dolar para kaybetti. Bu denklemde kazanan yok, kaybeden çok. Hem devlet, hem işçi hem de işveren kan kaybediyor. Herkes kaybediyor…  Bu konuya somut bir örnek vermek gerekirse; uzun yıllardır lojistik sektöründe hizmet veren ve yaklaşık 4 bin çalışanı olan bir firmanın, 2007 yılında sadece hastalık nedenli işgünü kaybı maliyeti 2 milyon YTL'ye yakındır. SGK verilerine göre 2006 yılında ülkemizde 79.029 iş kazası medya geldi. Meydana gelen bu iş kazaları sonucu, 1.898.304 işgünü rapor kullanıldı. Yılda ortalama 260 işgünü çalışıldığı kabul edilirse, 7.301 işçi, bir yıl süresince maaşını aldı ama çalışmadı. Çalışanın işverene ortalama bürüt maliyetinin bin beş yüz YTL olduğunu kabul edersek, bu durumun işverene maliyetinin yaklaşık olarak 130 milyon YTL olduğunu görebiliriz. Bu işin parasal kısmı, çalışanların sağlığını kaybetmesi, ailelerinin bundan etkilenmesi ve diğer sosyal etkileri ise henüz hesaplayamıyoruz.  Hâlbuki işyerleri daha işletmeye açılmadan önce risk analizi yapılsa. İşyerindeki tehlikeler belirlense ve önlemleri alınsa. Personel daha işe giriş aşamasında iyi bir muayeneden geçse ve işitme kaybı, bel fıtığı, yükseklik korkusu, anksiyete gibi biyolojik be psikolojik hastalıkları tespit edilse. Çalışanın işi ile biyolojik ve psikolojik uygunluğu önceden test edilmiş olsa, kötü mü olur?  İşsizliğin bu kadar fazla olduğu bir ülkede, bu söylediklerimiz bazılarına masal gibi gelebilir. Ancak, milyonlarca dolar para harcadığımız işyerlerini kurmadan önce yaptığımız finansal analizler yanında, iş sağlığı ve güvenliği konularına da göz atmamızda fayda var diye düşünüyorum. Ayrıca umutlarımızı bağladığımız işlerimizi emanet ettiğimiz çalışanlarımızı seçerken, doğru kriterler kullandığımızdan da emin olmamız gerekiyor.  Kurada ismi okunan ve işe başlayacak maden işçilerimize, kazasız ve sağlıklı günler diliyorum. Ayrıca fiziki olarak madenlerde çalışmaya uygunlukları test edilmiş bu arkadaşlardan hiçbirisinde '' klostrofobi'' hastalığının olmadığını umuyorum.      

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İş'te psikoloji… 15 Kasım 2008
Otomobil, ÖTV ve çevre 08 Kasım 2008
Lunapark 04 Ekim 2008