Potansiyelimiz yüksek olduğu halde niye yeterli büyüyemiyoruz…

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Son yıllarda geleneksel büyümemizin çok altında kalıyor olmamız tartışmalara yol açıyor. Yabancı ve yerli ekonomistler büyüme potansiyelinin yüksek olduğunun altını çizerek, yeterli büyümeyi neden elde edemediğimizi irdeliyorlar.

Yerli ve yabancı ekonomistler değerlendirmelerinde büyüme için potansiyelimizin yüksek olmasına karşın, yeterli oranda sürdürülebilir büyüme sonucunu elde edemediğimizi, potansiyelimizin altında büyüdüğümüzü belirtiyorlar.

Türkiye’nin potansiyelinin yüksek olmasını vurgularlarken, sanayi altyapısının bölgemiz coğrafyasındaki ülkelerden iyi durumda, genç nüfusa sahip olmamızın da önemli olduğunun altını çiziyorlar. Tarımda doğru politikalarla yeniden kendine yeterli ülkeler arasına girebilmemizin çok kolay olacağını, bu alanda ithalatçı olmaktan kurtulup ihracatçı konuma geçmemizin mümkün olduğunu belirtiyorlar.

Buna karşın son dönemde büyümemizin yanlış temeller üzerinde arandığını, bunun da kaynakların üretim için yatırıma, kendini yeniden üretmeye dönük alanlara yatırılmadığı için, büyümenin giderek tıkandığını ve düşüşe geçtiğini belirtiyorlar. Bu konuda altını çizdikleri ve yanlış olarak nitelendirdikleri en önemli konu ise; inşaata dayalı büyüme yolunun seçilmesi ve bunun da krediyle gerçekleştirilmesi.

Türkiye’nin büyüme potansiyelinin yüksek olduğunu, doğru adımlar atılmasıyla yüksek büyüme elde edebileceğini söyleyenlerden biri de Prof. Daron Acemoğlu. O da son yıllarda inşaata dayalı büyümenin yanlış olduğunun altını çiziyor. Kaliteli büyümenin istihdam ve üretimi artırıcı alanlara ve eğitime yatırımla gerçekleşebileceğini belirtiyor. Demokratik rejimin geliştirilmesinin de önemli olduğunu söylüyor. Demokrasinin geliştiği ülkelerde vergi gelirlerinin yüzde 25 kadar artabildiğinin, artan vergi gelirlerinin üretim, teknoloji ve sağlıklı yaşam alanlarına yatırıma imkan verdiğinin de altını çiziyor.

Birçok ekonomist, Türkiye’nin tarım ve sanayi alanındaki potansiyelini iyi değerlendirmediği ve kaynak kullanımı hatası yaptığı için kendisine yeterli büyümeyi elde edemediğini söylüyor.
Bu alandaki bir eleştirileri de yöneticilerin olarak sürekli yapısal reformlardan söz etmelerine karşın, bundan nelerin kastedildiğinin net olarak ortaya konulmaması, bir reform takvimi ve yol haritasının gündeme getirilmemiş olmasıyla ilgili.

Hukuk/adalet, eğitim/üretim, istihdam ve vergi alanlarını içeren yapısal reformlara ihtiyaç olduğu biliniyor. Ama bu konular toplumda tartışmaya açılıp, yapılacaklar ve atılması gereken adımlar ortaya konulmadığı için, reform atılımı başlatılamıyor…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar