Yeniden sahne alan gayrimenkul sertifikası: daha geniş, daha kapsayıcı, daha kamusal
15 Ekim 1989’da Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Konut Sertifikaları Uygulama Yönetmeliği” ile birlikte ilk uygulama İstanbul Halkalı 1. Etap Toplu Konut Projesi’nde denenmiş olsa da, kavramın daha kapsayıcı ve sermaye piyasalarına entegre edilmiş hali olan “Gayrimenkul Sertifikası” ile esas olarak 2017 yılında tanışmış olduk.
O dönemde amaç, küçük yatırımcıların da büyük konut projelerine erişimini sağlayacak yeni nesil bir finansal model geliştirmekti. Sermaye Piyasası Kurulu onayıyla hayata geçen bu yapı, menkul kıymetlerin konut birikimine dönüşmesini hedefliyor; yatırımcıya ister yeterli sertifika biriktirerek doğrudan daire sahibi olma, isterse alım-satım yoluyla getiri elde etme imkânı sunuyordu. Ancak uygulama pratiği, teorideki heyecanın gerisinde kaldı.
Projenin kapsadığı konut sayısı sınırlıydı, yatırımcı profilinin beklentileriyle ürün yapısı arasında uyumsuzluklar oldu. Gayrimenkul gibi “dokunulabilir” bir yatırım aracının menkul kıymetleşmiş versiyonu, kamuoyunda yeterince karşılık bulmadı. Tüm tanıtım çabalarına rağmen ürün yaygın bir yatırım aracı hâline gelemedi. Ürünün Borsa İstanbul’da işlem görmesi teknik açıdan önemli bir likidite avantajı sağlasa da, yatırımcı davranışı düzeyinde bu olanak yeterince karşılık bulamadı.
Ve yeniden gayrimenkul sertifikası…
Şimdi, aynı model yeniden gündemde. Üstelik bu kez çok daha büyük bir ölçek, çok daha kurumsal bir yapı ve çok daha net bir vizyonla. Emlak Konut GYO’nun TOKİ ile yaptığı yeni iş birliği protokolü kapsamında, İstanbul Başakşehir’deki geniş bir proje alanı üzerinde geliştirilecek konutlar için yeniden gayrimenkul sertifikası ihracı planlanıyor. Bu kez proje kapsamı oldukça geniş ölçekte olacak. Bu durum, artık konunun bir pilot uygulamadan çıkarak yapısal bir model önerisine dönüştüğünü gösteriyor. Ülkemizdeki konuta erişim politikaları bakımından da dikkate değer bir gelişme.
Yeni modelde dikkat çeken en önemli farklardan biri, klasik “müteahhit geliştirici” anlayışı yerine, işi üstlenen yüklenici firmalar üzerinden yürütülen daha sistematik ve denetlenebilir bir üretim yapısının benimsenmesi. TOKİ de bu kez sadece arsa sağlayan değil, sürecin yönlendirici ve dengeleyici kamusal aktörü olarak aktif rol üstleniyor. Bu yaklaşım, yatırımcı açısından güveni, proje açısından ise sürdürülebilirliği artıracak.
Bu modelin Emlak Konut GYO özelindeki etkilerine bakıldığında, birkaç başlık öne çıkıyor. İlk olarak, satış kanalı genişliyor. Küçük yatırımcıların dâhil olması talep tabanını büyütürken, bu ürün özellikle durağan piyasa koşullarında satış süresini kısaltabilir. Sertifikaların borsada işlem görmesi, düşük likiditeli bir varlık sınıfı olan konutu menkul kıymet formatına taşıyarak yatırımcıya yeni bir alternatif sunuyor.
Emlak Konut GYO’nun finansal tablolar açısından bakıldığında, sertifikaya konu bağımsız bölümler artık sadece stok değil, nakit akışına katkı sağlayan birer ön satış kalemine dönüşüyor. Bu da hem stok devir hızını artırabilir hem de tahsilat riskini azaltabilir. Kârlılık boyutunda ise fiyatlama esnekliği nedeniyle birim satış gelirleri kısmen düşebilir. Ancak erken nakit girişi sayesinde finansman ihtiyacı azalır, dolayısıyla finansman giderleri de düşer. Proje döngüsünün hızlanması, öz sermaye kârlılığına olumlu katkı sağlayabilir. Kısacası, modelin hem satış hem bilanço hem de kârlılık tarafında Emlak Konut GYO’ya dengeli bir değer yaratma potansiyeli bulunuyor.
Yatırımcının perspektifinden bakıldığında ise gayrimenkul gibi görece düşük likiditeli bir varlık sınıfı, bu modelle menkul kıymetleştirilmiş oluyor. Küçük yatırımcıların doğrudan erişebileceği, borsa üzerinden likit şekilde alınıp satılabilen bir yapı sunulması; hem yatırım evrenini genişletecek hem de sektörel finansallaşmaya katkı sağlayacaktır.
Dikkat…
Ancak burada küçük bir hatırlatma yapmakta fayda var. Gayrimenkul sertifikası, her ne kadar sonunda bir mülkiyet hakkına dönüşebilecek olsa da, teknik olarak hâlâ bir sermaye piyasası aracı. Ve Türkiye’de konut denildiğinde yatırımcı sadece kâğıt üzerinde bir hak görmek istemez; tapusunu elde tutmak, ona dokunmak, içine girmek, penceresinden dışarı bakmak ister.
2017’de yapılan tanıtım ve reklam faaliyetleri bu psikolojik eşiği aşmaya yetmemişti. Bu nedenle, yeni modelde kamusal anlatım dili, finansal okuryazarlık düzeyleri ve yatırımcı psikolojisi çok daha dikkatli yönetilmeli. Belki de bu kez fark yaratacak olan şey, bu teknik yapıya eşlik edecek güçlü bir anlatı, sabırlı bir rehberlik ve toplumla kurulacak samimi bir bağ olacaktır. Zira yatırım, yalnızca veriye değil; hissedilen güvene ve aidiyet duygusuna da yapılır.