Yönetim nereye gidiyor?

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM bertan.kaya@dunya.com

Dünyada son on senedir yönetim ala­nı ile ilgili çok büyük bir durgun­luk olduğunu söyleyebilirim. Yeni teo­ri, teknik, uygulama gelmiyor. Birazdan bahsedeceğim felsefe ve teknoloji konu­ları, hızla değişen iş dünyasının günde­mini oluşturuyor ama yönetim ile alaka­lı yeni bir model çıkamıyor.

1970- 2010 yılları arasında yönetim, pazarlama, fi­nans, liderlik, strateji ve yönetim sis­temleri alanlarında ortaya koyulan sağ­lam, ses getiren, geniş uygulama alanı bulan yönetim modellerinin yenilerini bugün göremiyoruz. Peki neden?

Teknoloji yönetimin yerini mi alıyor?

Bence amaç iyi yönetmek iken, bunu sağlayacak olan araçlar veya yöntemler yönetimin yerini aldı. En büyük sebep şu: yeni teknolojiler, artan belirsizlik­ler, değişen çalışan beklentileri ve kü­resel regülasyonlar şirketlerin stratejik reflekslerini sınarken, klasik yönetim kalıplarını da hızla geçersiz kılıyor. Bu da ortaya çıkacak bir modelin, çıksa bi­le hızla eskimesi ve demode olması de­mek. Oysa araçları ve teknolojileri takip ederek daha güncel kalabiliyorsunuz. Yalnız burada sorun şu; araç ve teknolo­jiler iyi yönetimin yerini alamıyor! Za­ten şirketlerdeki yönetim sorunları da buradan kaynaklanıyor!

Öncelikle şunu kabul etmek gereki­yor: Bugünün dünyasında “yönetim”, artık sadece planlama, organizasyon, yürütme ve kontrol değil. Yönetim artık teknolojiyle entegre olma, veriye dayalı karar alma, insanla bağ kurma ve sürdü­rülebilir bir etki yaratma sanatı. Bunun merkezinde ise hiç şüphesiz gelecek on yıllar boyunca yapay zekâ olacak. İlk dijital dönüşüm dalgası ERP ve CRM gibi sistemlerle yaşandı. Bugün ise veri entegrasyonu, hyperautomation, yapay zekâ destekli süreçler, low-code plat­formlarla kendi çözümlerini üretebilen organizasyonlar konuşuluyor.

Diğer trendler ve yönetimin geleceği

İkinci büyük başlık, sürdürülebilir­lik ve ESG. Bugün sadece çevre hassa­siyeti değil, yönetişim kalitesi ve sosyal etki de markaların değerini belirliyor. Avrupa Birliği’nin getirdiği SKDM gibi yeni düzenlemeler, özellikle ihracat ya­pan şirketler için sadece bir “iyi niyet göstergesi” değil, doğrudan bir rekabet şartı. Türkiye’de birçok şirket bu dalga­yı henüz yüzeyden izliyor. Oysa ESG te­darik zincirinden finansmana, müşteri tercihlerinden çalışan sadakatine kadar birçok alanı etkiliyor.

İşin yetenekler tarafında da tablo farklı değil. Hibrit çalışmanın kalıcılaş­tığı, Z kuşağının iş gücünde belirleyici hale geldiği bu dönemde, liderlik tanı­mı köklü şekilde değişiyor. Bugünün lideri sadece hedef koyan değil, empati kurabilen, anlam yaratan, psikolojik gü­ven sağlayan biri olmak zorunda. Ofis­ler küçülüyor, organizasyonlar düzleşi­yor ama liderliğin ağırlığı artıyor. Çün­kü teknoloji ilerledikçe, insan faktörü daha da belirleyici hale geliyor.

Strateji konusunda ise geleneksel mo­deller yerini daha çevik ve uyarlanabi­lir yapılara bırakıyor. “Beş yıllık plan” dönemi artık nostalji. Belirsizlik ça­ğında strateji, sabit bir rota değil, değiş­ken şartlara göre yön değiştirebilen bir pusula gibi düşünülmeli.

Bu ortamda öne çıkan bir diğer konu ise kurumsal dayanıklılık ve risk yö­netimi. Artık risk, sadece bir «olabilir» senaryosu değil, her an yaşanabilecek bir gerçeklik. Pandemi, küresel savaş­lar, enerji krizleri, tedarik zinciri prob­lemleri gösterdi ki; iç kontrol sistemle­ri, GRC yapıları ve stratejik risk yöne­timi yönetim kurullarının ana gündemi olmalı. Bu trendler yönetimin kendi­sinin önüne geçmiş olsa da bu trendler ile uyumlu yönetim modellerine bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacı­mız var. Bence, bu araçları, iyi yönetim ile harmanlayacak model olmadan, ken­di elimizle şirketlerde kaos yaratıyoruz. Bunları büyüme ve kârlılık ile ilişkilen­direcek yönetim modeller olmadan, ge­lecek inşa edilemez.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Patron nasıl denetlemeli? 19 Haziran 2025