Boğaziçi'nin lezzetleri esere dönüştü

Boğaziçi'nin lezzetleri eseri İstanbul Boğazı Belediyeler Birliği'nin destekleri ve şef Ömür Akkor ve Zennup Pınar Çakmakçı oluşturuldu. Boğaziçi'nin sebze ve meyvesiyle de ön plana çıktığını ifade eden Akkor, Beykoz'un paça dondurmasına dikkat çekti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Nevmekan Sahil'de gerçekleştirilen tanıtım etkinliğine İstanbul Boğazı Belediyeler Birliğinin dönem başkanlığını yapan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, Beykoz Belediye Başkanı Murat Aydın ve Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan katıldı.

AA muhabirine konuşan şef Ömür Akkor, ablası Zennup Pınar Çakmakçı'nın bütün kitaplarında desteği olduğunu ancak ilk kez birlikte bir eseri kaleme aldıklarını ve çok memnun olduğunu söyledi.

"Beykoz'da paça dondurması geleneği var"

Akkor, yaklaşık 25 yıldır yemek kültürü üzerine çalıştığına dikkati çekerek, "Biz buradaki yemekleri insanlara gösterelim evlerde bu yemekler yapılsın diye bu eseri yapmadık. Sahip olduğumuz Boğaziçi kültürünü insanımıza gösterelim istedik. Prof. Dr. Süheyl Ünver Hoca, 'Biz İstanbul'u almadan önce 150 sene Üsküdar'da yaşadık' der. Biz bunların hepsini zaten biliyorduk, öğrendik. Boğaz'a yalılar diken, yalılarına balık havuzları yapan, herkesin kendi yalısından balık tutması için kanunname çıkartan bir ecdadın torunuyuz." dedi.

Boğaziçi'nin sebze ve meyvesiyle de ön plana çıktığını ifade eden Akkor, şunları kaydetti:

"Anadolu Hisarı'nda bamya, Beykoz'da ceviz, kestane, Kanlıca'ya yaklaşıyorsunuz yoğurt. Beykoz'un mesela paçası çok önemli çünkü orada bir ayakkabı fabrikası var. Bu hayvanların derisinden ayakkabı yapılıyor, kemiklerinden de paça yapılıyor. Paçanın da bütün gün kaynaması dibinde bir tortu bırakıyor. Bundan da paça dondurması geleneği oluşuyor. Üsküdar'ın ayvası, simidi, Çengelköy'ün salatalığı var. Eminönü dünyanın en büyük balık hali diye geçiyor. Unkapanı ilk fırınların ve un ambarının yapıldığı yer. Orada bütün ekmek türleri yapılıyor. Boğaz çok büyük bir kültür ve bu kültürü yaşayan ve hisseden Osmanlı olmuş. Bizim de oraya saygı duyma ve geri dönüp çağırma gibi bir çabamız var. Umarım bunu başarabilir ve okura aktarabiliriz."

Kitabı hazırlarken Boğaziçi kültürüne dair enteresan bilgiler de öğrendiğini aktaran Akkor, lüfer ve sardalyanın bekletilmeden tüketilmesi gerektiğini ve İstanbul'un değişik yerlerinde çok farklı şerbetler yapıldığını sözlerine ekledi.

Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ise iki yıllık yoğun çalışmanın ardından ortaya çıkan bu eserin Boğaziçi kültürünün zenginliğini gösteren bir tarih ve sosyoloji çalışması olduğunu ifade etti.

Türkmen, Boğaziçi'nin yemek kültürü ve yerleşimiyle eşsiz bir zenginliğe sahip olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

"Buranın elbette kendine has bir yaşam tarzı var. Bu zenginliği gün yüzüne çıkartma adına hepimize önemli vazifeler düşüyor. İstanbul Boğazı Belediyeler Birliği en önemli sorumluluk bizde. Boğaziçi'nin sahip olduğu zenginliği eli ayağı düzgün bir şekilde esere dönüştürecek bir çalışma yapılamamıştı. Biz bu alandaki önemli bir eksikliği giderecek çalışmayla karşındayız. İstanbul Boğazı'nın hem geçmişini hem de geleceğini mercek altına almış önemli bir kaynak eser olarak herkesin istifadesine sunduk."

"Boğaziçi'nin Lezzetleri" eseri hakkında

Şef Ömür Akkor ve Zennup Pınar Çakmakçı, Boğaziçi’nin kültürel birikimini lezzet odaklı bir esere dönüştürdü.

Boğaziçi hakkında geçmişten bugüne özel bilgiler ile başlayan kitapta İstanbul’da yaşanan sosyal değişimin yemek kültürüne yansımasını ele alınıyor.

Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan eserde, balıkların avlanma tarzlarından hangi ayda hangi balığın tüketileceğine dair geniş bir bilgi sunuluyor.

Boğaziçi balıklarının her birine özel tariflerin yer aldığı eser, yalılarda pişen yemeklerin tariflerine de yer vererek İstanbul'un ve Boğaziçi'nin kültür tarihine özgün bir katkı ortaya koyuyor.